KORAH - İsyanlar kitabı

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
25 Haziran 2025 Çarşamba

Bamidbar kitabına ‘isyanlar kitabı’ ismini versek aslında yanılmış olmayız. Beaaloteha peraşasında man gıdasından sıkıldıklarından isyan eden Bene Yisrael Şelah Leha peraşasında öncülerin getirdikleri olumlu olmayan haberler nedeniyle isyan ederler. Bu hafta okuduğumuz Korah peraşasına ismini veren kişi zaten isyan edenlerin başında yer alır. Hukat peraşası su için isyan eden Bene Yisrael’i konu alırken Matot peraşasında Reuven ve Gad oğullarının Erets Yisrael’in paylaşımı ile ilgili karşı çıkmaları yer alır. Bu genel görüntüden sonra peraşamızın konusuna geri dönelim. Peraşanın hemen başında listelenen isimlerden On ben Pelet sadece orada yer alır ve artık ondan söz edilmez. On sanki birdenbire ortadan kaybolmuş görüntüsü verir. Gemara, On'un bu isyanın orijinal kışkırtıcıları arasında olmasına rağmen, sonunda geri çekildiğini açıklar. On karısının teşviki ve uyarıları sayesinde isyandan çekilmiştir. Bu nedenle, ismi bir daha asla geçmez.

On bahsine kısa bir ara verip geri döneceğiz. İsyanın başlarında kendisine karşı çıkan iki lider olan Datan ve Aviram’a Moşe tarafından bir görüşme isteği iletilir. Amaç sorunu konuşup bir çözüm bulmaktır. Moşe barışmayı savunmaktadır. Her koşulda Bene Yisrael’in hayatını Mısır’dan beri zorlaştırmayı amaç edinen Datan ve Aviram bu isteğe olumsuz yanıt verirler ve görüşmeye gitmeyeceklerini bildirirler.

Önceki yazılarımızda sözünü ettiğimiz gibi Midraş, Datan ve Aviram'ın tepkisi hakkında şaşırtıcı bir şeyler söyler: “Sonumuz Gehinam ve bu yüzden sonsuza dek cezalandırılacak olsak bile, bu savaşı bitirmeyeceğiz. Hiçbir şey umurumuzda değil.” Bu sözler Datan ve Aviram tarafından Moşe’ye söylenmiştir.

Midraş’ın yaklaşımında aslında bir noktada Datan ve Aviram’ın hata yaptıklarını kabul ettiklerini görme şansımız da vardır. Bu iki kişi Moşe’nin liderliğinin kibir ve gurur barındırmadığını görmüşlerdir. Ancak kendileri açısından durumun artık umutsuz olduğunu gördüklerinden mücadeleden geri dönmemek uğruna yok olmayı tercih etmişlerdir.

Rabiler kavgayı bir barajdaki çatlağa benzetir. Bir kez bir çatlak olduğunda, su, sonunda tüm baraj parçalanana kadar içinden akmaya başlar ve yıkıcı bir sel meydana gelir. Aynı şey kavga için de geçerlidir. Bir insan bir kavgaya taraf olduğunda ne yazık ki karakter gereği sonuna kadar bunu götürmek zorunda hisseder.

İzmir’in büyük Rabilerinden Hayim Palaçi (Z’Ts’K’L’) sonu hayatları mahvetmeyen bir kavga görmediğini yazar.  

On ben Pelet meselesine geri dönelim. Gemara On ben Pelet için böyle denmesinin nedenini farklı bir bakış açısından gözler. ‘Pelet’ sözcüğü harika, olağanüstü, inanılması zor olan bir şey anlamına gelen ‘pele’ sözcüğü ile ilintilidir. İnsanın On ben Pelet gibi davranması yani başlatanlar arasında bulunduğu bir tartışmadan ayrılması çok da kolay değildir. Genellikle, biri kendini bir tartışmanın, bir davanın içine attığında, fikrini değiştirip yüz seksen derece dönmesi neredeyse imkânsızdır. Ancak On hatasını fark eder ve ayaklanmadan çekilir. Bu yüzden de ‘ben Pelet’ olarak zikredilir.

Açıklamalar bu yönde olunca On’un bu yaptığının ne derece ‘harika’ olduğu da sorgulanmaya başlar. Zira Tora Korah ve takipçilerinin sayısının sadece 250 kişi olduğunu söyler. Geriye kalanlar, kadınlar ve çocuklar; neredeyse iki milyon kişi Moşe’ye sadıktır. On da sanki doğal olarak çoğunluğa uyarak bu tartışmadan kendini soyutlamıştır. Bunun ‘harika’ olarak nitelendirilecek neresi olabilir sorusu gündemdeki yerini korumaktadır.  

İnsanoğlunun karakteri bir gruba dâhil olduğunda veya bir grubun bir parçası olduğunda farklı davranır. Kişi etrafında sadece o grubu görmektedir. Grubun dışındaki kişiler sanki yok gibidir. O kişinin bakış açısı nedeniyle kendisi için önem arz eden insanlar sadece o gruba dâhil olanlardır. Buna rağmen onları terk etmiş olması takdire şayan bir başka deyişle ‘pele – harika’ olarak nitelendirilebilir.   

Eğitimciler bu söylenenlerle oldukça sık karşılaşır. Günümüzdeki lise gençliğinin durumu birkaç yıl öncesine oranla çok hızlı bir değişim içindedir. Günümüzde çoğunluk içkili, çok eğlenceli gibi görünen ve bu yaş için oldukça ‘erken’ kabul edilebilecek tecrübelerin yaşandığı günlerden geçiyoruz. Bunu onlarla konuşurken bize verdikleri cevap ‘herkes yapıyor’ şeklinde basit kalıplaşmış bir karşılıktır. Bizim toplumda çok fazla olmasa da bu yaşta olup da Tora eğitimiyle ilgilenen ve ibadetlerini yapan bir çocuğa rastladığımızda ‘bu çok kolay değil mi?’ şeklinde bir soru sorduğumuzda o da ‘herkes bunu yapıyor çok zor değil’ karşılığını vermektedir. Buradaki ‘herkes’ yakıştırması o kişinin ilişki içinde olduğu çemberi ifade etmektedir. O çemberin dışında olanlar önemli değildir. Bizler bu duruma ‘akran baskısı’ ismini yakıştıracak olursak pek de yanılmış olmayız. Bir kişinin akran gurubu onun için ‘herkes’ konumundadır. Onlarla birlikte hareket eder yaşamının merkezinde onlar vardır. ‘Herkes’ dışında başka kimse yok gibidir. Bu hangi yaklaşımda olursa olsun günümüzün en önemli sorunlarından biridir ve bununla başa çıkmak kolay değildir. Özellikle çocuklarımıza ‘akran baskısı’ dediğimiz şeye direnme gücü verebilir miyiz?

Uygulanabilirliği sorgulanır bir öneri RaMBaM tarafından ‘İlhot Deot’ adlı yerde verilmektedir. RaMBaM kişinin çevresinden çok etkilendiğini burada da söylemektedir. Eğer bir kişi ‘uygunsuz’ davranışların yoğun olduğu bir çevrede yaşıyorsa orayı terk etmeli mümkünse yaşamını yalnız devam ettirmelidir. Bunu yapması ne kadar mümkündür bilinmez ama RaMBaM o kişinin bir mağarada yaşaması gerektiğini bile söyler. Dediğimiz gibi bu öneriler özellikle günümüzde uygulama alanı olmayan çözümlerdir.

Bunu yapmak imkânsıza yakın olduğu gibi çevremizde böyle bir kişinin olmadığı aşikârdır. Hatta RaMBaM bile kendi neslinin çok uygun olmadığını dile getirmesine rağmen bu tedbiri kendisi bile uygulamamıştır. RaMBam burada bir kişinin gerektiğinde ‘tek başına yapmak’ için kararlılığa, inanca ve güce sahip olması gerektiğinin mesajını vermeye çalışmaktadır. Elbette çölde yaşamak bunun için bir çözüm değildir. Ancak uygun olmayan bir topluluğun yaptıklarını ‘yapmamak’ ve yapmadıkları olumlu şeyleri ‘yapmak’ için cesaret dolu bir yaşam tarzına ihtiyacımız olduğu kesindir. 

Kendimize ve çocuklarımıza farklı olmanın sorun olmadığını, etrafımızdaki insanlar olmasa bile doğru olduğunu bildiğimiz şeyi yapacak kadar güçlü ve bağımsız olduğumuzu anlatmak durumundayız. Gerektiğinde, diğer insanlarınkiyle uyuşmayan ilkelerimize ve inançlarımıza göre sözde bir ‘mağara’da yaşayabiliriz.

Doğrusu, bu güce ve inanca sahip olmak, etrafımızdaki insanlardan gerektiğinde farklı olmak bir ‘pele’ yani ‘mucize’ gibi görünebilir. Ancak zamanında çok ciddi bir isyana kalkışmış bir gurubun içindeyken bu yanlıştan dönen On ben Pelet bunu başarabildiyse bizlerin de bunu başarabilmesi olanak dâhilindedir. Bu son derece zorlu bir meydan okumadır. Kendimizi ve gençlerimizi, popüler olmasa bile doğru şeyi yapma özgüveniyle güçlendirebilmek bizim görevimizdir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün