Giorgia Meloni

Selin BARLAS Köşe Yazısı
26 Kasım 2025 Çarşamba

Giorgia Meloni birçok erkek siyasetçinin yapmadığını başararak siyasî istikrarı İtalya’da sağlamış gibi görünüyor…

II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ortalama İtalya’da hükümetler birer yıl zor barınabiliyorken, Meloni bu çarkı kırarak üçüncü dönemiyle halen iktidarda…

II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en uzun liderlik yapmış başbakan olması liderliğine dair çok şey anlatıyor.

Liberallerin ilk başta çok korktuğu Avrupa’da bilhassa İtalya’da neo-faşist etkinin aksine ılımlı ve ihtiyatlı bir yol seçerek Avrupa Birliği’nin önemli aktörlerinden biri olmasının yanı sıra ABD Başkanı Donald Trump’ın da saygı duyduğu ve yakın kaldığı liderlerden biri haline geldi Giorgia Meloni!

Tabii Meloni’nin henüz 15 yaşındayken neo-faşist bir siyasi partiye üye olarak başladığı bu siyasî serüven başta herkesi “acaba eğilimleri hâlâ bu yönde mi” diye endişelendirdi…

2008’de dönemin başbakanı Silvio Berlusconi, o zaman 31 yaşındaki Giorgia Meloni’yi bakan yaptığında, savaş sonrası bir bakanlığa getirilmiş en genç siyasi oldu.

2012’de Berlusconi ile yolları ayırarak Fratelli d’İtalia’yı kurmasıyla muhafazakâr fakat kendini ‘yenilemiş’ bir milliyetçi parti ortaya çıktı…

2022’de olgunlaşmış ve artık tanınan bu oluşum iktidarı kazandı.

O günden bu yana ılımlı ve makul bir çizgide kalmaya gayret etti…

Ama her zaman sağcı ve muhafazakâr ortaklıklarını (Forza İtalia vs) düşünerek hareket etti.

Aşırı sağda kalarak kendini Avrupa’da yalnızlaştırmanın ülkesi için de uzun vadede zararlı olacağını görmesi çizgisini muhafaza etmesinde etken oldu.

Zira COVID krizinde AB’nin en yüksek para yardımı yaptığı ülke 194 milyar Euro ile İtalya oldu…

Meloni, Marine Le Pen'in Ulusal Birlik Partisi gibi diğer sağcı partilerin ulaşamadığı saygınlığa ulaşmak için çok çalıştı. Beyaz Saray'da Joe Biden tarafından karşılandı ve AB içindeki merkez partiler tarafından kabul gördü. Kariyerinin açıkça neo-faşist kökenleri göz önüne alındığında, bu durum daha da şaşırtıcı. (2022'nin sonlarında başbakan seçilmesinden hemen önce, yazar Roberto Saviano The Guardian'da şöyle yazmıştı: "Giorgia Meloni, İtalya ve Avrupa'nın geri kalanı için bir tehlike.") Ancak iki yıl içinde, siyasi pragmatizmi ve keskin zekâsıyla birçok kişiyi şaşırttı.
Geleneksel olarak Avrupa Birliği'ne düşman bir partinin lideri olan Meloni, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yakın şekilde çalıştı ve iç gündemi için AB fonu almak adına gerekli tavizleri verdi.

Ancak tavizler ve ılımlı kalma politikası izleyen Meloni kendi ülkesinde reform yapmamakla eleştiriliyor.

Dış politikada Avrupa sağında geleneksel olarak görülen Putin yanlısı tutum göz önüne alındığında şaşırtıcı bir şekilde, Ukrayna'nın en güvenilir destekçilerinden biri olarak ortaya çıktı ve ideolojik yoldaşı Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ı nihayet Ukrayna'ya AB askeri yardımını onaylamaya ikna etti. AB'yi göç konusunda kendi pozisyonuna doğru yönlendirmeyi başardı ve Akdeniz'den göç akışını durdurmak için Kuzey Afrika ülkelerine ödeme yapma programını büyük ölçüde genişletti. Zorlukla kazandığı güvenilirliğiyle Meloni, eleştirmenlerinin onu hapsetmeye çalıştığı neo-faşist kalıptan çıkmayı başardı.
İç siyasette Meloni, partisinin gençlik grubunun faşist sloganlar attığını, ırkçı ve antisemit ifadeler kullandığını gösteren gizli videoların utanç verici bir şekilde yayınlanmasıyla boğuşmak zorunda kaldı. Meloni, ifade edilen görüşleri kınayarak, bunların “İtalya Kardeşleri'yle ve yıllardır dile getirdiğimiz siyasi çizgiyle tamamen bağdaşmadığını” söyledi. Videolarda yer alanların birçoğu istifa etmek zorunda kaldı.
Ana muhalefetteki Demokrat Parti Milletvekili Giuseppe Provenzano'nun da belirttiği gibi, bazıları için bu olay İtalya Kardeşleri'nin ‘gerçek yüzünü’ açığa çıkardı. Muhalefettekiler bile bunun son derece haksız olduğunu düşündü. Merkez soldaki Italia Viva Partisi Milletvekili Roberto Giachetti, "Bu gençlerin söyledikleri ve yaptıkları ciddi bir mesele, ancak Meloni ve hükümetinin faşist olduğuna bir an bile inanmıyorum," dedi. Giachetti, tartışmanın önemli meseleden, yani İtalya'yı hoşgörüsüz bir yöne sürükleyen yeni yasalardan uzaklaşma tehdidinde bulunduğunu söyledi.
İtalya Kardeşler Partisi'nin kampanya sloganlarından biri şöyleydi: "Tanrı'yı, Vatanı ve Aileyi savunuyoruz." Bu slogan, Mussolini'nin propagandasının bir parçasıydı ve İtalya'nın sol görüşlü basını tarafından dehşetle karşılandı. Ancak Meloni, sloganın 19. yüzyılda İtalya'nın birleşme dönemindeki kurucu babalarından Giuseppe Mazzini tarafından ortaya atıldığını belirtmekte dikkatli. Sloganın iki şekilde de okunabilmesi -ya demokratik milliyetçiliğin bir ifadesi ya da faşizmin bir yankısı olarak- Meloni'nin korumayı sevdiği belirli bir belirsizliğin tipik bir örneği. Bazı eleştirmenlerinin kullandığı terim ‘doppiezza’ yani ikiyüzlülük. Meloni şu anda her iki durumda da aynı şeyi yapıyor: ekonomi ve dış politikada ılımlı, göç ve aile politikası gibi konularda ise sağcı; yasadışı göçü engellemek için yoğun çaba harcıyor ve çocuk evlat edinmeye çalışan eşcinsel çiftlere baskı yapıyor.
İtalya Kardeşleri'nin faşist olup olmadığı sorusuyla uğraşmak yerine, Meloni'yi 21. yüzyıl sorunlarına yanıt veren sağcı bir popülist olarak görmek daha yerinde olacaktır. Kendini, küresel kapitalizmin, aşırı aktif AB bürokrasisinin, laik değerlerin ve kaotik göçün aşındırıcı ve homojenleştirici etkilerine karşı İtalya'yı savunan biri olarak görüyor.
Meloni, en azından başlangıçta nostaljik bir tavır takınmıştı. 1996'da 19 yaşındayken Fransız televizyonuna verdiği bir röportajda, "Mussolini iyi bir politikacıydı. Yaptığı her şeyi, son 50 yılın politikacılarının aksine, ülkenin iyiliği için yaptı" demişti. O zamandan beri sözlerini daha dikkatli seçiyor…

Kimin söylediğini hatırlamadığım sevdiğim bir söz vardır…

Değişim engellenemez ancak gelişim tercihen yapılan bir şeydir…

Değişiriz elbet ama her değişim gelişim midir?

Hayat ve zaman gösterir şüphesiz…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün