Kuşaklararası babalık anlayışı değişiyor mu?

Nur ŞAUL BARAKAS Köşe Yazısı
12 Haziran 2025 Perşembe

Babalar Günü, bir teşekkürün ötesine geçip toplumsal rollerin, aile içi dinamiklerin ve bireysel sorumlulukların yeniden konuşulması için güçlü bir vesiledir. Ancak bugünlerde bu kutlama, yalnızca bir nostalji alanı değil, aynı zamanda kuşaklar arası farkların gözlemlenebildiği bir toplumsal mercek haline geliyor. Y ve Z kuşağının babalık anlayışı, Baby Boomer ve Papy Boomer kuşağının değerleriyle karşılaştırıldığında çarpıcı farklılıklar içeriyor.

Papy Boomer kuşağı (1925 - 1945), savaş sonrası yeniden yapılanan toplumların içinde şekillenen babalar olarak, otoriteye dayalı, mesafeli ve çoğu zaman duygularını göstermeyen bir babalık modeliyle özdeşleşti. Onlar için babalık; çalışmak, eve ekmek getirmek ve kural koymakla sınırlıydı. Bu kuşakta büyüyen bireyler için ‘baba’ figürü genellikle saygı duyulan ama yaklaşılması zor bir otoriteydi.

Baby Boomer kuşağı (1946 - 1964) ise daha refah bir dönemde büyümelerine rağmen yine de geleneksel aile rollerine sıkı sıkıya bağlı kaldı. Babalık rolleri daha çok dışsal sorumluluklarla (maddi güvence, sosyal statü) tanımlandı. Sevgi gösterileri sınırlıydı, çünkü “duygularla vakit kaybetmek” üretkenliğe aykırı görülüyordu. Bu kuşaktaki babalar da çocuklarını koruyan ama aynı zamanda onlardan beklentileri yüksek bireylerdi.

Y kuşağı (1981 - 1996) ve özellikle Z kuşağı (1997 sonrası) babaları ise farklı bir dönemin çocukları olarak, teknolojiyle, dijital kültürle ve bireyselleşme olgularıyla iç içe büyüdü. Bu durum babalık anlayışlarını da dönüştürdü. Y kuşağı babaları, çocuklarıyla vakit geçirmeyi, duygularını ifade etmeyi ve eşitlikçi ebeveynliği önceliyor. Z kuşağı henüz genç bir kuşak olsa da, erken yaşta baba olan bireylerde gözlemlenen bir diğer trend, ‘duygusal görünürlük’.

Günümüz babaları, sadece maddi sağlayıcı değil, aynı zamanda duygusal destekleyici, oyun arkadaşı, mentör ve çoğu zaman da birlikte öğrenen bir figür olarak konumlanıyor. Özellikle pandeminin ardından evde geçirilen zamanın artmasıyla birlikte, babaların çocuklarıyla ilişkisi daha organik ve içten hale geldi.

Bu dönüşümde, toplumsal cinsiyet rolleri konusundaki farkındalık da önemli bir rol oynuyor. Eski kuşaklarda “erkek adam ağlamaz” gibi kalıplar sıkça vurgulanırken, yeni kuşak babalar için empati, şefkat ve paylaşım artık zayıflık değil, aksine güçlü bir ebeveynlik göstergesi olarak kabul ediliyor.

Elbette her birey kendi geçmişinin, kültürel bağlamının ve ekonomik koşullarının bir ürünü. Ancak genel hatlarıyla bakıldığında, babalığın tanımı artık değişiyor: Katı bir otoriteden, aktif ve duygusal bir eşlikçiliğe evriliyor.

Bu Babalar Günü’nde, babalara verilecek en büyük hediye belki de onların duygusal emeğini takdir etmek, hatalarını anlamak ve onların da insan olduğunu kabul etmektir. Çünkü baba olmak bir pozisyon değil, devam eden bir süreçtir. Kuşaklar değişse de sevgi, anlayış ve birlikte büyüme arzusu değişmiyor. Bu vesileyle, özellikle babam gibi evlatları için gözünü kırpmadan mücadele eden, hayattaki fırtınalara karşı dimdik duran, yeri geldiğinde çocuk gibi neşeli, yeri geldiğinde dağ gibi güçlü olan fedakâr, cesur ve kocaman kalpli tüm babalara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. 

Varlığınız sadece bir gün değil, her gün kıymetli. 

İyi ki varsınız.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün