Dr. Musa Albukrek; iki denklemli çözüm

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
12 Haziran 2025 Perşembe

İnsan zihni karmaşıktır. Saniye içinde birçok düşünceyi film şeridi misali peş peşe sıralayabilir.

Dr. Musa Albukrek’i yitirdiğimizi duyduğumda ilk tepkim, “Ayy yazık oldu”, ikinci tepkim, “Sonsuza giden yolu sanatçı mizacıyla eşleşen diğer yanda tarih kokan, İtalyan Mezarlığında geçireceğiydi.”

İçerdiği anlam itibariyle mezarlıklar, kulağa hoş gelen bir sözcük değil. Ancak İtalyan Mezarlığı tarihi dokusu, yer yer barok dönemin simgelerinden zengin detaylar ve parlak renklere sahip, Capodimontelerle bezenmiş, doğanın içinde düzenli bir mekândır.

Yanlış algılanacağımı düşünmüyorum. Kimilerine ters düşse de mekânda hem buruk, ama aynı zamanda etkilendiğiniz güzel bir konser bitiminde oturduğunuz koltuktan kalkmak istememek gibi huzur duygusunu yaşadım.

O gün Dr. Musa Albukrek’in yaşam değerlerinin bir özeti vardı adeta. Uğurlamaya gelenler arasında Türkçe, İngilizce, Fransızca ve İtalyancanın konuşulduğu kozmopolit bir ortam, Cihat Aşkın’dan başlayarak birçok keman ustası, fotoğraf, resim gibi sanat gönüllüleri, üyesi olduğu birçok sosyal toplum kuruluşlarından meslektaşları, dostları bulunuyordu.

Dikkatimi çeken gelenlerin törene uygun kıyafetlerle katılmış olmalarıydı. Bir süredir unutulmaya yüz tutan görgü, saygı geri gelmişti. Yaşamın doğal bir parçası olan söz konusu olaylarda uzun zamandır görmediklerimizle karşılaşır, ayaküstü sohbet ederiz. Bahçe avlusunda yine sohbet vardı. Ancak ne gereksiz kahkahalar, ne de duanın sesini bastıran uğultular mevcuttu.

Ailesi için elbette zamansız bir ayrılık, yaşıtları için, ‘yaşlı da değildi’, daha genç nesil için, ‘yaşı vardı ama genç bir ruhtu’.

Evren düşünceyi değil, hareketi alkışlar. Doktor her tür zenginliği doğallığıyla yaşadı ve yansıttıkları ile veda etti.

↔↔↔

Dr. Musa Albukrek’in biyografisi; tıp, meloman, oyuncak müzesi gibi yaşam öyküsüyle ilgili söyleşiler yapıldı. Makaleler yazıldı, daha da yazılacak. Amacım tekrarlamak değil. Sadece kendisiyle tanışıklığım ve dağarcığıma ekledikleri ile ilgili birkaç cümle paylaşmak istedim.

↔↔↔

İlk tanımı sanırım anneannemden duymuştum. Aseo’ların kızı Lydia ile evli olan Operatör Dr. M. Albukrek- ‘une famille comme il faut.’

Çocukken ‘doktor’ sözcüğü biraz ürkütücüdür. Yıllar geçti. Bir gün Amerikan Hastanesinde doğru yeri bulmaya çalışırken, önümde beyaz önlüklü bir doktor durdu, “Yardımcı olabilir miyim?” dedi. Yolu gösterdi ve “Adınızı öğrenebilir miyim?” diye sordu. Sorusunu yanıtladım. “İhtiyacınız olursa buralardayım Bayan Levi” dedi. Sonradan doktorun cerrah, uzmanlık dalının ise proktoloji olduğunu öğrenecektim.

Zaman içinde ona doktor kimliğiyle hem Mimar Rafael Alguadiş’in inşa ettiği Sümer Apartmanına, hem de Büyükada’da Çankaya’daki evine gittim. Her iki evden çok etkilendiğimi söylemeliyim. Her iki ev Albukrek Ailesi’nin ruhunu yansıtıyordu. Çocuk doktoru olan Lydia Albukrek ve eşi Musa uzun yıllar Büyükada’da yaşayan çocuklu ailelerin cankurtaranı oldular. Bisikletten düşenler, bir yerlerini patlatanlar dikiş atılması için soluğu Musa Albukrek’te alırlardı. Eksik kalmasın oğlum da onlardan biriydi. Dikişten iz kalmamasına rağmen, uzun zaman arkadaşlarına gururla, ‘Albukrek kaşesi’ diye göstermeyi sürdürdü.

↔↔↔

Şalom’da çalışmaya başladığım yıllar Dr. Musa Albukrek’in sanatsal yetenekleri ile tanıştım. Her konuda aynı disiplin hâkimdi. Basılacak bir yazı getirirse, üşenmeden gider gelir, düzeltmeleri 2-3 kez gözden geçirirdi. En nihayetinde, “Tamam şimdi oldu Bayan Tilda” derdi. Artık Bn. Levi’den, Bn. Tilda’ya dönüşmüştüm. Bana göre bu da bir terfiydi.

Aynı süreçte doktorun eskizlerini de yakından takip ediyordum. Çizimler muhteşem, her biri belge niteliğindeydi. Nitekim bazıları yok olup gittiler.

Çok sene geçti, çok uğraştığım için gayet iyi anımsıyorum.

Şalom’un bünyesine, Gözlem Sanat Galerisi’ni açmıştık. Henüz sergi açmamış toplum üyelerini cesaretlendirmek için olumlu bir girişimdi.

Dr. Albukrek’e Ada evlerinden çalıştığı eskizlerden bir sergi yapmayı önerdim. Bir türlü yanaşmadı. İkna etmek için çeşitli yollar denedim. Sonradan resimleri satma eyleminin onu rahatsız ettiğini anladım. Dünyaya geniş pencereden bakan bir kişi olmasına rağmen, ‘insanlar ne der?’ önyargısını içinden atamamıştı. Oysaki bugün bazılarımızın evinde bir M. Albukrek resmi asılı olacaktı.

Nereden öğrendiyse, “Sen Yengeç burcusun, ben İkizler. Fazla duygusalsın, inadımla başa çıkamazsın” demişti. İyi ki çizimleri sonradan kitaplaştırıldı. O da toplumun bir kazancı oldu.

↔↔↔

Kişinin yaş alıp tecrübe kazandıkça insan sarrafı olması doğal. Musa Albukrek de öyleydi. Ondaki farklılık, belki de özellik, konuyu veya kişiyi iki sayılı denklem gibi anında çözmesiydi. İçimdeki ses, onun daha ileriyi görebildiği, ancak yanıtı bilinçli olarak geçiştirmesiydi.

Yitirdiğim sevdiklerimi bir süre sonra en iyi halleriyle zihnime bir resim olarak yerleştirir, aklıma gelince gülümseyerek anımsarım. Öyle ki Dr. Musa Albukrek benim için hep Çankaya’daki evinden Anadolu Kulübüne siyah mayosu, omuzuna attığı çizgili havlusuyla yürüyecek muhtemelen saat 18.00’de…

Doktorun en büyük hazinesi eşi Lydia, kızları Yael ve Sandra, en değerliler ise torunları oldu.

Öncelikle ailesine, toplumumuza, sanat dünyasına ve dostlarına başsağlığı dilerim. 

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün