Müzik ruhun gıdasıdır

Elda SASUN Köşe Yazısı
7 Mayıs 2025 Çarşamba

Sokrates’in “Müzik ruhun gıdasıdır” sözünü duymayan, bilmeyen hemen hemen yoktur. MÖ 4. yüzyıla dayanan bu söz, üstünden yüzyıllar geçmesine rağmen doğruluğunu ve geçerliliğini kesinlikle korumakta… Sokrates müziği çok severmiş, o nedenle de bu sözü söylediği rivayet edilir. Dünyaya yeni gelen bebeklere uyusunlar diye söylediğimiz ninniler müziğin rahatlatıcı kanığı değil midir? Hatta ninni söylemek gibi müzik dinlemek de anne, baba ve bebek arasındaki ilişkiyi güçlendiren bir bağ değil midir?

Kendimi bildim bileli sabah uyanınca hemen müzik dinlerim. Kafama ve o günkü haleti ruhuma göre de müzik türünü seçerim. Hele araba kullandığımda eğer yol tıkalı veya uzun ise müzik tüm gerginliğimi her zaman gidermiştir. Sanırım müzik hem neşe hem huzur hem de efkârlıysak bizi bir güzel ağlatabilir; beni mutlu, hüzünlü ya da heyecanlı hissettirebilir veya çok eski bir anıya da götürebilir. Klasik müzik dinleme alışkanlığım, bana babamın hediyesidir. Keman çalan ünlü sanatçıların konserlerini genelde kaçırmamaya çalışırım. İşte 27 Nisan Pazar akşamı, yine olağanüstü bir konserdeydim. İyi ki de gidebildim.

50 yılı aşan sahne kariyeriyle klasik müziğin yaşayan efsanelerinden dünyaca ünlü Keman Virtüözü Pinchas Zukerman, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda müzikseverlerle buluştu. Kusursuz tekniği ile kullandığı kemanı ve derin yorum gücüyle tanınan usta sanatçı, keman ile viyola virtüözlüğünün yanı sıra orkestra şefliğindeki yetkinliğini de sergilediği konserde dinleyicilerini sanatıyla büyüledi. Maestro Zuckerman, Sinfonia Varsovia eşliğinde çıktığı ve yönettiği konserde Elgar’ın ‘Serenad, Mi minör Op. 20’ eserini, Mozart'ın genç yaşta bestelediği, klasik üslubun tüm zarafetini taşıyan ‘Keman Konçertosu No. 5’i ve Mendelssohn’un ‘Senfoni No. 4 İtalyan’ adlı yapıtlarını yorumladı. Yehudi Menuhin’in 1984'teki davetiyle Polonya Oda Orkestrası'nın büyümesiyle kurulan Sinfonia Varsovia ise dünyanın prestijli konser salonlarında gerçekleştirdiği performanslarla uluslararası alanda büyük beğeni toplayan bir orkestra. Zukerman, sabahın 4’ünde İstanbul’a gelmiş olmasına rağmen, önce bir saat süren söyleşide, sonra da konserdeki enerjik ve neşeli edasıyla da dikkat çekti.

Konser öncesi Maestro ile yapılan söyleşide, Zukerman biraz da ailesinden bahsederek babasının da bir müzisyen olduğunu ve klezmer çaldığını paylaştı. Ayrıca kemanın bir Yahudi geleneği olduğunu dile getirdi. Holokost’u anarak “Bu sadece tek bir kişinin hayali olan bir ırkı tamamen yok etmekti” dedi. Yahudilerin özellikle kemanı seçmelerinin nedeni bu aletin hafif ve kolayca taşınır olmasıydı. Düşmandan kaçarken onu da kolayca beraberlerinde götürmek için taşınan kemanları anlatırken, Holokost’tan geri kalan kemanları onanarak onlara can veren, sıra dışı luthier Amnon Weinstein ve ‘Umudun Kemanları’ Projesini de yâd etti. Bu projeyi Amnon ile başlatan keman virtüözümüz Cihat Aşkın ve Amnon’un oğlu Avshalom Weinstein’ın da dinleyiciler arasında olmasıyla daha çok duygulandım.

Konserin başından beri hiç sona ermesini istememize rağmen, tüm salon bu büyüleyici sanatın karşısında Maestro’yu ayakta alkışlayarak uğurladı. Konser sonrası kulisteki odasına onu kutlamaya gittik. Kutlamalar dışında, tabii ki resim çektirmesek olmazdı.

Çok yoğun ve depremli, kaygılı geçen bir haftadan sonra, Zukerman’ı dinlerken sanki bütün dertlerimi unuttum. Konser tümüyle ruhuma da çok iyi geldi.

Müzik, duyguları hem harekete geçiren hem de besleyen, bir sanattır. Gerçekten de, müziğin insan bedenine ve ruhuna iyi geldiği, adeta bir gıda olduğu savunarak, müziği; günümüzde birçok kuruluş ve kliniğin bir tedavi aracı olarak kullanmaya başladığına hiç şaşırmadım. Müzik insanlığı birleştiren ve sanatıyla evrensel bir dil değil midir? ‘We are The World’ gibi şarkılar, farklı kültürlerden insanları bir araya getirerek ortak bir amaç uğruna birleşmelerini sağlar. Aynen konserde barış mesajını için de çalan,1947 yılında İsrail’e göç etmiş Polonya kökenli, Nazi kamplarında yaşayıp, hayatta kalabilmiş bir ailenin, Tel Aviv’de doğmuş ve Amerika’da yaşayan oğulları Pinchas Zukerman’ın, bir İsrailli sanatçısı olarak Polonya Varsovia orkestrası ile İstanbul’da sahne alması gibi…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün