Geçtiğimiz hafta sonu ülkemiz Papa’nın ziyareti vesilesiyle yoğun bir mesai yaşadı. Kimileri bilip bilmeden, ülke elden gidiyor tarzı nidalar atarken, entelektüel gözüken bir kesimin de Papa ziyareti hakkında gerek sosyal medyada gerekse de sohbetlerde söylediklerini şaşırarak izledim.
Papa’nın ziyareti bu anlamda da bir kez daha ‘mozaik’ gibi ifadelerle tarif etsek de ülkemizdeki çok kültürlü yapıyı tanımaktan ne kadar uzak olduğumuzu gösterdi.
Bugün dünyada en az 40’tan fazla farklı Hristiyan mezhebi var, ancak günümüzden bin yıl kadar evvel, 1054 yılında Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılması (Skizma) Kilise tarihindeki en uzun ve en kanlı anlaşmazlık olmuştu. Hıristiyanlık tarihindeki ilk büyük bölünme 16 Temmuz 1054’te Konstantinopolis Patriği Michael Cerularius’un Papa IX. Leo tarafından aforoz edilmesi sonrasında Roma Katolik ve Doğu Ortodoks adlarında iki büyük mezhebin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştı.
Bu iki mezhep 910 yıl boyunca karşılıklı düşmanlık gütmüşlerdir. Hatta Katolikler 4. Haçlı Seferinde (1204) Konstantinopolis’i fethetmiş ve 57 yıl kenti işgal ve talan etmişlerdi. Bugün başta Venedik San Marco Bazilika ve müzesindeki eserler ve Ayasofya’nın kutsal emanetleri de dahil olmak üzere o dönemde çalınmıştı.
1964 yılına gelindiğinde dönemin Papası VI. Paul ve dönemin Patriği Atenagoras Kudüs’te buluşmuş ve aforozları karşılıklı olarak lağvetmişlerdi. Bugün Patrikhane’de sergilenen Konstantinopolis ve Kapadokya’ya ait kilise babalarının rölikleri de bu vesileyle 800 yıl sonra Papalık’ın jesti ile Ortodoks Dünyasına özür dileyerek iade edilmişti.
Ayinin düzenlendiği 30 Kasım tarihi Patrikhane’nin kurucu azizi Aya Andrea Günü’dür. 1964 yılından beri her Papa en az bir kere 30 Kasım’ı birlikte anmak ve dua etmek üzere İstanbul’a gelir. Bu yıl 325 yılında toplanan İznik Konsili’nin de 1700. yıldönümü olarak ayrıca önemlidir, her iki tarihin kesişmesi de Papa ziyareti ile taçlanmıştır.
Dilerim Türkiye’miz ve kadim kıymeti yeterince bilinememiş İznik’imiz bu fırsatı inanç turizmi açısından değerlendirip, bir hac mekanı olarak önümüzdeki yıllarda da hatırı sayılır turisti şehre çekebilir.
Lefter filmi üzerine birkaç söz…
Şüphesiz ki ‘Kulüp’ dizisi edebiyatın açtığı yolda, konuşulmayanları konuşabilmek üzere bir nefes olmuştur.
Ne mutlu ki ‘Lefter’ filmi de Kulüp’ün izinde hem de biraz daha cesur bir şekilde 6-7 Eylül 1955’i işleyebilmiştir.
Lefter’in ülkemiz adına forma giydiği Yunanistan milli maçında hissettiklerini hayat boyu en az birçoğu zaman da sıklıkla bu topraklardaki Rum, Musevi, Ermeni, Süryani bir farklı inanç grubundan kardeşimiz hisseder. Bu öylesine bir histir ki, ömür boyu bizimle gelir. Orası da bize kalsın demesi Lefter’in, eskilerin Kayadez misali iyi olanları hatırlama gayretidir.
Nitekim, her şeye rağmen aslolan doğduğun topraklara olan aidiyetindir.
İyi ki tanımışız Lefter’i, iyi ki Büyükadalı hemşerimiz hepimize örnek olmuş.
Hatırasını yaşatmak dileğiyle…