Türkiye’de dizi sektörü sadece reyting savaşlarına değil, mütemadiyen aşk iddialarına da sahne oluyor. Her sezon, kamera önünde başlayan, kamera arkasında fısıltılara dönüşen yeni bir ‘set aşkı’ gündeme düşüyor. Ancak artık izleyici de, magazin takipçisi de eskisi kadar kolay kanmıyor. Çünkü bu dünyada sadakat, süreklilikten daha zor bir kavram haline geldi.
Bir dizinin başrolünde yer alan oyuncular aylarca birlikte çalışıyor, kimi zaman uzak şehirlerde setlerde bulunuyor. Bu kadar yakın temas hali elbette duygusal yakınlığı da beraberinde getirebiliyor. Ancak çoğu zaman, bu duyguların gerçek mi, yoksa dizinin promosyonuna katkı sağlayacak bir reklam oyunu mu olduğu belli değil. İzleyici bu belirsizliği çözemediği zaman, fan grupları sosyal medyada kendi senaryolarını yazıyor. “Aralarında gerçekten bir şey var mı?” sorusu, reytinglerden çok konuşuluyor.
Geçtiğimiz sezonun en gündem çiftlerinden biri, Yalı Çapkını dizisinin yıldızları Afra Saraçoğlu ve Mert Ramazan Demir oldu. Dizideki güçlü kimyaları gerçek hayata da taşındı derken, dizi final yapar yapmaz herkes kendi yoluna gitti ve bingo! Jönümüz Mert Ramazan Demir Bodrum’da yeni sevgilisiyle dudak dudağa yakalandı.
İster istemez akıllara bu dizi çiftinin yakınlaşmasından dolayı ilişkisi yıkılan Mert Yazıcıoğlu geliyor. Bu ilişkiden en çok etkilenen, isteği dışında ismi en çok telaffuz edilen isim Afra’nın eski sevgilisi Mert Yazıcıoğlu oldu. Ama o da sessiz kalmayı tercih ederek süreçten olgunlukla ve Kızıl Goncalar’da oynadığı muhteşem rolü Cüneyd Efendi gibi güçlenerek çıktı. Ne diyelim, bazen en büyük zararı görenler ve en sağlam kalanlar aynı kișiler olabiliyor.
Daha önce de benzer set aşkları yaşandı. Erkenci Kuş dizisinde Demet Özdemir ile Can Yaman’ın ekran kimyası, ilişkilerini magazinin göbeğine taşımıştı. Ancak dizi bittiğinde bu ilişki de sessizce rafa kalktı. Yine Tatlı Küçük Yalancılar setinde tanışan Hande Erçel ve Ekin Mert Daymaz, sonrasında ayrı yollara gitmiş; Hande bu defa Sen Çal Kapımı dizisinden rol arkadaşı Kerem Bürsin’le gündeme gelmişti. O aşk da bir dönemin fenomeni oldu, sonra bitti.
Sanat dünyasında uzun soluklu ilişki yürütmek gerçekten zor. Bunu başaranlara saygımız sonsuz. Ama seyircinin gözünün içine baka baka servis edilen ve sonra bir anda buhar olan “büyük aşklara” da karnımız tok artık. İlişkiler magazin sayfalarında değil, gerçek hayatta var olmalı. Yoksa sadece yeni bir sezonun fragmanından ibaret kalıyorlar.
Hadise ve idolleri arasındaki farklar!
Hadise, geçen hafta Harbiye Açıkhava sahnesine çıktığında sadece şarkılarını değil, enerjisini ve özgüvenini de ortaya koyacak bir geceye imza attı. Sergilediği cüretkâr dans figürleriyle sosyal medyadanın en çok konuşulan konularından biri haline geldi. Kimi izleyiciler şovlarını çok beğendi, kimi ise fazlaca iddialı buldu. Ama kimse “Hadise sahnede etkisizdi” diyemedi.
Dans figürlerinde Beyoncé ve Jennifer Lopez’den ilham aldığı çok belli. Bu iki isim, sahnede feminenliği, gücü ve disiplini bir arada sunabilen kadın ikonlar. Hadise’nin de bu ilhamı alması çok doğal. Ancak bir noktada sahneye ait başka bir şeye daha ihtiyaç var: tempo. Beyoncé sahnede dans ederken her adımı metronom gibi oturur, JLO ise yaşına rağmen genç yıldızlara taş çıkarır şekilde kıvrak ve hızlıdır. Hadise ise yer yer bu hızda akmayı kaçırabiliyor. Danslar zaman zaman iyi niyetli bir çaba gibi kalsa da ritimle tam senkronize olduğunda bambaşka bir etki yaratabileceği çok net.
Bu noktada Madonna’yı da unutmamak gerek. 60’larını devirmiş olmasına rağmen hâlâ dünya turnelerinde, sahne görseli, koreografi ve mesajlarıyla ayakta alkışlanıyor. Geçen yılki Brezilya konseri hala konușuluyor. Ve tabii ki Rihanna… Hamileliğinin son döneminde sahneye çıkıp saatlerce konuşulan bir şov ortaya koydu. Üstelik dans etmeden bile ne kadar güçlü olunabileceğini gösterdi.
Hadise, sesini, duruşunu, özgürlüğünü zaten kabul ettirmiş bir isim. Sadece birkaç yenilikçi dokunuşla, sahnede çok daha etkileyici bir bütün yakalayabilir. Yeni koreografiler, daha güçlü bir dans takımı ve daha akıcı geçişlerle, Harbiye’deki performansı sadece konuşulan değil, alkışlanan ve örnek alınan bir seviyeye taşınabilir. Çünkü Hadise’de o potansiyel var.
Yıldızlar ışıkla parlamaz, cesaretle parlar. Hadise bu cesareti taşıyor, şimdi onu biraz daha rafine etmek zamanı.