Gençliğin itirazı var

Hayati MOLİNAS Köşe Yazısı
17 Aralık 2025 Çarşamba

Genç işsizliği bugün Çin’den Kanada’ya kadar herkesin gündeminde ve birçok ülkede oranlar tarihin en yüksek seviyelerine çıktı.

2025 yılı sonunda, küresel genç işsizlik oranının yüzde 12,8 olacağı tahmin ediliyor ama bu tablo ülkeden ülkeye çok değişiyor. Japonya, İsrail, Güney Kore ve Almanya’da genç işsizliği yüzde 2-6 seviyesinde seyrederken ABD, İngiltere, Kanada ve Çin’de bu oran yüzde 10-20’ye yükseliyor. İspanya, İsveç, Fas ve Güney Afrika ise yüzde 20-50 arası oranlarla adeta alarm veriyor.

Çin’de öğrenciler hariç, 16-24 yaş arası gençlerde işsizlik ekim ayında yüzde 17,3’e ulaştı. Şangay’da iş bulamayan gençler, Wi-Fi, kahve ve çalışıyormuş hissi veren “Pretend to Work Co.” gibi sahte ofislerde günde 5 dolar ödeyerek oturuyor. Yani kısacası iş bulamadıkları için çalıştıklarını hayal ettikleri bir mekânda zaman geçiriyorlar.

Afrika’da tablo daha da ağır. 2022’de 15-24 yaş grubunun yüzde 26’sı ne çalışıyor ne okuyor ne de herhangi bir eğitim programına katılıyor. Dünyanın en genç nüfusuna sahip kıtada umutların bu kadar düşük olması Z kuşağı protestolarını çoktan tetikledi. Güney Amerika’da Uruguay ve Şili genç işsizlikte yüzde 25’le öne çıkarken Brezilya yüzde 18 civarında seyrediyor.

Peki gençler neden iş bulamıyor? Yanıt son yılların sarsıcı değişimlerinde gizli. COVID-19 milyonlarca genci okuldan ve ilk iş deneyimlerinden uzaklaştırdı, iş hayatına geçişlerini geciktirdi. Ardından gelen ticaret savaşları ekonomileri sarstı. Kanada ve Çin gibi ülkelerde yüksek ABD tarifeleri yüzünden işe alımlar durdu, genç çalışanlar işten çıkarıldı. Bunun üstüne bir de yapay zekâ dalgası geldi.

Yapay zekâ özellikle giriş seviyesindeki işleri hızla ortadan kaldırıyor. Örneğin yazılım alanında iş ilanları yüzde 50 azaldı. İngiliz Standartları Enstitüsü’nün yedi ülkede yaptığı ankette iş liderlerinin yüzde 39’u, başlangıç pozisyonlarını tamamen kaldırıp yerlerine yapay zekâ koyduklarını söylüyor.

Bu durum siyasi ve toplumsal sonuçlar da doğuruyor. Dünya, demokrasiye bağlılığı yüksek ama mevcut liderlere güveni düşük bir gençlikle karşı karşıya. Latin Amerika, Afrika ve Asya’da hükümetler artık Z kuşağının öfkesini bastırmakta zorlanıyor. 2025’te Peru’dan Şili’ye, Arjantin’e kadar birçok ülkede gençlerin öncülük ettiği protestolar patlak verdi. Yolsuzluk, torpil, genç işsizliği ve eşitsizlik başlıca nedenlerdi. Nepal’de Eylül ayında hükümeti deviren gençlik hareketi ise tüm devletlerin dikkatle izlemesi gereken bir işaret.

Dünyadaki çatışma sayısı 2010’dan bu yana iki kattan fazla arttı. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 19’u çatışma bölgelerinde yaşıyor ve bu oran gençler arasında da benzer seviyelerde. Savaşın yarattığı stres ve güvensizlik, sınırlı iş olanaklarıyla birleşince gençleri göçe zorluyor ya da radikalleşme riskini artırıyor. Afrika ve Asya’dan Avrupa’ya yönelen göç baskısı büyürken Avrupa’da da bu yoğun göç toplumsal gerilimleri besleyip yeni uçurumlar yaratıyor.

Tüm bu gelişmelerin ortasında Z kuşağı hem iş bulamamanın baskısıyla hem de kırılan yaşam döngüsünün ağırlığıyla baş etmeye çalışıyor. İşsizlik gençlerde yönsüzlük yaratıyor, fırsatların azlığı özgüveni aşındırıyor ve umudu zayıflatıyor. Bu duygusal yük çoğu zaman yalnızlık ve kaygıyla birleşerek gençlerin dünyayla kurduğu bağı sarsıyor.

Eskiden yol belliydi. Okul biter, iş bulunur, hayata atılırdın. Bugün bu yolun kapanması gençleri duygusal bir boşlukla yüzleştiriyor. İşsizliğin yarattığı belirsizlik iyi oluşlarını doğrudan etkiliyor ve belki de ilk kez ruh sağlığının ne kadar önemli olduğunu fark ediyorlar. Ve kendilerine şu soruyu soruyorlar: İnsanın değeri neden sadece işe ve başarıya  indirgeniyor?

Bu soru modern dünyanın kültürel yapısına yöneltilmiş güçlü bir itiraz aslında. Kapitalizmin yıllardır dayattığı “çalıştığın kadar varsın” anlayışı giderek daha fazla genç tarafından reddediliyor çünkü bu yük artık taşınamıyor. Bu yüzden Z kuşağının yetişkinliğe geçişi yeni bir düşünce modeline işaret ediyor. İş bul, yetişkin ol, kimliğin işindir formülü çözülüyor. Gençler bunun yerine önce kendini tanı, anlam bul, değer yarat, iş de bunun bir parçası olsun yaklaşımını benimsiyor.

Sonunda mesele çok basit bir gerçeğe dayanıyor. Gençler aslında sadece iş aramıyor, bir yer arıyorlar. Bir anlam, bir yön, ait olabilecekleri bir dünya…

Ve belki de gençliğin itirazı tam da bu:  “Bize sunduğunuz dünyayı kabul etmiyoruz.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün