Yılın en sevdiğim zamanı geldi. Işıl ışıl evler, gökyüzünden dökülen kar taneleri, süslenmiş çam ağaçları, marshmallowlu sıcak çikolatalar, geyik desenli kazaklar. Yani, ver elini Christmas filmleri!
Netflix’te denk geldiğim ‘Yeni Bir Mesaj Yeni Bir Şans’ adlı yapım işte tam bu hissi yeniden hatırlatanlardan biri. Kanada’da yaşayan bir büyükannenin attığı yanlış mesaj ile başlayan, Addie’nin tesadüfler zincirinin sonunda torunu James ile tanışıp hayatının aşkını bulması… İnsanın içindeki o “hayat sürprizleri sever” inancını tekrar canlandırıyor. Ve belki de Christmas filmlerinin en güçlü yanı tam olarak burada saklı: Tesadüflerin kaderle kol kola gezdiğini gösteriyor.
Birçoğumuz gerçek hayatta karşımıza çıkan olaylara, insanlara, küçük kırılma anlarına fazla gerçekçi, fazla temkinli, fazla kontrollü yaklaşıyoruz. Ama Christmas filmleri bize başka bir gözlük sunuyor: “Belki de her şey tam olması gerektiği şekilde ilerliyordur” cümlesini.
Bu filmleri izlerken insanın kalbinde tarif edemediği bir ısınma oluyor. İçindeki çocuksu taraf hafifçe kapıyı aralayıp “hayal kurmak hâlâ serbest” diye fısıldıyor. Sanki dünya o an olması gerekenden yarım ton daha iyimser, daha yumuşak, daha affedici bir yer.
Klişe mi? Evet. Fazlasıyla mı romantize? Kesinlikle. Ama günün sonunda hepimiz bazen klişelerin şefkatli sarılışına ihtiyaç duymuyor muyuz? Bir yanlış mesajla bile hayatın değişebileceğine inanmak güzeldir. Bir kar tanesinin sessizce düşüşünü izlemek gibi.
Ve biliyorum ki bu hissi sadece ben yaşamıyorum. Christmas filmleri bittiğinde insanın içinde bir umut, bir yaşam sevinci, bir “belki benim için de mucizeler mümkün” hissi kaplıyor.
Bu yüzden her yıl, aynı heyecanla yeniden oturuyoruz ekranın başına: Dünya biraz daha ışıldasın diye.
Yeni yıla yeni umutlarla girmek icin ajanda alma ritüeli!
Yeni yıl yaklaştıkça insanı en çok heyecanlandıran minik ama derin mutluluklardan biri de ajandalar bence. Birbirinden renkli kapaklar, içlerinde saklı özlü sözler, bazen sticker’lar, bazen motive eden boş sayfalar… Hepsi bize içimizi ısıtacak umut dolu günler vadediyor.
Her yıl aynı ritüeli yaşıyoruz aslında. O ajandayı elimize aldığımız o ilk gün; ilk sayfaya adımızı yazarken, ilk notu düşerken, içimizde yeni başlangıçların sesi duyuluyor. Ve bu hissin dijital bir karşılığı yok. Elbette bunun hepsini iPhone takvime yazabiliriz, reminders sekmesine ekleyip hatırlatma almak bile mümkün. Ama o ekranın soğuk hafızası insanı heyecanlandırmıyor. Kalemle yazmak; sözcüğü, zamanı, hissi fiziksel olarak işaretlemek gibi bir şey çünkü.
Yıllardır toplantılarımı, özel günleri, planlarımı ajandaya yazmayı bırakamıyorum. Bir cümlenin kağıtta duruşu bile farklı. İnsan zihninin o anı kaydetme biçimi değişiyor. Kağıt üzerinde her not, her tarih, her sayfa bir duygu taşıyor. Sadece gelecek değil, bir yılın ruhu kaydediliyor içine.
Mesela e-kitaplar çok pratik ama bir sayfayı parmak ucunda çevirmekle, kağıdın hışırtısını duymak aynı şey mi sizce? Ajanda da böyledir: Fonksiyonundan çok, hissettirdiği duygu için satın alıyoruz.
Bu yüzden benim için ajanda demek yeni yıl demek. Önümüzdeki günlerin potansiyeli demek. Henüz yaşanmamış, henüz yazılmamış hikayeler demek. Yeni bir takvimin ilk sayfası aslında yeni bir ihtimal. Umut, bazen bir defterin ilk boş sayfası kadar somut hale gelebiliyor.
Kestane tezgahından global arenaya!
Karaköy’de kestane ve mısır satan Alper Temel, Karolina Geits’in “normal Türk erkeği” ifadesiyle paylaştığı videodan sonra sosyal medyanın son günlerde en çok konuşulan isimlerinden biri haline geldi. İlk videonun 80 milyon izlenmesi başlı başına fenomenliğin geldiği boyutu gösteriyor. Özellikle Rus kadınların sadece onu görmek için tezgâhın önünde sıraya girmesi işin artık pop kültür boyutuna taştığını kanıtlıyor. Türkiye’de şöhretin nereden ve nasıl geleceği artık hiç belli değil. Sokak tezgâhından global trend’e dönüşen hikâyeler dönemi başladı. Bu ilgi böyle devam ederse Temel’i kısa zamanda billboardlarda, kampanyalarda hatta bir dizide rol alırken görürsek hiç şaşırmayalım. Karaköy’den esen rüzgarın dünyayı kasıp kavurduğunu izlemek de bize göre en keyiflisi.