Hayatım boyunca iki büyük deprem ve birçok artçı, veya daha küçük depremler hissettim. İlki, çoğumuzun ilk korktuğu ve muhtemelen geçirdiği ilk deprem olan 17 Ağustos 1999 Gölcük depremiydi. Kocaeli, Bolu ve çevre illerde çok büyük hasara sebep olan 7,4 büyüklüğündeki bu depremde, İstanbul da korkudan ve hasardan nasibini almıştı. 17 Ağustos gününü hiç unutamam, uyku ve uyanıklık arasında bir noktada başım mı dönüyor diye düşünürken, deprem olduğunu anlamam birkaç saniyemi almıştı. O gece normalde Büyükada’da olması gereken babamın son anda vazgeçip İstanbul’daki evde kalmaya karar vermesi, o geceyle ilgili en büyük şansımdı.
↔↔↔
O senelerde, yani 1999’da depremle ilgili hiç bir şey bilmediğimi fark ettim. O büyük depremde yapılabilecek en yanlış hareket olarak birkaç saniye kapı aralığında durup, deprem bitince de kendimi dışarı atmıştım. O dönem miyop olan gözlerimle, lenslerimi takma imkânı olmadan ve gözlüklerimi bulamadan, bulanık gören gözlerle sokağa fırladım. O günden sonra miyop ameliyatı olmaya karar verdim ve olana kadar da her gece gözlüklerimi uyurken yanı başımda tuttum. Aynı depremde Kocaeli’nde göçük altında kalan ve kurtarılan biri, yıllar sonra İstanbul’da uzun yıllar komşum ve sevdiğim bir arkadaşım oldu. Onu öğrendikten sonra uzun bir süre deprem hakkında düşünmek ve konuşmak istemedim, ta ki tüm Türkiye’yi üzüntüye boğan 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş ve Hatay merkezli, çevre illerde de çok büyük hasar ve can kaybına sebep olan büyük depreme kadar.
Diğer geçirdiğim deprem ise 2024 yılında Girit’teydi. Yine uykuda yakalayıp, yatağı beşik gibi salladı. 1999 yılına göre deprem hakkında çok daha bilgi sahibi olmama rağmen, 5 şiddetindeki depremde yatağa yapışıp kaldım, neyse ki çok uzun sürmedi. Aynı gün içinde birçok artçı deprem oldu, artçılarda öğrendiğim yaşam üçgeni gibi pozisyonları uygulayabilsem de, esas deprem anında, uyku halindeyken hiçbir şey yapamamak canımı sıktı.
Depremde beni en korkutan konu, yakınlarımdan haber alamamaktır. Ufak veya büyük her depremde, ilk işim yakınlarıma iyi olduğumu haber vermek oldu. 2023’teki büyük depremden sonra, artık çoğumuzun telefonlarında depremleri haber veren Earthquake gibi uygulamalar var. 28 Eylül’de meydana gelen Kütahya depremi gibi, dünyanın o anda her noktasında olan depremleri, olduktan sonra haber veriyor. Bu uygulamalar haberimiz olması açısından çok faydalı olsa da, aşırı derecede takip etmenin endişe katsayımızı yükselteceği kanısındayım. Özellikle yakın şehirlerde deprem meydana geldiğinde, İstanbul’da hissetmememize rağmen “deprem mi oldu?” hissiyatı hepimizde zaman zaman olabiliyor.
Akut’un ‘Güvendeyim’ uygulaması ve 112 Acil yardım butonu gibi uygulamaları da telefonunuzda hazır bulundurmakta fayda var; Güvendeyim uygulamasına önceden bilgilerinizi ve yakınlarınızın telefonlarını girilebiliyorsunuz. Çoğumuzun hâlâ bir deprem çantası, ya da deprem halinde yapılması gerekenler konusunda yeterli bilgisi yok. Kütahya depremi bize bunları tekrar hatırlatıyor; hazırlıklı ve bilgili olmamız ama hiçbir zaman kullanmaya ihtiyacımız olmaması dileğiyle…