Cümleler

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
1 Kasım 2023 Çarşamba

Bazı cümleler vardır, hep aklınızda kalır… Kimi özeldir, kimi genel… Ama kalır…

İlkokul ikinci sınıfta gerçek bir hayat bilgisi derdi başlamıştı. Her şeyin ne olduğunu önce tanımını yazarak öğreniyorduk. Zaten ders anlatmak önce tanımlama, sonra açıklama demekti. Ardından örnekleme gelirdi. Ben bunu kırmayı başardım seneler sonra ama o zaman, başka teknik yok gibi bir şeydi. O kadar faydalıymış ki… Şimdi daha iyi anlıyorum.

Yeni dönem, birçok yeniliğe kapı açsa da bizim nesil, tanımlarla büyüdü desem yeridir. Hatta bu tanımlar, sınavlarda da dümdüz sorulurdu. Benim ders anlatırken verdiğim birçok tanımlama tekniği örneği, ilkokul ikinci sınıftan aklımda kalanlardır. Özellikle onları yazardım tahtaya, bazı tatlı anıları canlı tutmaktı ve en sağlam örneği vermekti aynı anda derdim.

Trafik nedir?

Yaya ve taşıtların yoldaki hareketlerine trafik denir.

Dil nedir?

Birbirine muhtaç olan insanların iletişim aracıdır.

Cumhuriyet nedir?

Halkın kendi seçtiği kişilerle kendi kendini yönetmesidir.

En zor olan, sonuncu verdiğim örnektekini anlamaktı. Bir dil karmaşası saklı gibiydi içinde...

Kendi seçtiğinle kendi kendini yönetmek nasıl olacaktı ki? Kendi seçeceğim, kendi bileceğimdi. O da beni niye yönetsindi? Ben kendimi yönetirim zaten, diye düşünürdüm. Meğer ikisi aynı şeymiş. Cümlelerin inceliğini anladıkça cumhuriyetin tanımı sadeleşti, netleşti. Hiç de o kadar zor değildi söyleneni anlamak, çok basitti hatta. İçinde müthiş bir özgürlük, şahane bir sınıra saygı ve nefis bir gelecek inşası vardı. Hem dün, hem bugün, hem yarındı. Hep taptazeydi, hiç modası geçmeyecekti, tanımı her yapıldığında yeniden, en baştan yazılacak gibiydi…

TDK’nin sözlüğünde cumhuriyet sözcüğü için, “Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi” yazar. Cumhuriyet; etimolojik olarak cumhur kelimesinden gelmektedir. Arapça bir kelime olan cumhur kelimesi; ahali, halk, büyük kalabalık, toplu bir halde bulunan kavim anlamına gelmektedir. Buna göre cumhuriyet, iktidarın millet topluluğuna, genele ait olduğunu öngören devlet şekli demektir.

Ne kadar yalın, ne kadar derin aynı zamanda değil mi?

100. yaş gününü birkaç gün önce kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti, 1918’in 30 Ekim’inde imzalanan Mondoros Mütarekesine adeta bir cevaptır. Biri 30 Ekim’dedir, biri 29. Bir gün, beş sene farkla; bağımsızlığı, esaretin önüne çekmeyi başaran aklın sahibi, Mustafa Kemal’dir.

 

“Efendiler! Yarın, cumhuriyeti ilan edeceğiz.”

Bu da işte öyle sağlam bir cümledir.

Büyük Nutuk’ta şöyle diyor: “Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kâzım Paşa’ya Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey' lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz, dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.”

Bugün hâlâ; 28 Ekim 1923 gecesi alınan o kararın, yapılan o görev dağılımının ve verilen o talimatların sağlamlığıyla yürüyoruz geleceğe…

Bir adam çıkar, bir milletin kaderini değiştirir…

Okulda bir Cumhuriyet Bayramı konuşmamda şöyle değimi hatırlıyorum: “Nasıl ki Tanrı’yı insanlığa anlatmak için belli aralıklarla büyük peygamberler gelmiştir insanlığa ve onları doğru yola sevk etmiştir; ulusların tarihinde insanları özgürlükle tanıştıran, yarınlarını aydınlık hale getiren büyük liderler vardır. Hepsinin amacı, daha iyi bir dünyaya ulaştırmaktır insanlığı… En büyüğü şüphesiz ki Atatürk’tür. Kulların olduğu bir kalabalıktan, milletin olduğu bir bütüne yol açmıştır tarihte…”

Türk milletinin en büyük şansıdır Mustafa Kemal Atatürk. Bir gecede değil, daha cephedeyken alınmış bir kararla ülkesini geleceğe hazırlamıştır.

Efendiler, yarın, cumhuriyeti ilan ediyoruz, söz dizisi de bir cümle değildir. Bir cümle olmaktan çok ötedir. Yeni Türkiye’nin geleceğidir.

Ve sonsuza kadar payidar kalacaktır…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün