Yaz tatili ve ödev: Zorunluluk mu, fırsat mı?

Nur ŞAUL BARAKAS Köşe Yazısı
18 Haziran 2025 Çarşamba

Yaz tatili… Çocuklar için yıl boyunca hayalini kurdukları o uzun serbestlik dönemi. Okul çantalarının bir kenara atıldığı, sabah alarmının sustuğu, zamanın oyunlar ve özgürlükle dolduğu günler. Ancak bu hayal dünyasının içine bir gerçeklik sessizce sızar: yaz ödevleri.

Birçok öğrenci için yaz tatilinde verilen ödevler, ne yazık ki özgürlüğe konmuş bir zincir gibi algılanır. Sayfalarca kitap özeti, problem çözümleri, projeler… Çocuklar için tatilin anlamı değişir: dinlenmek yerine ‘eksikleri tamamlamak’, ‘geride kalmamak’. Oysa pedagojik açıdan bu ödevlerin birer amacı vardır.

Pedagoji bize der ki, öğrenme sürekli bir süreçtir. Beyin, özellikle çocukluk çağında, boş durmaz. Yaz tatilinde tamamen öğrenmeden kopmak, önceki bilgilerde kayıplara neden olabilir. Bu yüzden verilen ödevlerin amacı, öğrenciyi zihinsel olarak aktif tutmak, özellikle temel becerileri (okuma, yazma, matematik gibi) canlı tutmaktır. Ama burada asıl belirleyici unsur, ödevin niteliğidir.

Ezbere dayalı, uzun ve sıkıcı ödevler çocukta hem tatile hem öğrenmeye karşı bir tepki oluşturur. Birinci sınıfa geçen bir öğrenciye sayfalarca el yazısı çalışması vermek, onun yazıyla bağ kurmasını sağlamak yerine yazıdan nefret etmesine yol açabilir. Oysa ödevler yaratıcı, merak uyandırıcı ve çocuğun ilgisini çeken bir biçimde sunulursa durum değişebilir. Örneğin, “Gittiğin bir şehirle ilgili bir poster hazırla”, “Yaz boyunca okuduğun kitaplardan bir karakterin günlüğünü yaz” gibi görevler hem eğlenceli hem geliştiricidir.

Burada öğretmene ve veliye de önemli görevler düşer. Yaz tatili boyunca çocuk sadece akademik olarak değil, duygusal ve sosyal olarak da gelişmelidir. Parkta geçirilen vakit, bir aile kampı, yeni bir enstrümana merak salma, yeni bir sporu deneme … Bunlar da birer öğrenme biçimidir ve en az kitap kadar değerlidir. Bu nedenle ödevler, çocuğun tüm gelişimini destekleyecek şekilde tasarlanmalıdır. Aynı şekilde 15 yaşından büyük öğrencilere kısa süreli staj imkanı verilmesi seçecekleri meslek hakkında onlara yol gösterici olurken kararlarını sonuçlandırmaya yardım eder.

Bir diğer önemli konu da çocuğun bu süreci nasıl yaşadığıdır. Çocukların çoğu ödevleri zorunlu bir görev, hatta bazen bir cezalandırma aracı olarak görür. Bunun en büyük sebebi, ödevin amacının açıklanmaması ve öğrenmeye doğrudan bağlanamamasıdır. Eğer çocuk ödevin neden verildiğini, kendisine ne katacağını anlarsa, daha istekli yaklaşabilir.

Ayrıca, her çocuk aynı hızda ve biçimde öğrenmez. Yaz ödevi hazırlarken bu farkları göz önünde bulundurmak gerekir. Herkese aynı matematik kitabı, aynı kitap özeti dayatmak yerine seçenekli ödevler sunulabilir. “İstersen bir kitap oku, istersen bir deney yap” gibi özgürlük tanıyan ödevler, çocuğun ilgisini de sorumluluğunu da artıracaktır.

Sonuç olarak, yaz ödevi ne tamamen kaldırılmalı ne de geleneksel biçimde dayatılmalı. Asıl ihtiyaç olan şey, denge ve anlayıştır. Çocukların hem gerçekten dinlenebilecekleri hem de öğrenmeye hafifçe devam edebilecekleri bir sistem kurulmalı. Ödev, çocuğun dünyasını anlamaya çalışan bir öğretmenin uzattığı bir köprü olmalı. Yoksa bu güzel tatil, sadece bir başka okul dönemine dönüşür.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün