Yerçekiminin tersine çağlayan şelalenin ülkesinde

Dalia MAYA Köşe Yazısı Sesli Dinle
17 Aralık 2025 Çarşamba

Gecenin içinde dümdüz yollarda gidiyoruz. Esasen kendi coğrafyamızda bildiğimize göre gece de değil. Sabah 9.00’u biraz geçmiş. Ama Aylak Gezi Kulübü ile bulunduğumuz coğrafyada gün yaklaşık bir saat sonra aydınlanacak. Güneşin yüzünü ise henüz göremedik. Kısmetimize bulutlu bir haftaya denk gelmişiz. Bu yüzden kuzey ışıklarını da henüz görmedik. Güçlü rüzgar yer yer savuruyor aracımızı. Geniş düzlüklerin arasında kilometrelerce yaşam olmadan ilerliyoruz. Mavinin ve beyazın sisli -büyülü- tonlarını yer yer kuru otların beji kesiyor. Yüzüklerin Efendisi’nin Orta Dünya’sını andıran, neredeyse dümdüz bir coğrafya burası. Küçük Buzul Çağında buzların ağırlığında suya gömülmüş bir ada. Sonrasında iklim ısındıkça yavaş yavaş suyun üzerine yeniden çıkmış İzlanda’dayız. Adanın güneyinde ilerliyoruz. Coğrafyanın doğal güzelliklerini görmeye gelmişiz. Yer çekimine rağmen dünyanın tersine döndüğünü bile görebilirsiniz burada. Nitekim suyu göğe doğru çağlayan bir şelalenin önünden geçiyoruz. Öylesine güçlü bir rüzgar var havada. Yol kenarı çoğunlukla lav ve bazalt arazi… Ama birden önünüzde bir kenarı 900 metreye kadar dimdik yükselen bir tepe çıkıveriyor. Masanın üzerinde dev bir pasta misali çıkıyorlar karşınıza. Yer yer kar ve buzla kaplı. Yer yer saman sarısı, yosun yeşili ve kahverengi. Volkanik bir coğrafyadayız. Yumuşak kaya oluşumları bunlar. Sert rüzgarın etkisine açık. Sert rüzgarın etkisinde kenarları dikleşmiş. Düzleşmiş. Sert rüzgar deyince özellikle bazı uç noktalarda saatte 110 kilometreyi deneyimledik. Çamaşır makinesinde bir çamaşır oradan oraya savrulurken nasıl hissederse biz de öyle hissediyoruz. Ama biz savrulmamaya bakıyoruz. Rüzgarın birdenbire sizi bedeninizin her açısından vurduğu noktada adım atmayı bırakıyorsunuz. Kaslarınızın gücü önemli. Biraz küçülüyorsunuz. Bacak kaslarınız, kalça kaslarınız, karın kaslarınız, hepsi görevde. Şapkalar, eldivenler sıkı sıkı sarmalı bedeninizi. Yoksa bir anda kendilerini Nors tanrılarına kurban edilmiş bulabilirler. Yeterince güçlü değilseniz siz de kurban olabilirsiniz. Montunuzun sizi sıkıca sarmalaması da önemli burada. Yoksa bulduğu ilk delikten montunuzun içine dolan rüzgar etkisini misli misli arttıracak. Bir an yere sağlam basarken bir an olduğunuz yerden uçuşa geçmeniz an meselesi. Rüzgara karşı bir ileri üç geri değilse de bir ileri üç dur şeklinde ilerliyorsunuz. Siz ilerlerken o sizi tüm gücü ile geri itiyor. Adımınızı atarken bedeninizi de rüzgara göre konumlandırmalısınız. Karşıdan değil, arkadan da değil. Rüzgarı yandan almak mı iyi? Yanınızdan geçip gitsin diye… Deneyerek çözmelisiniz. Mümkünse yanınızdakilerle yakınlaşın. Güçlü tek bir vücut olursanız rüzgarı alt etmek değil de biraz ilerlemek daha mümkün. Güç birliği önemli. Oysa burada şehirler bir yana evler birbirinden uzak, yerleşimler mesafeli. Kilometrekareye yaklaşık on kişi düşüyor. Ama yoğunluk Reykjavik’te. Nüfusun yarısı burada. Reykjavik dışına çıktığınızda bu oran ciddi ciddi düşüyor.
Buranın insanı da iklimin etkisiyle düzleşmiş sanki. Durulmuş. Rehberimizi dinliyoruz.  Ülkenin tarihini anlatırken arada espriler patlatıyor. Ama espriyi anlamak için çok dikkatli dinlemelisiniz. Konuşmasında hiçbir vurgu yok. Sert rüzgar duygularını törpülemiş, heyecanını alıp götürmüş gibi. Heyecan yok. Sözcükler arasında vurguyu belirleyici es yok. Daha doğrusu es var ama her es bir önceki ile aynı sürede aynı düzlükte. Tekdüze konuşması bazan bir cümlenin yarısında kesiliveriyor. Uzun süre susuyor. Söyleyecekleri bitti diye beklerken… Hop yeniden başlıyor konuşmaya. Bu tekdüzeliğin içinde arada espriler var. Espri komik, konuşmanın içinden ayıklayıp çıkarabilirseniz tabi. “Biz İzlandalı erkekler hiçbir şey yapmıyoruz” diyor. “Devlet başkanımız kadın, rahibimiz bile kadın. Her işi kadınlar yapar. Biz de onlar ne derse onu yaparız.”

Volkanlar her an patlamaya hazır. 2010’da patlayan Eyjafjallajökull Avrupa’da uçuşları etkilemişti. Hatırlarsınız. O günden sonra İzlanda daha çok turist çekmeye başladı. Turizmle birlikte Avrupalı gençler de ülkeye akın etti. Özellikle turizm, hizmet sektöründe çalışıyorlar. Nüfusun neredeyse yüzde 80’i yabancı. “İş gücüne ihtiyacımız var.” Zira yerli halk genellikle ya balıkçı ya koyun çiftçisi.

Peki bunca deprem, volkanik patlama ile yaşıyorsunuz. Bir erken uyarı sisteminiz var mı? Nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz, diye merak ediyoruz. “Hazırlanmıyoruz. Biz İzlandalılar hiç plan yapmayız. Plan yapmak nedir bilmeyiz. Ama çözüm üretme becerilerimiz çok gelişmiştir. Selden yol mu yıkıldı; hemen yenisini yaparız. Volkan patladı evler mi yıkıldı? Mesele değil. Yeniden yaparız. Bize sorun getirin çözeriz.”

Bu yıl doğum günümde İzlanda’dayım. İzliyorum. Ve doğum günü mumumu üflerken dileklerimi geçiriyorum aklımdan. Heyecanlarımı kaybetmeden büyük değişimleri sıradan bir şeymiş gibi kabullenebilme ve plan yapmadan yaşayabilme becerisi diliyorum bu yıl hayattan. Şükürle.

MERAKLISINA NOT:
Bu yazıyı tamamladıktan sonra bir akşam Reykjavik’te Kuzey Işıklarını da gözlemleyebildik. Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların (elektronlar ve protonlar) Dünya'nın manyetik alanı tarafından kutuplara yönlendirilip, atmosferdeki oksijen ve azot gazlarıyla çarpışması sonucu ortaya çıkan doğal ışık gösterileridir. Bu çarpışmalar sırasında atomlar enerjilerini ışık olarak salar ve yeşil, mor, mavi, kırmızı gibi renklerde gökyüzünde dans eden ışıklar oluşturur.  Bu parçacıkların etkinliği, havanın bulutlu olup olmaması ve mümkün olduğunca şehir ışıklarından uzaklaşabilmek bu ışıkların görünürlüğünü belirler. Farklı coğrafyalarda gezdikçe dünyanın bildiğimizin ötesinde renklerini deneyimlemek başka türlü zenginleştirici.

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün