Orta Asya düğümü

Hayati MOLİNAS Köşe Yazısı
9 Temmuz 2025 Çarşamba

Çinlilere toprak veremeyiz. Gelirlerse gitmezler!”

Bu söz, Kazakistan’da tarım arazilerinin uzun vadeli olarak Çin’e kiralanmasına karşı çıkan bir vatandaşın tepkisi. Çin karşıtı bu tür tepkiler, Orta Asya’da sadece güncel endişelere değil, aynı zamanda derin tarihsel köklere dayanıyor.

Orta Asya’da Çin’e komşu Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan gibi ülkelerle Çin arasında uzun süredir devam eden sınır ve toprak anlaşmazlıkları var. Bu gerginliğin kökleri, 17 ve 18. yüzyıllara kadar uzanıyor. O dönemlerde Kazak göçebeleriyle Moğol kökenli Dzungar Hanlığı arasında sık sık çatışmalar çıkmış. Sonrasında Çin’in Qing Hanedanlığı devreye girmiş ve bölgede bazı toprakları Çin’e katmış. Bu da bölge halkında Çin’e karşı duyulan güvensizliği ve öfkeyi daha da büyütmüş.Çatışmalar, savaşlar, kıtlıklar derken insanlar yerlerinden edilmiş. Sonunda Kazak Hanlığı, çareyi Rusya’dan yardım istemekte bulmuş.

Böylece Rusya, tarihsel olarak Orta Asya’da baskın bir güç hâline geldi. 20. yüzyılda bu ülkeler Sovyetler Birliği'nin parçası oldular. Sovyetler sonrası bağımsızlıklarına kavuşsalar da, Rusya ile ekonomik, dilsel, kültürel bağlarını korumaya devam ettiler.

Bu bağlamda Rusya, Orta Asya’daki çıkarlarıyla uzun yıllardır Çin’e karşı bir denge unsuru oldu. Bu denge, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açmasıyla ciddi şekilde sarsıldı. Savaş, Orta Asya’da hem jeopolitik hem de ekonomik etkiler yarattı. Bölge ülkeleri bu savaşı açıkça desteklemedi ama Rusya’yla olan güçlü bağlarını da koparmadılar. Aynı zamanda bu durumu fırsata çevirip Çin’le ilişkilerini daha da güçlendirdiler.

Savaş uzadıkça Rusya’nın dikkati dağılmakta ve Çin’e olan ekonomik bağımlılığı da artmakta. Rusya’nın Orta Asya’daki etkisi kendi dertlerine odaklanmaktan dolayı zayıflamakta olduğu için Çin’in kıtada konumu güçleniyor. Sonuçta Rusya güney sınırında kontrolü kaybetme riskiyle karşı karşıya.

Her ne kadar Rusya ve Çin arasında görünürde stratejik ortaklık bulunsa da, aralarındaki karşılıklı güvensizlik ve rekabet oldukça derin. Her iki ülke de, Orta Asya üzerindeki etkilerini korumak adına batılı güçleri dışarıda tutmak isterken, birbirlerine karşı da temkinli bir tavır içindeler. 

Bu güvensizliğin kökeni eskilere dayanıyor. 1850’lerde Rusya ile Qing-Çin’i arasında imzalanan, Rusya’nın kazançlı çıktığı toprak anlaşmaları Çin’in hafızasında hala taze. Çin bu dönemi ‘aşağılanma yüzyılı’ olarak hatırlıyor ve açıkçası, unutmaya da hiç niyeti yok.

Bu arada bölgede Batı ve Rusya’nın lehine olan ve Çin karşıtı duyguları güçlendiren bir durum var. Orta Asya’nın çoğunluğunu oluşturan Türk-Müslüman halklarla, Çin’in Sincan bölgesindeki Uygur Türkleri arasındaki etnik ve kültürel bağlar mevcut. Sincan, Orta Asya halkı için tarih boyunca “Doğu Türkistan” olarak anıldı. Ama bu ifade, Çin için oldukça rahatsız edici; hatta ayrılıkçı bir söylem olarak görülüyor. Çin’in Sincan’daki politikaları, özellikle Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’daki kamuoyunda sert tepkilerle karşılanıyor.

Peki Çin niçin Orta Asya’ya bu kadar önem veriyor?

Öncelikle, tarihi olarak kuzey ve batıdan gelen tehditlere karşı bu bölgeyi bir güvenlik tamponu olarak görüyor. İkinci olarak, Orta Asya, Çin’i Güney Asya, Ortadoğu ve Avrupa’ya bağlayan bir geçiş yolu konumunda. Üstelik bölge, zengin hidrokarbon ve mineral kaynaklarıyla Çin’in sanayi üretimini besliyor. Aynı zamanda Çin'in teknoloji yatırımlarını artırdığı bir pazar hâline geldi. Tüm bunlar, Çin’in hem savunmacı hem de yayılmacı bir pozisyonda hareket etmesini beraberinde getiriyor.

Önümüzdeki yıllar, Orta Asya için çok kritik olacak. Bölge, küresel güçler arasında sıkışma riskiyle karşı karşıya. Geçmişte ABD, Rusya etkisini dengelemek için Orta Asya’da askeri ve diplomatik varlığını artırmıştı. Bugünse tablo değişti. Çin’in hem karada hem denizde büyüyen askeri ve ekonomik gücünü, artık ABD’nin tek başına durduramayacağı yavaş yavaş anlaşılıyor.

Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşı bitmeden, Rusya’nın toparlanması pek mümkün görünmüyor. Bu yüzden ABD, savaşın bir an önce sona ermesini istiyor. Çünkü işin içinde daha büyük bir strateji var. Bir yandan Rusya’nın Orta Asya’daki etkisiyle Çin’i dengelemesi, diğer yandan da ABD, Avrupa, Hindistan ve Japonya’nın Pasifik’ten Çin’i çevrelemeye çalışması, Çin’in Asya’da hegemonya kurmasını engelleyecektir.

Anlaşılacağı gibi bu büyük satranç tahtasında, Orta Asya hâlâ en kritik taşlardan biri olmaya devam ediyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün