Ernst Krüger Die Zeit Çeviren: Mehmet Kırmacıoğlu 10 Haziran 1951 Pazar Postası, Ankara
İran Başbakanı Muhammed Musaddık
İran’ın siyasi idaresi nisan ayının sonlarından beri 74’lük bir ihtiyar olan Dr. Muhammed Musaddık’ın elindedir. Eski bir politikacı olan Musaddık başbakanlığı kabulünü evvelce gördüğü bir rüyaya dayandırmaktadır. İran Parlamentosu’nda söylediği ilk başbakanlık nutkunda bir gece rüyasında nurlar içinde bir zatın kendisine “Git İran’ın ayaklarındaki bukağıları çöz, İran’ı kurtar” dediğini hikâye etmiş, bu rüyanın derin manasını petrol endüstrisinin devletleştirmesi ortaya çıkınca anladığını ve bu rüyayı bu hedefe varmak için İran’ın sevk ve idaresini eline alması gerektiğinin bir işareti saydığını beyan etmişti. Hakikatte ise 134 saylavdan ancak dokuzunun mensup olduğu ‘milli cephenin’ lideri bu makama yükselmesini petrol endüstrisinin devletleştirilmesi yolunda her vasıtaya başvurarak yürüttüğü mücadeleye borçludur.
Eski Başbakan Razmana bu devletleştirme hareketine karşı mukavemetini hayatıyla ödemişti. Halefi Hüseyin Âlâ aynı akıbete uğramamak için tam vaktinde başbakanlığı bırakmıştı. Bunun üzerine Şah, İran’ın Ayan ve Saylavlar Meclislerinin başkanlarını çağırarak başbakanlığın hangi zata verilmesinin münasip olacağını sormuş, her iki başkan seçimin yenilenerek başbakanlığın Musaddık’a teklif edilmesinin her iki meclisi tatmin edeceği cevabını vermişlerdi. Şah da kendi şahsi kanaatini bir tarafa bırakarak başkanlığı Musaddık’a verdi.
Doktor Musaddık birçok yüksek memurlar yetiştirmiş ve İran Parlamentosu’na müteaddit saylavlar vermiş zengin ve nüfuzlu bir aileye mensuptur. Liege, Neuchatelle Üniversiteleriyle Paris’teki Siyasal Bilgiler Okulu’ndan diplomalıdır. Memleketine dönünce kısa bir zaman içinde birçok merhalelerden geçerek maliye müsteşarı olmuş, Azerbaycan Eyaleti valiliği yapmış, bundan sonra da maliye ve dışişleri bakanlıklarına yükselmiştir. 1924’te saylav seçilmişse de mecliste şimdiki Şah’ın babasına karşı şiddetli bir muhalefete geçtiği için 1928 yılında Tahran’dan sürülmüş, ancak Rıza Şah Pehlevi’nin İran’dan çıkarılması üzerine tekrar politikaya dönebilmişti. Dr. Musaddık 1946’da İran Hükümetinin kuzey İran petrollerinin arama ve işletme imtiyazı hakkında Ruslarla yaptığı antlaşmanın Parlamento tarafından reddedilmesinde liderlik rolünü oynamıştır. Musaddık’ın bu hareketini Ruslar unutmadıkları gibi Razmara’nın yaptığı ticaret anlaşmasının şiddetle aleyhinde bulunduğunu da bilmektedirler. Fakat bunlardan Doktor Musaddık’ın bir Rus aleyhtarı olduğu neticesini çıkarmak yanlış olur. O, her yabancı nüfuzunun aleyhindedir. Moskova’dan çekindiği kadar Amerikan yardımının, Anglo-İranian şirketinin İran petrollerini sömürmesinin de aleyhindedir.
Bir hukuk doktoru olan Muhammed Musaddık İran Hükümeti’nin 1933’te altmış bir yıl müddet için kabul ettiği petrol imtiyazı anlaşmasının bir kalemde ortadan kaldırılmasının hukuken mümkün olamayacağını pek âlâ bilmesine rağmen ‘İran’ın ayaklarındaki bukağının çözülmesi hırsıyla bu hukukşikenliği yapmaktan çekinmeyecektir’. Politika kanaati ne olursa olsun hemen bütün İran halkı Musaddık’ın Anglo-İranian şirketiyle olan mücadelesinde destekleyecekti. İran halkı bunu yaptı. Fakat devletleştirme kanunu çıktıktan sonra bu birlik kalmadı. İlk olarak İran’da gizli bir surette çalışan Tudeh Partisi’nin sözcüsü ‘sözde milli cephe denilen topluluğun bu ağlayan liderinden’ Tudeh yasağının kaldırılmasını, hapiste bulunan arkadaşlarının serbest bırakılmasını, Amerikan askeri heyetinin memleketten çıkartılmasını, Pekin hükümetinin tanınmasını istemektedir. Diğer taraftan İran’da dini taassubu temsil eden ‘fedaini İslam’ cemiyetinin adam öldürmekle suçlanmış olup halen İran’ın bir yerinde saklanmış olan başkanı bir Amerikan muhabirine ‘bize şeriata dayanan bir İslami hükümeti kurmayı vadettiği halde bunu yapmayan, sıkı yönetimi kaldırmayan, kardeşlerimizi hapiste inleten, gazetelerimizi kapatan, ‘Milli Cephe’ adındaki teşekküle artık bir ilgimiz kalmamıştır’ cümlesiyle Musaddık’a karşı mücadele açtığını belirtmiştir.
İşte bu ‘karanlık kuvvetlerin’ ağır tehditleri altında Dr. Musaddık 13 Mayıs tarihinde gözyaşlarıyla kesilen malum nutkunu söylemiş ve parlamento binasına sığınmıştır. Şimdi bu binanın iki odacığında yaşamaktadır.
Umalım ki bu sığınak Dr. Musaddık’a muhtemel suikastçılardan sakınmak imkânını vermekle beraber devletleştirme kanununun uygulanmasında da hak yerine kuvvet kullanmasının doğuracağı, İran’ın hürriyetine mal olması muhtemel neticelerden ve dünyayı bir üçüncü cihan harbine sürüklemek felaketinden kurtarma yolunu düşünüp bulması imkânını da versin.
***
Birkaç söz de bizden.
Komşumuz İran’ın bu mühim meselesini 25 Şubat 1951 tarihli üçüncü sayımızda ve Die Welfwoche mecmuasındaki bir makalenin tercümesi dolayısıyla kısaca bahis konusu etmiş ve bu ‘dış sömürme ekonomisinin İran’da kuvvetli bir tepki uyandırmak üzere olduğunu’ belirtmiştik. Bu tepki uyandı, dünyanın korkulu rüyalar görmesine sebep oldu.
Biz devletçilik ideolojisine ve milletlerin egemenliğine inanmış bir politika kanaati taşıdığımızdan komşu ülke başbakanın rüyasının gerçekleşmesini can ve gönülden dilemekle beraber içte ve dışta hukuk nizamına ve ahde vefaya bağlı bulunduğumuzdan makale yazarının dediği gibi devletleştirme kanununu uygulanmasında komşumuzu idare eden devlet adamlarının İran’ı ağır politik neticelerden ve dünyayı bir harbe sürüklenmek felaketinden sakınma yolunu düşünüp bulma basiretini de göstermelerini aynı kuvvetle temenni ederiz.