'Araba sevdası'

Sami AJİ Köşe Yazısı
12 Kasım 2025 Çarşamba

Lütfen yanlış anlamayın. Size Recaizade Mahrum Ekrem’in 1897 yılında yayınlanmış ilk Türkçe gerçekçi romanından bahsetmeyeceğim. ‘Araba Sevdası’ romanında bahis konusu olan gayet şık ve o günlerde geçerli olan tabiriyle ‘Landau’ denilen at arabalarına gösterilen sevdadır1.

Ancak kitabın yayınlamasından sadece üç sene sonra İstanbul gümrüğüne, Fransız elçiliğince kullanılmak üzere ‘De Dion-Bouton’ markalı bir otomobil gelir ve ithal beyannamesine “Zat-ül hareke” (kendi kendine hareket eden) olarak kayda geçer.

O günden itibaren bu araçlara duyulan ilgi adeta dizginlenmesi mümkün olmayan gerçek bir sevdaya dönüşür2… O kadar ki 125 yıl sonra ülkemizde otomobil sayısı 17 milyona ulaşmıştır3.

Şimdilerde dünyada sanki ‘zat-ül hareke’lerin yeni tasarımları meydana çıkmaya başladığına şahit olmaktayız: Otonom araçlar, diğer bir deyimle kendi kendine hareket eden arabalar üretilmeğe başlandı. Faydaları saymakla bitmez. Şöyle özetleyebiliriz:

• Bu araçlar, insan hatalarını en azına indirerek trafik kazalarının sayısını önemli ölçüde azaltabiliyor. İleri düzey sensörler ve yapay zekâ, araçların çevresini insandan daha iyi algılamasını ve tehlikeli durumları daha hızlı tespit etmesini sağlıyor.

• Araçlar trafik akışını daha verimli hâle getirebiliyor. Bu araçlar, hızları ve yönlerini sürekli olarak en uygun hale getiriyor ve bu da daha az duraklama, daha kısa seyahat süreleri ve genel olarak daha az trafik sıkışıklığı anlamına geliyor.

• İnsanlar genellikle dikkat dağılması, yorgunluk, hız yapma gibi faktörlerden dolayı kazalara yol açabiliyor. Otonom araçlar ise bu tür insan hatalarını ortadan kaldırarak daha güvenli bir sürüş deneyimi sağlıyor.

• Özellikle yaşlılar, engelliler veya sürüş becerileri sınırlı olan kişiler için ulaşımı daha erişilebilir hâle getirebiliyor. Bu kişiler için bağımsız bir şekilde seyahat etme imkânı sağlıyor.

• Trafik verilerini analiz ederek yakıt verimliliğini artırabiliyor ve böylece karbon salınımını azaltabiliyor.

• Sürücülerin araç kullanmak yerine daha verimli aktivitelerle vakit geçirmelerine olanak tanıyor. Bu durum insanların günlük yaşamlarında daha fazla serbest zaman ve üretkenlik anlamına geliyor.

Rüya gibi değil mi?

Ancak… Çok dikkatli olmak gerek… Riskleri az değil. Şöyle sıralayalım:

• Otonom araçlar, yüksek teknolojiye dayalı oluyor ve bu teknolojilerde yaşanacak bir arıza kazalara yol açabiliyor. Yazılım hataları, sensör arızaları veya sistem çökmeleri, araçların güvenliğini tehdit edebiliyor.

• Otonom araçların yaygınlaşması özellikle şoförlük mesleği gibi iş kollarında iş gücü kaybına yol açabiliyor. Bu durum, büyük bir toplumsal değişim yaratabiliyor ve ekonomik etkiler doğurabiliyor.

• Bu araçlar, kaza durumlarında kimin sorumlu olacağı gibi hukuki soruları gündeme getirebiliyor.

• Araçlar, internete bağlı sistemlere sahip olduklarından siber saldırılara açık olabiliyor. Kötü niyetli kişiler, araçların kontrolünü ele geçirerek güvenlik riski yaratabiliyor.

• Araçların sorunsuz bir şekilde çalışabilmesi için yolların, trafik işaretlerinin ve altyapı sistemlerinin uyumlu olması gerekiyor. Bu durum mevcut ulaşım altyapısının modernize edilmesini gerektirebiliyor ve maliyetli olabiliyor.

Bu safhada ünlü düşünür Yuval Harari’nin 2018’de kaleme aldığı görüşlerine kısaca değinmek isterim. Ona göre,

  • Teknolojinin tek başına ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olmadığı, ama insanlığın bu teknolojiyi nasıl yöneteceğinin çok kritiktir. Bu bağlamda özerk araçlar da, teknoloji olarak büyük fırsatlar barındırırken; eşitsizlik, işsizlik, güvenlik, kontrol kaybı gibi riskleri de taşıyor.
  • Özerk kurum ve altyapı olmadan, teknolojinin ‘kazanım’ yerine ‘kayba’ yol açabilir. Yani sadece araçların sürücüsüz olması değil; ulaşım altyapısı, yasal düzenlemeler, veri yönetimi, etik kurallar gibi sistemlerin de dönüşmesi gerekiyor.
  • Sonuç olarak: özerk araçlar bir kaçınılmaz dönüşümün parçası olabilir, ama insanlık bu dönüşüme hazırlıklı değilse, sosyal ve ekonomik olarak büyük sarsıntılarla karşılaşabilir.

Ana görüşleri aktardım. Siz kendi yorumlarınızı ilave edebilir ve kararınızı verebilirsiniz. Kulunuz ise, imkân nispetinde, hele bugünkü İstanbul trafiğini gördükçe, araba sevdasından vazgeçmek niyetinde. Nasılsa şehrimizde otonom arabanın aklı karışır.      

---                                           

1 Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914) Osmanlı son dönem edebiyatının önde gelen isimlerindendir.

2 Hatırlayanlar vardır… 1961’de ‘Devrim’ otomobili müthiş bir heyecan yaratmıştı. Ardından bizlere ‘Anadol’ ve ardından da ‘Murat’lar sunulmuş ve büyük talep görmüştü.

3 TÜİK verilerine göre 2025 Eylül sonu itibariyle verilen rakamdır.

4 Yuval Noah Harari, İsrailli tarihçi, yazar, kamu entelektüeli ve akademisyendir. Kudüs İbrani Üniversitesi Tarih Bölümü'nde profesörlük yapmaktadır. Bu satırları 2018 yılında yayınlanan ‘21. Yüzyıl için 21 Ders’ adlı kitabından aldım.

5 Yazıdaki görsel General Motors tarafından üretilen Firebird II modelidir. Tamamen elektronik donanıma sahiptir.  

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün