Dünya, yetenek savaşında yeni bir sayfa açıyor.
Bir zamanlar pasaportlardaki vizeler sadece seyahat için gerekliydi. Bugünse onlar, ülkelerin geleceğini şekillendiren en güçlü araçlardan biri haline geldi. Çünkü mesele artık yalnızca yatırım ya da teknoloji değil; kimin en parlak zihinleri kendine çekebildiği. Çin’den Almanya’ya, Güney Kore’den Avustralya’ya kadar pek çok ülke, genç mühendisleri, yazılımcıları ve bilim insanlarını kazanmak için yeni yollar arıyor.
ABD’de 1952 tarihli Göçmenlik Yasası kapsamında yabancı uzman çalışanlara yönelik ‘H-1’ vizesi vardı. Bu vize genel nitelikli profesyonelleri kapsıyordu ancak teknoloji sektörünün büyümesiyle yetersiz kalmaya başladı. 1990 Göçmenlik Yasası ile sistem güncellendi ve H-1 kategorisi ikiye ayrıldı: H-1A hemşireler için, H-1B ise uzmanlık gerektiren diğer işler için oldu. Yeni sistem 1992’de yürürlüğe girdi. Bugün hâlâ yıllık 85 bin yeni H-1B verilebiliyor. Üniversiteler, kâr amacı gütmeyen özel araştırma kuruluşları ve devlet araştırma kurumları ise kota dışında sayılıyor.
Ancak bu ayın başında Trump yönetiminden sürpriz bir karar geldi. Şirketlerin yeni H-1B başvurularında 100.000 dolar ödeme yapması gerekecek. Açıklamalara göre bu ücret yeni başvurular için tek seferlik olacak, yıllık tekrarlanan bir masraf değil. Yine de düzenleme çok yeni ve hukuki süreçlere açık olduğu için uygulamanın nasıl şekilleneceği belirsiz.
Bu gelişmeler yaşanırken gözler Çin’e çevrildi. Ağustos ayında Pekin yönetimi, genç-yabancı STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) mezunlarına yönelik K vizesi programını duyurdu. Ekim ayında başlayan bu sistem, iş teklifi olmadan ülkeye giriş, ikamet ve çalışma hakkı veriyor. Çin’in aslında yerel mühendis açığı yok, ama bu adım “yabancı yeteneklere kapımız açık” mesajı vermeyi amaçlıyor.
Çin son dönemde yabancı yatırımı ve seyahati artırmak için birçok adım attı. Sektörleri yabancı yatırımcılara açtı, Japonya, Güney Kore ve çoğu Avrupa ülkesine vize muafiyeti sağladı. K vizesi de bu zincirin son halkası oldu. Dünyaya verilen mesaj net: “ABD engelleri yükseltirken, Çin engelleri düşürüyor.”
Göçmenlik uzmanları, K vizesinin en büyük cazibesinin ‘işveren sponsorluğu’ şartının olmaması olduğunu söylüyor. Yani H-1B’nin en büyük engeli burada yok. Zamanlama da dikkat çekici. ABD’nin H-1B konusunda kendi ayağına kurşun sıktığı bir dönemde Çin yeni bir fırsat penceresi açıyor. Dahası, eş zamanlı olarak Güney Kore, Almanya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler de nitelikli göçmen çekmek için kuralları gevşetiyor.
Elbette Çin’in K vizesinin önünde engeller de var. Yaş, eğitim ve iş deneyimi gibi kriterler belirsiz. Finansal teşvikler, daimi oturum veya aile sponsorluğu hakkında detay verilmedi. Ayrıca Çin vatandaşlık vermekte çok katı ve Mandarin bilmeyenler için iş bulmak ciddi bir engel.
ABD’deki H-1B vizelerinin yaklaşık yüzde 70’i bugüne kadar Hintliler tarafından kullanılıyordu.
Peki şimdi Hintliler Çin’e yönelir mi? Çin ve Hindistan arasındaki siyasi gerilimler, Hintli başvuruların sınırlanmasına yol açabilir. Her şeye rağmen Çin bu adımla hem dünyaya yetenekler bize gelsin mesajı veriyor, hem de yurt dışında yaşayan Çinli bilim insanlarını geri kazanmayı hedefliyor. Küresel teknoloji yeteneğinin yalnızca küçük bir kısmını bile çekebilirse, Çin ileri teknoloji alanında çok daha rekabetçi hale gelecektir.
Sonuçta, ABD’nin yeni H-1B politikası belki de birçok yeteneği kendi ülkesine dönmeye teşvik edecek ve bu kişiler kendi ülkelerinin kalkınmasına faydalı olacak. Bu, özellikle Afrika ve Asya için bir fırsat olabilir. ABD açısından ise bu durum o kadar da fena olmayabilir. Yapay zekânın yükselişiyle bugün ihtiyaç duyulan yetenekli insan sayısı azalıyor. ABD gelecekte belki sadece en parlak zekâları milyonlarca dolar maaşlarla ülkesine çekecek. O zaman 100.000 dolarlık başvuru ücreti şirketler için pek de büyük bir yük olmayacak.
Kısacası, göçmenlik vizeleri artık yalnızca bürokratik izin belgeleri değil, küresel rekabetin en stratejik araçlarından biri. Bunlar inovasyonun, üretkenliğin ve küresel güç dengesinin sessiz belirleyicileri haline geliyor. Bugün ABD ve Çin’in vizelere bakışı, yalnızca iki ülkenin politik tercihini değil, yarının teknoloji haritasını da çiziyor.