AVM'lere 10 dolarlık 'İnsanlık Filtresi'

Zehra ÇENGİL Köşe Yazısı
10 Aralık 2025 Çarşamba

Geçen akşam X platformunda finans uzmanı ve iş insanı İris Cibre’nin sert tepkisini görünce merak ettim: Bir ekonomisti bu kadar kızdıran ne olabilir? Derken alıntıladığı tweet’i okuyunca, inanın, şaşkınlıktan elimdeki telefonu düşürüyordum. Meğer bir sosyal medya kullanıcısı, Türkiye’de AVM’lere girişin 10 dolar olması gerektiğini, toplu taşımayla gelenlerin de “bir miktar filtrelenmiş” olacağını yazmış. Evet, yanlış duymadınız. Ülkenin yarısından fazlasının asgari ücretle geçindiği bir ekonomide, AVM girişine dövizle bariyer öneriliyor.

İşte tam bu noktada “İnsanların vicdansız olabildiğini biliyorum ama bunu açıkça ifade edebilmek?” sorusu anlam kazanıyor. Çünkü bu öneri, sadece ekonomik bir fikir değil; toplumsal sınıfları keskin hatlarla ayırma çabası. “Zenginlerin hızını kesmeyin, A noktasından B noktasına geçişimi yavaşlatmayın” diyerek insanları bir trafik konisi kadar değerli görmeyen bir yaklaşım.

AVM dediğimiz yerler, modern şehirlerin sosyalleşme alanları. Çocuğunu gezdirmeye götüren aileden, üniversite öğrencisine, yaşlı teyzeye kadar herkes için ortak bir yaşam alanı. Üstelik çoğu zaman ücretsiz tek sosyal aktivite. İnsanların ‘bedava sosyalleşme hakkı’nı kısıtlama fikri, bırakın ekonomik aklı, toplumsal vicdanla bile bağdaşmıyor.

Kaliforniya örneğiyle süslenen gerekçe ise ayrı bir tartışma konusu. Black Friday’deki vale uygulamasını Türkiye’ye model göstermek… Hadi orada bir günlüğüne fiyat artmış, peki ya burada? Türkiye’de birçok aile AVM’ye gitmeyi bir etkinlik, bir nefes alma, bir günün yarısını geçirme fırsatı olarak görüyor. Bu insanlar alışveriş yapmasa bile bir kahve içiyor, bir su alıyor, vitrin geziyor; yani o mekanın canlılığını sağlayan, AVM’yi AVM yapan tam da o kalabalığın kendisi.

Kaldı ki “Kalabalık olmasın, tezgahtarlar benimle birebir ilgilensin” yaklaşımı, AVM’leri kişisel konfor alanı sanan bir bakış açısının ürünü. Oysa bu mekânlar kimsenin özel mülkü değil. Kapısından giren herkes aynı ışığın altında, aynı koridorda yürüyen sıradan insanlar. Kimse diğerinden üstün değil.

Bu önerinin asıl rahatsız edici tarafı, ekonomik durumu zayıf olan vatandaşları bir ‘görüntü kirliliği’ gibi değerlendirmesi. “Otobüsle gelen filtrelensin” düşüncesini okurken insan kendini distopik bir film senaryosu içinde buluyor: AVM kapısında turnike, yanında döviz kuru tabelası, üstünde de “Gelir belgesi olmadan girilmez” yazısı.

Düşünsenize; çocuk parkına gitmek bile bütçe planlamasına döner. “Bugün kaydırak mı, AVM mi?” diye hesap yapan aileler… Böyle bir tabloyu kim ister?

Kısacası, AVM’ye giriş bariyeri koymak değil de; zihnimizdeki empati bariyerlerini kaldırmak en güzeli. Ve bunun değeri, inanın paha biçilemez.

Dünyada yeni akım: Yetişkin emziği ve anlam arayışı

Son yıllarda dünyaya yayılan her türlü ‘ilginç’ trendin Türkiye’de bir karşılık bulması artık kimseyi şaşırtmıyor. Çin ve Kore’de popülerleşen ‘yetişkin emziği’ akımının ülkemizde de patent alarak resmen ‘hizmete girmesi’, doğrusu hayatımıza yeni bir sayfa daha açtı. Görünüşe göre 30 yaşından sonra hâlâ ‘ağızdan çıkaramadığımız’ şeyler varmış.

Davranış bilimleri uzmanı Aşkım Kapışmak’ın iddiasına göre bu emzik, sigara kullanımını yüzde 70 oranında azaltıyor, uyku problemlerini çözüyor, insanı 0–2 yaşın huzurlu beyin dalgalarına döndürüyor. Yani akşam olunca beynimiz zaten bir nebze bebek moduna geçiyormuş; emzik de süreci tamamlıyormuş. Bir nevi içsel ‘anne şefkati USB’si’ gibi.

Peki bütün bunlar Türkiye’de iş yapar mı?

Ah, sevgili okur… Beyaz yakalıların sabah 09.00’da şirket hedefleri konuşup akşam 21.00’de “Hayatın anlamı neydi gerçekten?” diye Google’a sorduğu bir ülkede, neden yapmasın? İş çıkışı meditasyona gidip trafikte korna çalan bir toplumdan bahsediyoruz. Yetişkin emziği gayet mantıklı bir ara çözüm sayılabilir.

Üstelik artık “sigarayı bıraktım” demek yerine “emziğe geçtim” diyebilirsiniz. Kesinlikle daha iddialı ve çok daha modern duruyor. Tek sıkıntı, iş arkadaşlarınızın toplantı sırasında “Leyla Hanım, sunumu siz anlatırken yine emziğiniz yere düştü” demesi olabilir. Küçük detaylar…

Tabii bir de ağız sağlığı konusu var. Ortodontistler halihazırda geceleri diş sıkma aparatıyla uğraşırken şimdi bir de yetişkin emzikleriyle mücadele edecek. Belki onlar için de yeni iş fırsatı doğar: “Emzik kaynaklı çene kayması rehabilitasyonu.”

Sonuçta bu trend tutar mı?

Kesinlikle evet. Çünkü biz, krizlerin ortasında bile kendimize yeni hobiler bulabilen, her şeyin içine bir parça mizah, biraz da absürtlük katabilen bir milletiz. Yetişkin emziği mi? Gayet olur. Hatta yetmez, yakında ‘premium model’, ‘minimalist tasarım’, ‘stres karşıtı naneli versiyon’ bile çıkar.

Kısacası, modern hayatın tüm sıkışmışlığına karşı yeni savunma mekanizmamız belli oldu: Emziği tak, dünyayı sustur.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün