Leh Leha peraşasının en önemli bölümlerinden biri ‘Brit Mila’ mitsvasının emredildiği yerdir. Pasuk burada “ani ine beriti itah” derken Tanrı Avraam ile olan akdi bir kez daya teyit etmektedir. Kli Yakar adlı kaynağa göre Tanrı ile Avraam arasında bu mitsva ile yeni bir akit oluşmamaktadır. Önceden var olan akit artık dünyaya ilan edilmektedir. Bu mitsva belki bu akdin sembolüdür ancak burada esas olan bir takım yollarla bu akdin herkese duyurulabilmesidir. Bir başka deyişle bizim için bu akdin bir parçası olmak yetmez. Bu antlaşmanın mutlaka gösterilmesi gerekir. Avraam Avinu gibi bizler de Tanrı yolunu seçen bir toplumuz. Elbette Avraam bu yolun ilk taşlarını döşeyendir. Avraam gibi bizler için de farklı, yüksek standartlara ve yüksek değerlere sahip olanlar gibi bunu yansıtmak ve böyle yaşadığımızı göstermek gereklidir.
Kimimiz bunu fark edebilir bazen de dikkat etmeyebilir ancak yaptıklarımız dünyanın çok büyük bir bölümü tarafından takip edilmemektedir. Örneğin insanlar bizim kutladığımız muhteşem Şabat günlerine dikkat bile etmez. Bilgelik ve ilham dolu sözler duymak, öğrenmek için Tora derslerine gittiğimizi ve buna zaman ayırdığımızı bilmezler. Etrafımızdakiler bizim duaya ne kadar önem verdiğimizin üzerinde durmaz. Her gün sayısız insanın takip ettiği, uyguladığı, yerine getirdiği ‘hesed’ dediğimiz iyilik dolu çalışmaların farkında bile olmazlar. Kısacası dini anlamdaki yükümlülüklerimizin ve sosyal sorumluluklarımızın farkında değil gibi görünürler çünkü bu olumlu yönle ilgilenmezler. Ancak bir hata veya yanlış yapmamız veya genel görüşün dışında bir şeyler uygulamamız durumunda herkes birden uyanmaya ve eleştiriye başlar. Bu binyıllardır değişmeyen bir olgu olarak karşımızdadır.
Eğer Tanrı ile özel bir iletişimde bulunduğumuzu insanlara göstermek istiyorsak bunu davranışlarımıza yansıtmamız gerekir. Saygın bir şekilde giyinmeyi bilen, ince ve nazik bir şekilde insanlarla konuşabilen, insan ilişkilerinde sabırlı ve hoşgörülü olabilen insanlar olarak davranmak önemlidir. Bunun için de kaba davranışlardan kaçmak, sevmesek bile karşımızdakine saygı duyabilmek konusunda kendimizi eğitmemiz gerekir.
Peraşada yer alan yerlerden biri Sedom şehridir. Sedom, Tanrı tarafından yok edilen şehirlerden biridir. Sayısız günahların yanı sıra en büyük suçları yoksullara yardım etmemek olarak zikredilebilir. Bu sadece orada yaşayanların yardımsever tanımına uymaması anlamına gelmez. Öyle bir hale gelirler ki bu yanlış onların doğasının ayrılmaz bir parçası haline gelir. Hepsi bu politikanın izinden gider ve ihtiyaç sahipleri bu politikanın gereği olarak küçümsenir onlara asla dikkat edilmez. Bu da onların sonunu hazırlar.
Ne yazık ki günümüzde Yahudi toplumu saygı ve düzgün davranışlar konusunda gerçek bir fukaralıkla karlı karşıyadır. Medya bağımlılığı ve buna bağlı olarak şiddet, kavga ve uygun olmayan görüntülerin esiri olmuş durumdayız. Sadece çocuklar değil yetişkinler de benzer durumdadır. Bu da toplumu olması gereken yüksek değerlerden ve asaletten uzaklaştırmaktadır.
Yapılması gereken bellidir. Sedom şehrinin bencil ve açgözlü duruşuna rağmen Avraam onlar için dua etmeyi bir zorunluluk olarak görmüştür. Nezaket ve asaletiyle birilerini kurtarmak için Tanrı’ya bile karşı duracak cesareti gösterebilmiştir. Toplumumuzda daha yüksek ve onurlu standartları yakalamak için giyimde, konuşmada, iletişimde ve hareketlerimizde bu yüksek standartları yakalamak gerekir. Tanrı ile özel bir antlaşmaya sahip olan bizler bunu davranışlarımızla bütün dünyaya göstermekle yükümlüyüz. Böyle davranmak ve çocuklarımızı buna göre yetiştirmek hepimiz için asli bir görevdir.
Avraam’ın çocukları olarak korumamız gereken hassas, aşırı zor bir dengeden sorumlu olduğumuz açıktır. Bir yandan, farklı olduğumuzu, farklı bir değer sistemini takip ettiğimizi ve etrafımızdaki insanlardan farklı inançları benimsediğimizi açıkça belirtmek için bazı dengelere dikkat etmemiz gerekir. Çevremizdeki toplumun bize uymayan etkilerine direnmek, Tora değerlerine ve geleneklerine sarılmak için güce ve cesarete ihtiyacımız vardır. Ancak kendimizi etrafımızdan soyutlamak da mümkün değildir. Diğer insanlarla ilişki kurmamız ve Avraam’a söylendiği gibi dünyaya bereket getirecek bir şekilde hareket etmemiz beklenmektedir. Toplumları olumlu bir şekilde etkilemek suretiyle bunu başarmak mümkündür. Bunun için de davranış ve hareketlerimizin buna uygun olması elzemdir.