Spinoza'dan bugüne özgür irade

Selin SÜAR Köşe Yazısı
6 Ağustos 2025 Çarşamba

En meşhur görüşlerinden biri olan ve Tanrı’yı doğadan ayrı bir varlık değil, bizzat doğanın kendisi olarak yorumlayan Baruch (Benedictus) Spinoza, 17. yüzyıl Avrupa felsefesinin en etkili düşünürlerinden biridir. Buna rağmen, 1656 yılında Amsterdam'daki Sefarad Yahudi Cemaati tarafından uzun süre dışlanmış ve hatta aforoz edilmiş bir figür olarak hafızalarda yer etmiştir. Spinoza, Yahudi geleneğinden kopmuş gibi görülse de eserleri Yahudi felsefi mirasının parçası olmaya devam etmiştir. Spinoza’nın Tanrı anlayışı, birey ve toplum üzerine görüşleri, aklın merkeziliği ve dinden bağımsız etik düşüncesi hem Aydınlanma Felsefesi’ne hem de modern Yahudi düşüncesine derin etkiler bırakmıştır. Günümüzde çevreci düşüncede başta eko-felsefe ve çevreci hareketlerde yankı bulan bu görüş, psikoloji ve bilişsel bilime bakıldığında bizi nörobilim ve davranış bilimine götürürken insan-merkezci olmayan ontolojilerde de kendini gösterir. Dini otoritelerin siyasetten ayrılması gerektiğini düşünen Spinoza, inanç özgürlüğü ve bireysel hakları merkeze alarak John Locke gibi düşünürleri etkilemiş, çağdaş laiklik ve demokrasi düşüncelerinin gelişiminde dolaylı rol oynamıştır. Onun için akıl, insan hayatının ve erdemin temelidir. ‘Etika’ adlı başyapıtında, insanın kendi doğasına uygun yaşamasının aklın rehberliğiyle mümkün olduğunu savunur.

Yapay zekâ algoritmalarının bireylerin tercihlerini tahmin edip yönlendirdiği, sosyal medya platformlarının kullanıcıların ne görmek isteyeceğine karar veren algoritmalarla çalıştığı günümüzde bireylerin seçimlerini bilinçli tercihlerden çok programlanmış davranışlara dönüştürdüğü; insanların neyi paylaşıp neyi paylaşmayacaklarını seçerken gerçekten özgür mü oldukları, yoksa sosyal normlar ve algoritmaların dayattığı trendlere mi uyduklarının sorgulandığı böylesi bir zamanda Spinoza’nın özgür irade anlayışı bir kez daha onun üzerinden okunmalı. Spinoza, evrendeki her şeyin zorunlu neden-sonuç ilişkileriyle determinist olarak işlediğini savunur. Dolayısıyla insanın düşüncesi ve davranışları da doğa yasalarına tabidir; yani her fikir ve eylem bir öncekine bağlı zorunlu sonuçtur. Modern toplumlarda sonsuz seçenekler arasında devamlı olarak hissettirilen özgürlük algısına bakıldığında aslında insanların özgür bir iradeye sahip olduklarını sanmaları, ancak aslında davranışları dışsal ve içsel nedenlerin belirlediği zorunlu olaylar olduğu rahatça görülebilir.

Ancak farkındalık, eleştirel düşünce ve bilgi edinme özgürlüğüyle sınırlı da olsa bir özgürlük alanı yaratabilir. Özetle, koşulların bilincinde olmak ve bunlarla bilinçli bir şekilde başa çıkmak özgürlüğü artırır. Dolayısıyla birey, kendi içsel tutkuları, korkuları, önyargıları veya dışsal baskıları farkında olarak yönettiğinde ve bunları kavrayıp onlara bilinçle yanıt verdiğinde, artık onların esiri değil, kendi aklıyla hareket eden özgür bir varlıktır.

Spinoza’nın özgürlük anlayışı ile bağlantılı olarak bireyin kendi doğasının ve çevresinin zorunlu yasalarını bilerek bu zorunluluklarla uyum içinde hareket etmesi, özgür iradenin ne olduğunu ayıran sınırı oluşturur. Bu yüzden, günümüzde özgür irade tam bağımsız bir seçim değil; etkileri tanıma, anlamlandırma ve akılla yönlendirme becerisidir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün