Çocuklar, torunlar, okullar vs. derken ailelerin çoğu 22 Eylül bayram gecesini şehirde kutladı.
Roş Aşana yemeklerinin hazırlanması Pesah’a göre daha az külfetli. Öte yanda bazı dost sohbetlerinde alışkanlıkları / anlayışı hafifletmenin her açıdan daha sağlıklı olacağı konusunda hemfikirdik.
Menüyü söz konusu mantığa göre hazırladım. Şu, bu, o yerine gelenekselin dışındaki çeşitleri azalttım. Onun yerine miktarları çoğalttım… Sonuç; anneanne / babaannelerin gözü kolay doymuyor. Yine de büyüklerimizden gördüğüm üzere, artanların ziyan olmaması için, önceden hazırladığım kaplara bölüştürdüm. Bir kısmını Ada’ya, bir kısmını İstanbul dışından gelenlere, kalanı da evdekilere ayırdım.
Dileğim, sıra kendilerine geldiğinde genç neslin, bayram sofralarını hafifleterek sürdürmeleri. Anlayış, alışkanlıktan daha değerli.
↔↔↔
Roş Aşana’dan birkaç gün önce sabah boğaz gıcığıyla uyandım. ‘Hafif’ olunca sorun değil. Hemen limon/tuz gargara, ardından soğuk algınlığı için bilumum önlemler… Zira genelde ardından nezle, sonra da öksürük başlar. Neyse ki, iki günde toparladım.
Pazartesi gecesi, eve gelen yaşça büyüklerle uzaktan, diğerlerimiz daha yakından bayramlaştık. Çocuklarla da kucaklaştık.
Aynı gün evin delikanlısının doğum gününe denk gelmesi hoş bir tesadüf oldu. Pasta kesildikten sonra, o yaşlarda ‘istemez, istemez’ demesine rağmen, tebrik mahiyetinde öpüşür gibi yaptık.
Keyifli bir bayram gecesinin ardından, “Seneye de nasip olsun” dilekleriyle herkes evine döndü.
Misafirler gittikten sonra ev havalandırıldı, salon nispeten eski haline döndü. Gelen masapan (badem ezmesi) kutuları 24 saatte tükenmemesi için dolaba kaldırıldı.
Her davet sonrası, yerlerine koymasam da, yıkanıp kurulanmış çatal bıçak takımının sayımını yaparım. Büyüklerimizden edindiğimiz bu alışkanlık, kimi kez yanlışlıkla çöpe gitmelerine engel olmuştur. Birden üstüme bir yorgunluk çöktüğünü hissettim. ‘Yaş almanın göstergelerinden olsa gerek’ diyerek yatmaya gittim.
↔↔↔
Sabahına hapşırarak uyanınca, işi uzatmadan aile doktorumuza gittim. Güven veren sesiyle, ayrıntılı soruların ardından, “Etrafta çok fazla solunum enfeksiyonu var. Test yapmakla başlayalım. Bu kez üçlü değil, laboratuvarda yedili testi uygulasınlar” dedi.
Testin adı çok havalı; Solunum Yolu Enfeksiyonları, Multipleks PCR Paneli (7 Etken). O zamana kadar COVID geçirmediğimden ihtimal de vermedim. Ayrıca kendimi öyle kötü de hissetmiyordum.
Ertesi gün evin üç erkeğiyle mutfak sohbeti yaparken telefon çaldı ve mutlu haberi aldım. ‘SARS-COV-2 (COVID-19), PCR; pozitif’. Birden etrafımdaki sevgi çemberi çil yavrusu gibi dağıldı.
Kadınların içgüdüsü ya da koruma mekanizması hayli güçlüyken, erkeklerde bu oran eser miktardadır.
İlk tepkim bayram gecesi birlikte olduğumuz annemle yengeme bulaşma endişesiydi. Neyse ki korktuğum olmadı. Gençlerimizden biri kaptı. O da önceden kırık hissettiğinden belki de zaten taşıyordu. Kısaca gece az hasarla bitti. Umarım Roş Aşana COVID’im Kipur’da sona erer.
“Eskinin COVID’i bugünün gribi oldu; teste bile gerek yok” deniliyorsa da kesinlikle doğruluğuna inanmıyorum. Dünya çapında dolaşımda olan COVID-19’un ‘Stratus’ varyantı en sık görülenlerden. Şehrimizde en revaçta olanlar; Rhinovirüs ile COVID.
Yeni takvime hastalık sohbetiyle başlamak istemezdim. Uçak yolculuğunda çoğunluğun maske takmaması dolaşımı hızlandırıyor. Ancak görünen o ki, özellikle toplu ulaşımda kiminin düz, kiminin ters kullandığı maskeler yaşamımızdan bir süre daha çıkmayacak.
‘Nereden yakaladın?’ sorgulaması, ‘Nasıl düştün?’ merakı kadar absürt geliyor bana. Kimse isteyerek virüs kapmaz. Önlem almak, yanınızda mendil bulundurmak kadar doğal olmalı.
Sağlıkla kalın.