Kipur gününü geride bıraktığımız haftadan sonra Sukot Bayramı’nı kutladığımız bu günde sıklıkla gündeme getirdiğimiz bir soruya dikkat çekmek isteriz. Hafets Hayim ‘behira hofşit’ dediğimiz özgür seçim hakkının nasıl çalıştığını sorgular ve yanıtını arar. Bu seçim özgürlüğü nasıl çalışmaktadır? Seçim özgürlüğünün ardındaki anlayış ve ruh tam olarak nedir? Nasıl sürekli önünüzde iki seçenek vardır?
Sefer Mitsvot Gadol adlı kaynak insanın iki kısımdan müteşekkil olduğunu, yarısının tabiri caizse ‘hayvan’ yarısının da ‘melek’ olduğunu öne sürer. Bu insanın fiziki ve manevi tarafına yapılan göndermelerdir. Zira yazılarımızda insanın hem maddi hem de manevi tarafı olduğunu sıklıkla beyan ettik. İnsan bu kaynağa göre ‘ata binen bir melek’ olarak tanımlanır. Bu nedenle de insan hep bir çekişme içindedir ve devamlı mücadele eder. Soru, insanın atın mı yoksa meleğin mi peşinde yola devam edeceğidir. İşte seçim özgürlüğü buradan gelir. Birbirine zıt olan iki önemli güç devamlı bir çekişme halindedir. Yine Hafets Hayim tarafından verilen bir örneğe bakalım. Rabi burada kendisini bir noktadan diğerine götürmek için atlı bir araba kiralayan bir adamın örneğini verir.
Sürücü uzun bir günün ardından biraz yorgun görünmektedir. Bu yüzden adam sürücünün dikkatli olmasını gözlerinin yolda ve arabayı çeken atta olmasını ister. Ancak birkaç mil içeride sürücü sadık atına güvenerek biraz kestirir. At yol kenarında bir miktar çimen görüce, onu yemek için eğilir ve her şey tepetaklak olur. Arabayı kiralayan adam ne olduğunu sorguladığında sürücü yıllardır arabayı çeken atının çok güvenilir olduğunu söyler. Adam bu noktada önemli bir yanıt verir: “At attır, ot görünce onun peşine düşer.”
Bilgeye göre o at her zaman içimizdedir. Çimleri gördüğünde mutlaka peşine düşecektir. Bu yüzden dizginleri sıkıca tutmak ve gözümüzü yoldan ve attan ayırmamak gereklidir. Seçim özgürlüğümüzün devreye girdiği yer burasıdır. Bizler bir arada var olan bu iki güce sahibiz. O halde belirleyici gücün ne olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Rav Wolbe, burada ‘ratson – istek’ faktörünün devreye girdiğini öğretir. Kısaca irade gücü burada iş başındadır. Sözgelimi bir kişi diyet yaparken en önemli iki kelime bunlardır. İrade gücü, irademizi kontrol edebilme anlamına gelir. Kişi kilo vermeye, aşırı yememeye, içindeki yemek içip yanıp tutuşan isteğe boyun eğmeyeceğine karar vermelidir. İşte bu da teşuva için atılan ilk ama belki de en önemli adımdır.
Buradaki en önemli nokta istek ve arzuların nasıl kontrol altında tutulabileceğidir. Bunun için en önemli adım iradenin güçlendirilmesidir. Değişimi çok güçlü bir şekilde istemek son derece önemlidir. Nasıl ki kilo vermek için diyet yapmayı istemek gerekirse, sağlıklı bir yaşam için egzersiz yapmak çok önemliyse seçim özgürlüğünde isabetli kararlar için iradenin de güçlü olması elzemdir. Teşuva duygusal geçişin sağlanabildiği zaman daha etkilidir. Bunun için Tora'nın güzelliğine ve anlayışının derinliğine bakmak gerekir. Bu da Tora öğrenimini sürekli kılarak mümkün olabilecektir.