Türkiye - İsrail arasındaki balayı dönemi sürer mi?

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
24 Ağustos 2022 Çarşamba

Yazının başlığı, iki ülke arasındaki ilişkiler henüz balayı kıvamına gelmese bile ciddi olarak önemsenmeyi hak ediyor. Zira sürecin güzergâhında çok sert taşların olduğu gözden kaçırılmamalı…

Bu yılın mart ayında İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog uzun yıllar sonra en üst düzey İsrailli yetkili olarak Ankara’ya geldiğinde, Türkiye İsrail ilişkilerinde on yıllık derin sorunlardan sonra artık yeni bir sayfa açıldığı not edilmişti. Zira alçak koltuk krizinden, ‘one minute’ten, Mavi Marmara'ya, ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınmasından Doğu Akdeniz'deki enerji gerilimine bakıldığında ve aralarda İsrail – Hamas savaşlarında Türkiye’nin tarihinde olmadığı kadar verdiği İsrail karşıtı tepkiler göz önüne alındığında, gelinen noktanın adeta bir mucize olduğu pekâlâ da söylenebilirdi.

Daha sonra ise karşılıklı büyükelçilerin açıklanması noktasına gelinmesi beklenirken, bu ayın başında İsrail’in Gazze’de bulunan İslami Cihad hedeflerini bombalaması ve sivil kayıpların oluşmasıyla Türkiye’nin İslami Cihad’ı eleştirmeden İsrail’i sanki ilişkiler normalleşmeye hiç ulaşmamış gibi çok sert tepki vermesi biraz şaşkınlıkla karşılanmıştı.

Ancak Türkiye, İsrail ile normalleşmeye öylesine karar vermiş olacak ki, geçmişteki benzerleri kıvamındaki son sert tepkisinden sadece on gün sonra iki ülke arasında karşılıklı elçilerin atanacağını açıklaması, dış politikasında son zamanlarda görülen, eski karşıtlarla barışma stratejisinde uygun adımlarla ilerlendiğini gösteriyor.

Büyükelçilerin isimlerini beklerken iki yerden gelen ilginç açıklamaların Türkiye’nin kararlılığına rağmen sürecin pek de pürüzsüz ilerleyemeyeceği algısı da yaratıyor.

İlk açıklama Hamas’tan gelirken, örgüt, ilk kez açık açık bu yakınlaşmadan hiç de hoşnut olmadığını belirtiyor.

Hamas’ın açıklaması adeta bir kırılma noktasına işaret ediyor:

İsrail’deki rejimle ilişki kurma ve normalleşmeye yönelik herhangi bir ülkeden atılacak her adımı reddediyoruz. Ve bunu davamız için çok zararlı bir adım olarak görüyoruz.

Filistin'e ulusal haklarını vermeden işgal rejimiyle ilişkinin normalleşmesine yönelik herhangi bir adım İsrail rejimine işgallerini ve kuşatmalarını sürdürme planlarına destek ve planlarını bizim topraklarımızda uygulamaya devam etmelerine yeşil ışık olarak görülecektir.”

Anlaşılacağı üzere Hamas açık açık Türkiye’yi karşısına alıyor…

İkinci açıklama ise İsrail’in Türkiye Maslahatgüzarı İrit Lillian’dan geliyor.

Lillian da açıkça Türkiye’nin Hamas ile olan iyi ilişkilerin sorun olabileceğini söylüyor:

Hamas'ın İstanbul'daki ofisi iki ülke arasındaki ilişkilere engel teşkil ediyor. Hamas’ın İstanbul’da hâlâ ofisi var ve bu, büyük bir engel…”

Ancak Lillian şunu da eklemekten kaçınmıyor:

Şu anda hemfikir olmadığımız bazı noktalar olduğunu biliyoruz, ancak şimdi ilerleyebilir ve bunları daha sonra çözebiliriz…”

***

Görüldüğü kadarıyla, ikili ilişkilerde İsrail tarafında ciddi anlamda temkinli bir normalleşme anlayışı söz konusu. Zira Türkiye’deki 21 yıllık mevcut iktidarın İsrail-Filistin meselesine yaklaşımı, iki ülke arası ilişkilerde öncesi görülmediği kadar ‘taraflı’ olarak algılanıyor ve bu tarafgirliğin, biraz da ideolojik bileşeninin bu tutumda güçlü bir faktör oluşturduğu varsayılıyor. Türkiye, her ne kadar dış politikada pragmatik bir tutum takınmışsa da, mesele İsrail – Filistin kavgasına geldiğinde, tarafını istisnasız hep Filistin’den yana gösterirken, bölgedeki çatışmanın tarihi arka planının göz önüne alınmadığını, problematiğin neden – sonuç ilişkileriyle birlikte hiç irdelenmediğini düşünüyor İsrail.

Türkiye’nin buna rağmen İsrail ile normalleşmeye gitmesinin ardında yatan iki neden gösteriliyor. Birincisi normalleşmenin Batı ve özellikle ABD tarafından çok olumlu görüleceği ve olası ekonomik sıkıntıların aşımında bunun kendisine olumlu olarak döneceğini düşünmekte. İkincisi ise Akdeniz’deki gaz alanlarının paylaşımı ve dağıtımında haklı olarak, oluşan birlikteliklerin dışında kalmak istememesi…

Kasım ayında yapılacak yeni seçimlerde Netanyahu’nun hükümeti kurma durumunda İsrail’in bugünkü temkinli iyimserliği bile mumla aranılabilir. Zira İsrail bölgedeki güçlü konumunu yeni ve sürpriz anlaşmalarla pekiştirmiş durumda. Yeni kurulabilecek sağ, aşırı sağ veya dinci bir koalisyon, Türkiye’ye liberal Lapid hükümetinin baktığı gibi yaklaşmayabilir…

Anlaşılan bugün tam normalleşmeye henüz geçmemiş ilişkilerin olumlu yürüyüşünün, pamuk ipliğine bağlı görünmese de, çok kırılgan bir yapıya sahip olduğu görülüyor.

Dileğimiz her daim olduğu gibi ikili ilişkilerin bozulmadan, aksine her geçen gün üstüne koyarak iyileşmesi ve bölgedeki iki güçlü ülkenin farklılıklara rağmen diyaloga açık, sorunları masada çözmeye çalışan üretken bir birliktelik içinde olması.

Bazı konularda anlaşılamayacağında anlaşıp, pragmatik ve yapıcı yaklaşımlar sürece egemen olsun.

Dostluk yerine düşmanlığı beslemek ve desteklemek isteyenlerin sevinemeyeceği bir gelecek beklesin barış ve birliktelik taraftarlarını.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün