Kasım ayının sonuna doğru önümüzdeki yılın ajandaları satışa çıkmaya başlar. Özellikle AVM’lerdeki kırtasiye dükkânlarında çeşitler göz kamaştırıcıdır. Her boyda renk renk, allı pullu ajandalar profesyonelce çocukların, ergenlerin beğenisine göre tasarlanmış, raflara konur. Sırf göz zevkimi tatmin etmek, biraz da tüketime yönelik görseli çok, işlevi tartışılır ajandaları gözlerim kamaşana kadar evirip çevirip dükkândan çıkarım.
***
Eskilerin ‘ayakkabıyı ayakkabıcıdan, çantayı çantacıdan alacaksın’ anlayışını çok mantıklı bulurum.
Ne sattığı belli olmayan dükkânlara girmemek için ciddi çaba sarf ederim. Yarı eskici, yarı vintage tarzdaki bu mekânların vitrinlerinde çoğunlukla cezbedici bir objeye rastlanır. İşinize yaramasa da, “Filancanın tarzına çok uygun. Harika bir doğum günü hediyesi olur” diyerek lüzumsuz harcamalarınıza bir yenisini eklersiniz.
***
Ajanda konusuna gelince…
Defter ve kalem alışverişinde, ‘dur durak’ bilmeyen bir zaafım var. Çocuklara okul defteri alırken de çok seçiciydim. Defterin kapağını açar, elimi sayfaların üzerinde gezdirir, bastırmadan yazılabilecek ipek dokulu olanları seçerdim.
Ajanda seçimim de pek farklı değildir. Öncelikle reyonları bol olan kırtasiyeciler yerine yakınlarımda olan bir pasajın alt katına iner, yıllardır tanıdığım, ayaküstü sohbetimiz olan dükkâna yönelirim. İçeri girmeme gerek kalmaz. Zira sezonun ürünü olan ajandalar mekânın dışındaki tezgâhın üzerinde sıralanmıştır. Evirir, çevirir, dokunur, sonra da neredeyse geçen yıllarda kullandıklarımın benzerlerini alırım.
Genelde üç ayrı boyutta ajanda alırım. Birincisi mutfakta duran masa üstü, haftalık, dikdörtgen ebatta; ikincisi çantamda benimle her yere giden, günde on kere açıp baktığımdan yıpranmaması için sağlam kapaklı cep ajandası; üçüncüsü ve en değerlisi, 13x21 ebadında yılın özetini, biraz da yaşamımın bir yılını belgeleyen ajandadır. Yıl sonunda defteri karıştırdığımda boş sayfaları gördüğümde, “Boşa giden günler mi geçirdim?” diye hayıflanırım. 13x21’leri son yirmi yıldır biriktiriyorum.
“Bu devirde defter mi kaldı; aç cep telefonunu, notlara kaydet” söylemi bana çok sığ geliyor.
Önümüzdeki yıl için hedeflediklerimle başlayan cümleler genelde, ‘uygulayamadıklarım’larla son bulur.
Yine de unutkanlığı bahane etmemek için, 2026 ajandamın ilk sayfasına isim, soyadı, acil durum kişisi, eşimle gittiğimiz doktorlar, telefon numaraları, sekreterlerinin adları; alerjik olduğumuz ilaçlar gibi kısa ve öz bilgileri not edeceğim. İkinci sayfaya ise 2026’da huzurlu ve sağlıklı kalmam için gerekenleri kurşun kalemle yazacağım. Ne de olsa sıralama değişebilir. Hayat bir silgi değil, yine de bulunsun. Minimal bir yaşam; ‘hayır’ı maksimumda kullanmak, sosyal medya bağımlılığından kurtulmak, mide kramplarıma neden olanları karşı kaldırımdan selamlayıp yürümeye devam etmek, eski dostlara, “Görüşelim artık” demek yerine buluşma tarihi belirlemek; çok gülmek ve az somurtmak…
Aşırıdan hep kaçınmışımdır. Hedefler kolay, niyetler iyi, geriye gerçekleştirmesi kaldı.
Ayrıca bu sene ‘Milli Piyango Yılbaşı Özel Çekilişi’nde bilet almak yerine ‘Sayısal Loto’ya yönleneceğim. Loto’da ikramiye çıkma yüzdesi daha fazla…
Rahmetli komşum Jak Telvi yıllarca tekrarlayıp durmuştu. Mucize beklemeden ‘büyük sözü’ dinlemek lazım. Sevdiklerimizi iyi vesilelerle anmak huzur ve mutluluk veriyor.
Sağlıkla kalın.