Konforlu (!) başkaldırı

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı
8 Mayıs 2024 Çarşamba

Geçtiğimiz günlerde ABD üniversitelerinde Filistin yanlıları ve karşıtlarının sürdürdüğü protestolar gündemi fazlası ile meşgul etti.  Protestocular tutuklandı, yüz yüze dersler iptal oldu. Hatta California’da USC sınıf birincisi Müslüman öğrenci Asna Tabassum’un mezuniyet konuşması iptal edildi. Olaylar genel olarak öğrenci protestoları gibi gözükse de kampüsler üniversite ile bağlantısı olmayan ve kendi gündemlerini duyurmak isteyen grupların strateji alanına dönüştü.

Eş zamanlı olarak Google, İsrail ile imzalanan 1,2 milyar dolarlık bulut sözleşmesi Nimbus’u protesto eden 28 çalışanını işten çıkardı. İşten çıkartmaların gerekçesi olarak diğer çalışanların çalışmalarını fiziksel olarak engellemek ve tesislere erişimlerine izin vermemek gösterildi.

Başkan Biden açıklama yaparak bu tür protestoların genel ABD dış politikalarını değiştirmekte etkisi olmayacağını söyledi. Yine de gündem doldu taştı, herkes kendi sesini duyurmaya ant içti.

Bana göre protestolar ikiye ayrılır. Yerinde yapılanlar, uzaktan yapılanlar. Besbelli ABD’de olanlar uzaktan ve hatta epey konforlu bir bölgeden yapılan protestolar sınıfına girer. Amacı naif bir şekilde belli bir sancıya farkındalık yaratmak olsa da bilinçsizce asıl konudan uzaklaşıp, kendini ön plana çıkartma hevesine dönüşür. Konunun öznesi olmayan pek çok kişiyi taraf etmeye ve hedef göstermeye yarar. Medya, bu protestoları Vietnam Savaşı sırasında çiçek çocukların yaptığı barışçıl gösterilere benzetmeye çalışıyor. Ancak Vietnam Savaşında ABD askeri müdahalesi vardı ve bir bölgeye hariçten gazel okuma vardı. ABD vatandaşlarının protestosu normaldi.

Konfor alanını kısaca tanımlarsak, bir insanın kendini rahat ve güvende hissettiği alan diyebiliriz. Oradan ses yükseltmek daha kolaydır. Hele ekonomik ve siyasi bir yarar elde ihtimali var ise…

Örneğin Sudan konusunda bu kadar ses yükselmiyor. Orada da bir senedir devam eden çatışmada 25 milyon kişi insani yardıma muhtaç duruma düştü, bunun 14 milyonu çocuk… 8,6 milyon insan bölgeden kaçmak zorunda kaldı. Orada iki silahlı güç var. Ve en büyük korkuları diğerinden zayıf duruma düşüp onun hegemonyasına girmek. Ancak o konu medya da yer alacak kadar büyük protestolar uyandırmıyor.

Bana göre asıl cesur protesto, olayların tam ortasında sürdürülendir. Bir diyeceği vardır. Bir davası vardır.  Ve sonuçlarına sonuna kadar katlanır.

Örneğin 1968 Mexico City öğrenci ayaklanmaları… Keskin nişancıların meydanı hedeflediği ve bir katliama dönüşen bu ayaklanmalar 1968 Yaz Olimpiyatları'nın başlamasından on gün önce gerçekleşti. Geçtiğimiz ay o meydanda vakit geçirince hüzünlendim. Resmi söylemler protestocuların da ateş ettiğini söylese de görgü tanıkları aksini söylemekte…

Başka bir örnek de Tiananmen protestoları.1989 yılında, işçisi, aydını, öğrencisi hep beraber Çin Komünist Partinin yönetimindeki hükümete protestoya başladı. Protesto epey kanlı şekilde bastırıldı. Meydanı terk etmeye çalışanlar bile öldürüldü.

Bize duygusal olarak yakın olan protesto ise Gezi Parkı olayları…

Protesto, Gezi Park’ında Topçu Kışlası'nın yeniden inşa edilmesini engelleme eylemi olarak başladı. Ardından, Türkiye'nin dört bir yanında ifade özgürlüğü ve laikliğin zedelenmesi gibi çok çeşitli kaygıları protesto eden destek gösterileri ve grevler düzenlendi. Aktif katılan çoğu insan az ya da çok bedel ödedi

Kısaca demek istediğim şu: Hariçten, demokratik özgürlüklerin tam yaşandığı konforlu bir ortamdan, haksızlık /haklılık üzerine siyaset yapmak kolaydır. Buna izin veren ve hatta hoş karşılayan bir toplum zaten demokrasi sınavlarını vermiştir. Ancak neoliberalizmin ve çıkar gruplarının eline maşa olmadan bir coğrafyayı tam anlamayı istemek ve siyasetini güdümleyeceğini düşünmek bir yanılgıdır. Naifliktir…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün