İnsan çalışmak için yaratılmamıştır…

Sami AJİ Köşe Yazısı
29 Ekim 2025 Çarşamba

Bu başlığı ve karikatürü hatırlamış olabilirsiniz. 30 Nisan 2019 tarihli Şalom’daki yazımda kullanmıştım.

Aradan geçen zaman zarfında bu görüşümü neredeyse kanıtlayacak haberler ortaya çıktı.

Ama dilerseniz önce eski yazımdan bir bölümünü aktarayım. Tam da denk düşecek çünkü bu hafta Bereşit’i okumaya başladık… Bakın ne demişim:

“Bereşit Kitabının ‘Cennet Bahçesi’ bölümünde gayet açık ifade edildiği gibi Âdem Baba’mız, sadece ve sadece bu bahçeyi ve toprağını korumakla yükümlüdür. Bütün ağaçların meyvelerini, tüm hayvanlarını hiçbir güç sarf etmeden üretecek ve tüketebilecektir. Özetle sonsuza kadar rahat bir şekilde yaşayacaktır.

Ancak hemen bir bölüm sonra, memnu meyveyi, Havva Ana’mız yiyip sonra da Âdem’e ikram edince işler bozulur.

Tanrı çok kızar ve (aynen aktarıyorum, herhangi bir gizli niyetim yoktur): “Eşinin sesini dinleyerek, sana tüketmeni kesinlikle yasakladığım meyveyi yediğin için… Acı çekerek, zorlanarak, toprağın bereketinden istifade edeceksin… Ekmeğini alnının teriyle kazanacaksın.”

Dolayısıyla, Anamızın işlediği ve Babamızın da ortak olduğu bir suç yüzünden ‘çalışmak’ cezasına çarptırılmış oluyoruz. Bu ceza halen hükmünü sürdürmektedir.”

Bereşit’in daha sonraki bölümünde Adem’in ‘onuncu nesil’e kadar oğullarının yaşam süreleri uzun bir liste halinde verilmektedir. Örneğin:

Adem 930 sene, oğulları Seth 912, Kabil 910 yıl; ileriki nesillerde Mathusalem 969 ve ünlü Nuh 965 sene yaşamışlar. Daha sonra yaşam süreleri düşmeye başlıyor Nuh’un oğlunun 600 senelik ömrü oluyor.

İster istemez, aklıma şu sualler takılı veriyor:

1) Çalışma mecburiyeti cezasını daha ne kadar çekeceğiz?

2) Kaydedilen yaşam süreleri hayal ürünü mü?

Naçizane kanaatime göre çalışma mecburiyetinin sonuna yaklaşmaktayız.

Özellikle yapay zekâ, robotik ve otomasyon alanlarındaki gelişmeler, gerçekten de “çalışmanın zorunluluk olmaktan çıkacağı” bir geleceği mümkün kılabilir.

Bu durumda ‘çalışmak’ artık fiziksel bir zorunluluk değil, yaratıcılığın ve kendini ifade etmenin bir yolu hâline gelebilir. Yani insan, hayatta kalmak için değil, anlam bulmak için çalışır. Bu da bir bakıma ‘cezanın kalkması’ demek olur.

Yaratıcılık burada sadece sanat ya da fikir üretimi anlamına gelmez; aynı zamanda yaşam biçimi tasarlamak, bilgelik geliştirmek, duygusal zekâyı derinleştirmek gibi yönleri de kapsar…

Dilerseniz, insanlığın başlangıçtan beri temel uğraşısı olarak kabul edilen tarımdan ve temel gıdamız buğday tarımından bir örnek vereyim.

1000 hektarlık bir tarla ele alalım… (bugün çok sık kullandığımız ölçüye dayanarak) takriben 1500 futbol sahası gibi bir alan düşünüyoruz… Böyle bir tarlayı sürmek, tohumlamak, sulamak ve biçmek için -fazla uzak değil, 50 sene evvel- kaç kişinin çalışması gerektiğini dersiniz? Hesaplamalara göre 250 ilâ 360 kişi.

Peki, günümüzde, son gelişmeleri göz önüne alırsak, bu iş için kaç kişi lazım? Sıkı durun, üç veya azami beş kişi! Hatta evlerinden bile çalışabilirler. Tarlaya gitmelerine lüzum yok.

Çalışma neredeyse bir zorunluluk değil zevkli bir ‘hobi’ haline gelecek.

Buradan hemen yaşam süresine geçiyoruz. İlk bakışta Nuh’un veya bazı oğullarının hayatlarının mitolojik, sembolik veya dini açıdan mucizevi öğeler taşıdığı ileri sürülebilir. Hatta bazı kaynaklar çok eski çağlarda yaşayan insanların, ayları, yılları bilemediklerinden böyle hayali rakamların ortaya atıldığını iddia etmektedirler…

Bazı araştırmacılar ise bu metinde yazılanların gerçeği yansıttıklarını söylemektedir. Onlara göre genetik veya çevresel faktörler (ilk insan nesilleri ‘daha saf’ bir genetik yapıya sahipti) ve çevresel koşullar (daha az hastalık, daha temiz çevre, farklı beslenme) uzun yaşamı destekliyor olabilirdi. Hele, tamamen stressiz hayat kesinlikle yaşam süresine katkısı olmuştur.

Özetle bu şartlara ulaşabilmek için çok sayıda yerel ve uluslararası kuruluşlar önemli çalışmalar yapmaktadırlar. Nihayet yapay zekânın hayranlık uyandıran bir hızla gelişmesi bu gayretleri etkin bir şekilde geliştirecektir… Yapay zekâ sağlıkta hem yaşam süresini uzatma hem de yaşam kalitesini yükseltme açısından devrimsel bir güç haline gelmektedir.

Sonuç olarak ünlü Fransız yazarları Georges Courteline1 ve Tristand Bernard2’ın çalışmak ile ilgili sözler sözlerini sunmak isterim:

L’homme n’est pas fait pour travailler. La preuve est que ça le fatigue.”

(İnsanoğlu çalışmak için yaratılmamış. İspatı çalışırken yorulmasıdır.)

---

1 Georges Courteline: 1858-1929. Komedi tarzında oyunları ve romanları ile tanınmıştır. Keskin zekâsı ve alaycı mizahiyle ünlüdür.

2 Tristan Bernard: 1866-1947. Fransız oyun yazarı, romancı, gazeteci ve avukat. Aynı zamanda ünlü bir bulmaca yaratıcısıydı. Yahudi olduğundan Drancy Temerküz Kampına gönderildi. Arkadaşları Sacha Guitry ve Arletty sayesinde oradan kurtuldu.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün