Çocuk ve merak

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
15 Kasım 2023 Çarşamba

Herkesin bir fikri vardır elbet hayatla ilgili… Ama bazılarının fikirleri, başkalarına da ışık tutacak niteliktedir. Söyledikleri sözler yüzyıllarca unutulmaz; yazılara başlık, ödevlere konu, kapalı kapılara anahtar olur. İnsanların, bazı konulardaki fikirleri hiç ummadığımız bir anda işimize yarayabilir, bize hiç düşünmediğimiz yenlikler getirebilir. Bizi hayat, düşünce, hayaller üzerinde yeniden düşündürebilir.

Bir kitaba rastladım hayatın bir yeri ile ilgili, her halde anne ve babaların sıkışıp kaldığı durumlarda en büyük yardımcısı bu olur, diyerek aldım kendime. Çocuklarla Felsefe Sohbetleri’, kitabın adı. Ünlü Fransız düşünür ve yazar Roger-Pol Droit tarafından kaleme alınmış. Hayatla ilgili karmaşık, zor ve cevaplanması imkansız gibi görünene sorulara nasıl makul ve mantıklı ama her şeyden önce çocukları ikna edecek biçimde cevap vereceğimize ilişkin ipuçları var içinde. Hem ciddi hem de eğlenceli bir üslupla çocuklarla felsefe konuşmanın yöntemini ve neden gerekli olduğunu, her yaştan okurun anlayabileceği bir şekilde anlatmış:

“Çocukların etrafında olup biten her şeyi anlamak, tanımadıkları insanların kim olduklarını bilmek, en basiti ve en karmaşığı öğrenmek, doğanın sırlarını ve ilahi olanın gizemlerini çözmek, var oluşun nedenini ve oyunun kurallarını bilmek, hep daha fazlasını, hep bir şeylerin açıklanmasını istemek” gibi özelliklerinin olduğundan bahsederek, bizi de çocuklar üzerinde düşündürmeyi seçmiş.

Bütün sorulara olmasa da pek çoğuna cevap verecek nitelikte bir kitap olmuş. Özellikle çok soru soran çocukları olanlar için şahane bir tercih…

Çocuklar, her şeyi ama her şeyi merak ediyorlar… Nermin, geçen gün durup dururken bana öyle büyük iki soru sordu ki ne yetişkin olmak ne öğretmen olmak işe yaradı… Bir anda en doğru cevapla onun zihnindeki cevapsızları çözmeliydim:

-Anne, insan nasıl doğar?

Hızlıca düşündüm. Tamamen doğru olmalıydı söyleyeceklerim ama peşinden onlarca mantıklı soruyu da beraberinde getirmese daha iyi olacaktı.

“Anneyle baba, birbirlerini severler, beraber uyurlar, sonrasında annenin karnına nokta büyüklüğünde bir bebek gelir. Dokuz ay boyunca da annesinin karnında büyür, sonra doktor onu dışarı çıkarır. Böylece doğmuş olur” dedim. Hepsi de doğruydu. İnşallah devamı gelmez, dediğimde ters köşeden geldi top:

-Peki, nasıl ölür?

-Nefesi duru.

-Bir daha hiç nefes almaz mı?

-Hayır, almaz.

-Sonra n’olur?

Zaman kazanmak derdindeydim ama kaşımda gözlerini gözlerime dikmiş o meraklı yüzün buna izin vermeye hiç niyeti yoktu.

-Doktor gelir, o kişinin nefes almadığından emin olur. Sonra da onu alıp götürüler.

Bırakmaya niyeti yoktu:

-Nereye?

-Bahçe gibi bir yere. Orada, onu toprağın altına bırakırlar, biz onları bir daha göremeyiz ama sevgilerini sonsuza kadar kalbimizde taşırız. Özlediğimizde fotoğraflarına bakarız.

-Peki insanın nefesi ne zaman durur?

-Çok ama çok yaşlanınca…

Sonra yeni soru gelmesin diye, daha somut tarafından devam ettim: Ama insan, karşıdan karşıya geçerken sağına soluna bakmaz ve ona araba çarparsa, yüzme bilmeyen biri denizde derin yerlere giderse, bir sürücü çok ama çok hızlı araba kullanırsa yaşlanmadan ölebilir. Bu sebeple demek ki ne yapmak lazımmış? Kendi hayatımıza değer vermemiz lazımmış. Öğretmen Tülay’ı hep seveceğim. Sesim nasıl netleştiyse artık, o gün başka soru sormadı.

Hayatın bazı soruları çok zor, cevapları sorularından zor… Ama hem çocuk olmak hem de yaşamak çok güzel… Her şeye rağmen yaşamak…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün