Felsefi pencereden Roş Aşana

Selin SÜAR Köşe Yazısı
3 Eylül 2025 Çarşamba

Bu yıl 22 Eylül Pazartesi akşamı başlayacak Roş Aşana, takvimsel bir yıldönümünden fazlasıdır. Yahudi takviminde yeni yılın başlangıcı olan Roş Aşana, insanın zamanla kurduğu ilişkiyi yeniden düşünmesinin günüdür. Batı kültüründe bildiğimiz anlamdaki yeni yıldan farklı olan Roş Aşana’yı Talmud, ‘Yom HaDin’ yani ‘Yargı Günü’ olarak tanımlar. Bugün, Tanrı’nın dünyayı ve insanı yeniden yargıladığı, herkesin yaşamının yeniden değerlendirildiği gündür. Böylece Roş Aşana zamanı, yalnızca ölçen bir mekanizma olmaktan çıkarır ve onu ahlaki, varoluşsal ve kültürel bir kategoriye dönüştürür. Roş Aşana’nın bu özelliğini Kierkegaard’ın ‘tekrar’ (Gjentaagelsen) kavramı ile incelemek faydalı olabilir. Kierkegaard’a göre tekrar, basit bir döngü değil, geçmişin yeniden sahiplenilmesi ve geleceğe doğru bilinçli bir adım atılmasıdır. Roş Aşana’da yapılan içsel muhasebe, bu tür bir tekrarı karşımıza çıkarır: geçmişin hataları ve deneyimleri yalnızca hatırlanmaz, aynı zamanda dönüştürülerek geleceğe taşınır… Yani geçmiş yalnızca geride bırakılmaz, yeniden üretilen bir anlam kazanır. Birey, hatırladığı hatalar üzerinden kendi geleceğini şekillendirir. Buradaki tekrar, ruhsal bir yenilenmeye işaret etmektedir.

Modern kutlamaların çoğunlukla unutma, baştan başlama, sıfırdan alma üzerine kurulu umutlar üzerine inşa edildiği düşünüldüğünde Roş Aşana’nın bunun tam aksini yaptığı görülür. Roş Aşana, hatırlamanın bayramıdır. Yahudi geleneğinde hatırlama (zikaron) merkezi rolde konuşlanan bir kavramdır ve birey için bir yük değil, anlamı oluşturan kaynağın kendisidir. Kierkegaard, tekrarın imkânının ancak hatırlamayla mümkün olduğunu belirtmektedir. Veya Walter Benjamin’in dediği gibi; kurtuluş, ancak şimdiye taşınmış bir geçmişle düşünülmelidir.

Tora, defalarca ‘Hatırla!’ (Zachor) der. Roş Aşana da ‘Yom HaZikaron’, yani ‘Hatırlama Günü’ olarak adlandırılır. İçinde bulunduğumuz zaman, unutma üzerine kurulu bir hayat tarzını, oldukça kısa sürelerde tüketilen tüm maddi manevi şeyleri önerir. Her 31 Aralık’ta yeni sözler verilmesine, yeni kararlar alınmasına rağmen daha ertesi gün eski alışkanlıklar devam eder. Oysa Roş Aşana, hatırlamayı bir yük değil, anlamın kaynağı olarak yüceltir. Kierkegaard’ın vurguladığı gibi, hatırlama olmadan gerçek bir yenilenme mümkün değildir. Bu noktada Roş Aşana aynı zamanda toplumsal bir zamansallık da önerir. Bireyin olduğu kadar toplumun muhasebesi de önem kazanır. Durkheim’ın dediği gibi, ritüeller yalnızca bireysel değil, kolektif hafızayı da pekiştirmektedir. Bir araya gelen topluluklar, sadece bireysel günahlarını değil, kolektif sorumluluğu da hatırlarlar. Benjamin’in tarih meleğinin geriye bakarken gördüğü yıkıntılar gibi Roş Aşana da topluma kendi geçmişine bakma fırsatı verir.

Sonuçta Roş Aşana, sadece Yahudi takviminin başlangıcı değil, insanın zamanı ve hayatı nasıl yaşadığına dair felsefi bir soru ve çetin bir yüzleşmedir. Kierkegaard’ın ‘tekrar’ıyla, Benjamin’in ‘Jetztzeit’iyle, Tora’nın ‘zachor’ çağrısıyla birleşen bugün, şunu hatırlatır: Zaman, sadece geçip gitmez. Her an, geçmişi yeniden sahiplenmek ve geleceği inşa etmek için bir fırsattır. Yeni yılın gerçek başlangıcı, unutmakla değil, hatırlayarak gerçekleşir.

Şana Tova!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün