Madem yılın son ayına geldik. Madem bayramlar ve mucizeler, ışıklar ve kutlamalar zamanıdır. Madem geçen zamana, yaşananlara, kazanımlara ve kayıplara, gelenlere ve gidenlere teşekkür zamanıdır… Belki de şimdi büyüyü yeniden hatırlama, hayatımıza yeniden kabul etme zamanıdır. Belki de karanlık dediğimiz anların içinden geçiyoruzdur. Her şey karanlıktır, gün doğmamıştır henüz. Zaten takvime yazdığımız saatlerin ötesinde hayatlarımızda günün doğma zamanı belli değildir. İşte şimdi bu sabah karanlık bulutların arasında doğmayacak herhalde derken kocaman kıpkırmızı bir top aralayıverdi karanlık sisli bulutları. Büyü, ağarmayacağını zannettiğim saatlerde bile sessizce ve sükûnetle günün doğumunu beklemekte gizliydi. Bazan bir kuşun kanat çırpışındaydı büyü. Bir çiçeğin bir gecede pıt diye açıp dünyaya saldığı rayihasında gizliydi bazan bir bebeğin kahkahasında. Bazan gelendeydi bazan gidende. Tıpkı güneşin az evvel bulutların arasından kıpkırmızı doğduğu gibi hemencecik aynı bulutların içine girip de kayboluşu gibi…
Geleni, yüreğine yakın olanı, gönlünde muhabbette olanı yakalamaktaydı bazan büyü. Ama bazan da gideni salabilmekteydi. Huzurla salabilmekte. Akışta bırakabilmekteydi. Abanmadan, zorlamalara yer vermeden, ızdıraba dönüştürmeden acıyı bırakabilmekteydi büyü.
Her nefesin büyüydü geniş geniş aldığında. Her sevgi düşüncen büyüydü. Her şefkat anı, her sarılış büyüydü. Ve bazan da göz yaşında gizliydi büyü. Uyanmaktı, seçimdi. Uyanıp görmeyi seçmekti. Görmeyi, duymayı, hissetmeyi seçmekti. Görünenin ötesini fark etmeyi, hatta giderek idrak etmeyi seçmekti. Görünen ikiliklerin, çatışmaların, telaşların, endişelerin, kavgaların ve savaşların ötesinde bütünün sonsuz varlığını idrak etmeyi seçmekti. Bulunduğun anın içinde, bir ceylan misali uyanık, farkında, her an harekete hazır ama huzur içinde var olabilmeyi seçmekti. Kavganın içinde barışta kalabilmeyi seçmekti.
Madem yılın son ayındayız, madem takvime böyle bir bitiş işareti koymayı seçmişiz. Belki de bu bitişi bir geçiş kapısı olarak kullanma zamanıdır şimdi. Belki şimdi bu yılla beraber hayatlarımızda nelerin bitmesi gerektiğini fark edip onları huzurla geçmişimize bırakma zamanıdır. Salıverme ve kendimizi özgürleştirme zamanıdır. Üzerimize yapıştırdığımız ancak artık bize küçük gelen kıyafetlerimizden ayrıldığımız gibi artık bize uymayan endişe, düşünce ve inanç kalıplarımızdan özgürleşme zamanıdır. Kendimizi kendimizden özgürleştirme zamanıdır. Yeni yılda yeniliklere açık olabilmek için alan açma zamanıdır şimdi. Yılın sonu yolun sonu değildir çünkü. Tıpkı yılın başının yolun başı olmadığı gibi. İçinden geçtiğimiz her an bizi dönüştürmüştür sonuçta. Geçmişimizde bıraktıklarımız, şimdi bırakacaklarımız bizlere mutlaka hediyelerini sunmuşlardır zaten. O hediyelerle beslenmiş, dönüşmüşüzdür. Ve yolumuza yeni hediyeleri kucaklamak ve kendi hediyelerimizi sunmak üzere devam etme zamanıdır şimdi. Her nerede, her ne yaşıyorsak yaşadıklarımızın büyüsünü görme zamanıdır belki de şimdi. Büyüyü görme, büyüyü kucaklama zamanıdır. Yaşamın kendisi bir enerji, bir büyüdür. Ve sen de sevgili okurum bir büyüsün. Enerjinin büyüsü, büyünün enerjisi ile yaratılmışsın. Büyüyü fark et. İçinde olduğumuz aralık ayında büyünü görmeni engelleyen pusları, kirleri, bulutları dağıtmaya bak. Izdırablarından özgürleşmek için kullan bu ayı. Böylece yeni yılda, yeni yolda, büyünü kucakla.