Sonsuz savaş

Selin BARLAS Köşe Yazısı
18 Haziran 2025 Çarşamba

Iraklı fotoğrafçı Lâtif Al Ani’nin bir sözü aklımdan hiç çıkmıyor; “Irak dünyada geçmişi bugününden daha iyi olan tek ülke.”

Bu söz artık yalnız Irak için geçerli değil…

Suriye, Lübnan ve İran hatta daha niceleri…

Onlarca yıl öncesine dayanan Amerikan müdahaleleri ve paramparça bırakılan bir Ortadoğu…

Irak örneği ile başladık madem…

İsrail’in 1981’de Irak’ın Fransız yapımı Osiraq Nükleer Reaktörünün imha etmesi, büyük ölçüde barışçıl bir nükleer programı yer altına itti ve Irak lideri Saddam Hüseyin’i nükleer silah arayışına yatırım yapmaya motive etti. İran’ın nükleer programına karşı saldırgan bir eylemin de benzeri bir etkisi olması muhtemeldir.

‘Önleyici’ bir saldırı Irak’ın nükleer programı, 1960’larda SSCB’nin küçük bir nükleer araştırma reaktörü inşa etmesi ve ona biraz bilgi sağlamasıyla başladı.

1970’lerde Irak, Fransa’dan Osiraq adlı daha büyük bir reaktörü satın aldı ve önemli Fransız ve İtalyan yardımlarıyla sivil nükleer programını genişletti…

Yaptırımlar ve baskılar içinde yalnızlaşan İran’a gelince…

Mossad, İsrail’in saldırısını İran’ın derinliklerinden gizlice nasıl hazırladı? Liderlerin ve hassas yerlerin hedef alınması uzun süredir uykuda olan istihbarat ekiplerinin, önceden konumlandırılmış silahların ve diğer etkenlerin harekete geçirilmesine dayanıyordu.

Geçtiğimiz cuma günü İsrail uçakları İran’daki askeri ve nükleer tesislere doğru gökyüzünde hızla uçarken, gizli komando timleri, silahlı insansız hava araçları sürüleri ve sıradan araçlarda saklanan patlayıcılar İran’ın derinliklerinde saklandıkları yerden çıkıp uyuyan hedeflere doğru yol alıyordu. Hedefler arasında askeri komutanlar, nükleer bilim insanları ve İran’ın Devrim Muhafızları Kolordusu liderleri vardı.

Yetkililer, İsrail hükümetinin ‘Yükselen Aslan’ adını verdiği operasyonun haftalarca hatta aylarca İran topraklarında saklanan istihbarat ekiplerinin önceden konumlandırılmış silah depolarının harekete geçirilmesine dayandığını belirtti.

Üst düzey İsrailli güvenlik yetkilisi, hedefli öldürmelerin, Devrim Muhafızları Kolordusu ve rejimindeki ‘karar vericileri’ ‘bildiğimiz yerlerde’ öldürmek için tasarlanmış saldırı planındaki ‘ilk dalganın’ bir parçası olduğunu söyledi…

Açılış aşamasında öldürülenler arasında İran ordusunun komutanı Tümgeneral Muhammed Bakri, İran’ın ana paramiliter gücü olan Devrim Muhafızları başkomutanı Tümgeneral Hüseyin Selami ve Tahran’daki İslam Azad Üniversitesi’nin başkanı ve fizikçi Muhammed Mehdi Tahrançi de vardı…

Washington Post’un bir haberine göre cinayetler, İsrail’in dış istihbarat servisi Mossad tarafından yönetilen ve son aylarda hızlanan ancak “uzun süredir yapım aşamasında olan ve cesur ve sofistike planlama” ile “taktik aldatma” gerektiren çok aşamalı bir operasyonun parçasıydı ve hazırlıkların son aşamalarının ABD’nin İran ile nükleer müzakerelerinin yeniden canlandırılması sırasında bile gerçekleştiğini belirtildi.

İranlı yetkililer nükleer silah peşinde olduklarını reddetti ve nükleer programların yalnızca barışçıl ve nefsi müdafaa amaçlı olduğunu söylediler. Bu kadar çok sayıda önemli lider figürünün aynı anda öldürülmesi, İran’ın askeri ve bilimsel kuruluşlarının liderlerini, yıllardır bu kişileri hedef aldığı varsayılan bir düşmandan koruma konusundaki şaşırtıcı yetersizliğini ortaya koydu…

İran’ın bu konudaki yetersizliği veya İsrail’in 7 Mart saldırılarındaki istihbarat beceriksizliği başka bir tartışma konusu…

Mesele bunun sonucunda ne olacak?

Economist’e konuşan İsrail’in eski askeri istihbarat şefi Amos Yadlin, “İran İsrail’i yenemez, ancak İsrail’in de muhtemelen İran’ın nükleer programını tamamen yok etme kapasitesi yoktur” ifadesinde bulundu.

Gerekli sığınak patlatma bombalarına sahip olan Amerika’nın savaşa katılıp katılmayacağı belirsiz. 15 Haziran’da konuşan ABD Başkanı Donald Trump kararsızdı: “Biz buna dahil değiliz. Dahil olmamız mümkün. Ancak şu anda dahil değiliz.” İsrail’in savaşı beklediğinden daha iyi gidiyor. Hala Amerikan askerî yardımı alabilir. Ancak almazsa başlattığı savaşı sonlandırmak için başka bir yola ihtiyacı olacak. Amos Yadlin’in de belirttiği gibi askeri kampanyanın yanı sıra “diplomatik bir çıkış stratejisine de ihtiyacımız var ve Netanyahu bunlardan birini tasarlamada becerikli değil.”

İran’a füzeler, Gazze’de açlıktan susuzluktan ölen çocuklara ise bombalar yağıyor…

Haruki Murakami’nin “tüm savaşları sonlandıracak bir savaş yok” sözü aklımdan çıkmıyor…

Çıkardıkları savaşlardan ve öldürülen çocukların yok olan hayatlarından bir dünya inşa etmenin mümkün olmadığını ne zaman görecekler bu muktedirler?

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün