Değişmeyen tek şey değişimdir

Elda SASUN Köşe Yazısı
9 Nisan 2025 Çarşamba

Herakleitos, “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” demiş. Bu cümle, hayatın doğasına dair derin bir gerçeği de ifade ediyor. Değişmeyen bir şey var mıdır?

Bu ünlü cümleyi kullanan Yunan filozofu Herakleitos’un İÖ yaklaşık 535-475 yılları arasında yaşamış olduğu tahmin edilmektedir. Bu dönem, Sokrates öncesi olarak bilinen, aklın öne çıktığı bir dönemdi. Efesli olmasından dolayı kendisine ‘Efesli Herakleitos’ da deniliyor.

Tabiatın her an değişimler yaşaması dışında insan da, bedensel ve zihinsel açıdan değişimle iç içe geçmiş durumda değil mi? Son yıllarda hızla değişen yaşam şartlarımız, dünya iklimi, yapay zeka ile teknolojiye uyum ve alıştığımız değerlerin kayboluşu mutlaka ki hepimizi zorluyor. Fiziksel değişimlerin dışında, yaşam boyunca edinilen inançlar, değerler ve genel dünya görüşlerinin de zamanla değiştiğini sıkça görüyoruz. Düşünceler zamanla değişebilir; yeni bilgiler edindikçe, çeşitli yaşam tecrübelerine sahip oldukça, konulara veya olaylara farklı açılardan bakmayı öğreniyoruz. Televizyon, sosyal medya ve teknolojinin son 20 yıl içinde hayatımızda neleri değiştirdiğini düşünün. Neler neler değişti, değil mi? İnsanlar, mekanlar, ilişkiler sürekli değişirken geçmiş bazen ah vahlarla gözümde canlanıyor.

Sanırım değişimi kabullenmek ve ona uyum sağlamak, genel yaşam kalitesi açısından önemli ve kaçınılmazdır. Peki…

“Değişimden korkmak gerekir mi?”

Değişim genellikle belirsizlik ve bilinmezlik ile ilgili olduğu için bu durumun kaygı vermesi pek tabiidir. Genelde insanlar değişimden korkarak alıştıkları konfor alanında kalmayı tercih eder. Aslında iyi düşünürsek değişim, insanları yeni hedefler belirlemeye, kendilerini keşfetmeye ve yepyeni bir motivasyon kaynağı bulmalarına sebep olabilir.

Değişimler sadece tabii olarak değil de, “Hayal kırıklığından sonra mı olur?” diye de düşündüm…

Evet, hayal kırıklığı, bireylerin yaşamlarında önemli bir dönüm noktasıdır. Beklentilerin karşılanmaması veya istenilen sonuçların elde edilememesi, insanları yaşamlarında değişim arayışına itebilir.

Bu vesileyle konuyla ilgili bir kelimeyi anlatmak isterim: inkılap.

Kelimeler, sadece anlamlarıyla değil, aynı zamanda kökenleriyle de bize derin bir anlam katar. İnkılap ve kalp kelimeleri, alakasız görünseler de aynı kökten türemişlerdir. Dönüşüm ve yeniden doğuş anlamına gelen inkılap Arapçada ‘k-l-b’ köküne dayanan bir terimdir. Sosyal anlamda köklü değişimleri ifade eden inkılap, bir düzenin bozulması ve yeni bir düzenin inşa edilmesini sembolize ederken, ‘k-l-b’ kökünden geldiği için de, insanların en duygusal bölgesi olan kalbimizle yakın ilişkilidir. Aşk, üzüntü, hayal kırıklığı ve sevinç gibi duygular, kalbimizin derinliklerinde izler bırakırken, önemli değişimlerinde kaynağı olabilir. Zira, inkılap daima ve her zaman kalpten geçer. Değişim mantık yoluyla değil de, bireylerin kalplerinde yeşeren derin duygularla başlar. Bir düşünün; bir şeyi değiştirmek zorunda kaldığımızda kendimizi buna mecbur hissetsek bile kalbimiz buna onay vermezse değişim gerçekten olur mu?

Geçmişteki birçok şeye özlem duymama rağmen kendimi sıkça, “Değişim kaçınılmaz ise, hayatı yeniliklere ve değişime açık bir şekilde yaşamak, yolculuğumuzun bir parçasıdır” diye düşünmeye ikna ediyorum.

Nisan ayı, tabiatın, ağaçların solup kuruduktan sonra yeniden yeşermeye başladığı muhteşem bir değişim ayıdır. Yahudi takvimindeki Nisan ayına ve Kuzey Yarımküre’de bahara denk gelen Pesah (Hamursuz) Bayramı da, 40 yıl sonra gelen büyük bir değişimi kutlar. Değişimlerin ve yeniliklerin kalbimize de iyi gelmesi dileyerek, Pesah Bayramımızı kutluyorum.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün