Tora Devarim kitabında ilginç mitsvaları öğretmeye devam eder. Bunlardan biri de ‘eşet yefat toar/ çekici kadın’ ile ilgili bir mitsvadır. Savaş sonrası esirler arasında yer alan çekici bir kadınla bir asker eğer evlenmek isterse Tora bu konuda bir prosedür belirler. Tora belirli bir prosedürü takip ettikten sonra onunla evlenmesine izin verir. Raşi bu prosedürün ve uzun evrelerin amacının Tora’nın yabancı bir kadınla evlenmeye sıcak bakmadığı amacına hizmet ettiğini anlatır. Aslında Tora’nın amacı yetser ara dediğimiz kötü isteklerin önüne geçmektir. Eğer böyle bir prosedür ortaya çıkarılmamış olsaydı muhtemelen ‘yasak’ yollar daha ön plana çıkabilirdi. Böylelikle Tora kanunlarına göre gidilen bir prosedür ortaya çıkmıştır.
Burada doğal olarak bir soru gündeme gelecektir. Acaba isteyenler için yasak gıdaları da yemenin bir prosedürü var mıdır? Madem ki ‘eşet yefat toar’ mitsvası yetser ara’nın engellenmesi için bir çaredir o zaman hamburger veya başka yasak bir yiyecek için de bir prosedür belirlenemez midir? Bunun cevabını Yirmiyau Peygamber’in 8/6 bölümünde bulmaya çalışalım: “İkşavti vaeşma lo hen yedaberuen iş niham al raato lemor me asiti. Kulo şav bimrutsatam kesus şotef bamilhama/ Dinledim ve duydum, dürüstçe konuşmuyorlar kötülüğünden pişmanlık duyan, ‘ne yaptım’ diyen hiçbir adam yoktur. Hepsi savaşta dörtnala koşan bir at gibi koşmaya devam etmekteler.”
Yirmiyau Peygamber’in burada dile getirdiği şey çok önemlidir. İnsanlar o kadar meşguldür ki sürekli bir koşuşturma içinde ne yaptıklarını bilemez bir halde her yere yetişmeye çalışmaktadırlar. Bir kez olsun kendilerine ‘ne yapıyorum’ demeden bir hengâmenin içinde boğulup dururlar. Bu, günümüz dünyası için de çok doğru. Herkes sürekli bir koşuşturma içinde. Kendimizi ‘düşüncesiz’ konuma getirmekte bir sakınca görmedik ve bunu da yapmaya aynen devam etmekteyiz. Neyi neden yaptığımızı ve neden yapmadığımızı düşünmeyi bırakmış bir halde hayatımıza devam ediyoruz. Çevremizde Tanrı inancı olan insanlar bazı mitsvaları yapmaktan kendilerini alıkoyarlar. Şabat nedense herkese çok zor gelen bir mitsva konumunu barındırmaktadır. Kimse Şabat gününün keyfini hissetmek konusuna odaklanmadığından sadece Şabat yasaklarını gündeme getirmektedirler. Şabat ile ilgili bir etkinliğe katıldıklarında hissedilen Şabat keyfi onları elbette etkiler. Ancak çevre, yaşam ve aile faktörleri nedeniyle bu etki çok fazla devam etmez. Benzer şey Kaşerut için de geçerlidir. Güzel evlilikleri olan ama şimdi eşlerine saygısızca ve saldırganca konuşan insanlar bu düşüncesiz koşuşturmanın bir sonucudur. Başka insanlar hakkında ‘laşon ara’ yapmak da düşünmeden girişilen hareketlerin bir neticesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şimdi yukarıdaki sorumuzu daha iyi anlayabiliriz. Savaş ortamında durup düşünmek buna göre hareket etmek imkânsızdır. Hayatta kalma mücadelesi verilen bir ortamda kişi dörtnala koşan bir at misali davranır. Bu davranışın sonuçlarını görebilmesi için de Tora bir prosedür geliştirmiş ve bu şekilde gerçekleri daha net görebilmesini ummuştur.
Ne yazık ki hepimiz zamanımızı önemli ve önemsiz şeylerle doldurur, düşünmek için çok az zaman bırakırız. Kendimize “me asiti / ne yaptım” diye sormayı başaramadığımız zaman doğru yaşayıp yaşamadığımızı da öğrenme şansımız olmayacaktır.
İçinde bulunduğumuz Elul ayı, durup düşünmemiz, düşüncesiz olmaktan düşünceli olmaya geçmemiz için bir fırsattır. Bu, durma, sakinleşme, çılgınca koşmayı bırakma, kendimize ciddi ve dürüst bir şekilde meydan okuma, neyi farklı yapmamız gerektiğini düşünme zamanıdır. Bu ayı, ‘düşüncesizce’ yaşamayı bırakıp, bunun yerine düşünceli bir şekilde yaşamak, doğru kararlar almak ve doğru şekilde hareket etmek için bir fırsattır. Bu fırsatı sonuna kadar kullanmak akıllıca olacaktır.