21/90

Mete YAYLALI Spor
3 Eylül 2025 Çarşamba

1881 yılında neler olmuş diye araştırdığınızda biz Türkler için en önemli olay olan Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum tarihi de dünya sayfalarında karşınıza çıkar. Elbette kesin doğum günü bilinmemekle beraber 19 Mayıs 1881 olarak kabul edildiği de o tarih sayfalarında yazılır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna uzanacak ilk adımlarını Samsun’da gemiden inerek attığı tarihtir 19 Mayıs.

1881 yılında başka neler olmuş diye araştırdığımda dünyada birçok olay karşıma çıktı ama ABD için 20. başkan Garfield’in suikaste uğraması ve 11 hafta sonra hayatını kaybetmesi dikkat çekici. Dikkat çekici kısmı, Osmanlı Devleti II.Abdülhamid ile artık parçalanma ve hızla toprak kaybetme sürecindeyken, devlet iflas ettiğini ve dış borçlarını ödeyemeyeceğini ilan ederek Batı devletleri tarafından, bir anlamda hazineye kayyum atanması anlamına gelen, Düyun-u Umumiye İdaresi kurulmuşken ABD 20 devlet başkanlığı dönemi geçirmişti. Merak edenler olursa Osmanlı Devleti’nin tam takır ve gırtlağına kadar borç içinde bıraktığı hazineyi devralan genç Cumhuriyet yönetimi son taksidi 1954 yılında ödeyecektir.

Hani Osmanlı çocuğuyuz/torunuyuz diye üstünü başını parçalayanlar var ya işte onların dedeleri sürüne sürüne ödedi bu Osmanlı borçlarını.

Tarihe meraklı olanlar 100-150 yıl önce neler olmuş diye araştırarak bugünlerde olan bitenin köklerini kolayca kavrayabilir.

 

Spora dönersek…

Biz yine spora dönelim çünkü bu sayfayı tarih için değil, spor yazmam için bana ayırıyorlar. Futbol yazarsam da içine mutlaka siyaset karışacağı, futbol kulüplerinin kimlerden destek alıp nasıl hareket ettiğini de anlamamıza yarayacak bir algoritma kurmak gerekeceği için Şalom sayfasında bu cıs konuya girmiyorum.

Biz tenise dönelim hem içinde Galatasaray ve Fenerbahçe yok, hem ülkemizdeki siyasi yapı futbol kadar içine girmiyor çünkü getirisi yok, hem de uluslararası boyutta analiz yapıp ülkemize karşıdan bakabiliyorsunuz.

1881 yılında bir şey daha oluyor spor adına. Mayıs ayında birkaç kulüp üyesi New York’ta bir araya gelip bugünkü USTA yani Amerika Tenis Federasyonu’nu kuruyorlar ve ilk turnuva ağustos ayında düzenleniyor. Turnuva sadece erkekler tek ve çift maçları ile oynanıyor. 1887 yılına kadar sadece erkek turnuvası bu tarihte kadınlara da açılıyor.

Bugün 145. defa kapılarını açan US Open turnuvasında erkek ve kadınlar yanında junior turnuvası, engelli sporcuların katıldığı Quad serisi ve karışık çiftler turnuvaları ile toplam 600 sporcu Queens’te efsane sporcu Billie Jean King adını taşıyan tesiste korta çıkıyor. Toplam para ödülü ise 90 milyon dolar.

Grand Slam turnuvalarına basitçe spor organizasyonu olarak bakanlar henüz tenis gibi profesyonel sporlarda nasıl bütçelerin döndüğünü göremiyor.

US Open 2024 organizasyonunda gelir kalemleri USTA tarafından şöyle açıklanmış :

  • Bilet Satışı: $208,5 milyon (önceki yıl $185,5 milyon)
  • Sponsorluk Gelirleri: $130,5 milyon (önceki yıl $122,5 milyon)
  • Loca ve Suit Satış Gelirleri: $83,3 milyon (önceki yıl $71 milyon)
  • Yayın Gelirleri: $145 milyon (önceki yıl $143 milyon)

Görüldüğü gibi 567 milyon dolar gibi dev bir gelir yaratan iki haftalık bir organizasyon bu. Elbette ciro, elbette giderleri var fakat tek bir organizasyonun ne ürettiğini görebilmek açısından önemli; üstelik her yıl daha da büyüyor.

Neden önemli?

Böylesine organizasyonlar sporcular için çok önemli. Çünkü US Open diğer tüm Grand Slam serileri gibi dünyanın tenis podyumudur. Burada olmalısınız, burada başarılı olmalısınız ve burada kendinizi göstermelisiniz ki hem para kazanıp hem de sponsor getireceksiniz. Böylece ekonomik olarak daha güçlü olacak, daha iyi teknik kadrolar kurabilecek ve bu da sporcuyu daha yukarı atacak. Bir taraftan da puan kazanıp daha yüksek serilerde turnuva oynama şansı bulacak, kazandıkça daha fazla puan ve klasmanda daha yukarı çıkacak.

Bu sistem böyle kurulmuş. Ortada amatör bir ruh yok zaten ana tablo ilk turda yenilen bir sporcunun bile 110.000 dolar ödül aldığı bir turnuvada kimse amatör ruhtan bahsedemez. Oraya çıkabilmek için hazırlanan ağırlıklı Orta Avrupa sporcularının arenasından sıyrılıp yukarı çıkmak için özel bir şeyler yapılması gerekiyor. Üstelik de yapılması gerekenin ne olduğunu oradaki 128 erkek ve 128 kadın sporcu çok iyi biliyor. Büyük bir çoğunluğu o kortlara junior seviyelerde çıkmış ve tecrübeyi 14-15 yaşlarında kazanmış.

Hepsi performansını nasıl daha yukarı taşıyabileceğinin araştırmasını yapıyor. Neredeyse bütün sporcuların koçları bütün antreman tekniklerini biliyor, daha iyisini araştırıyor dolayısıyla herhangi bir anda kortta gördüğünüz erkek ya da kadın farketmez iki sporcu da benzer fiziksel özelliklere ve şartlara sahip. Zihinsel olarak kim daha güçlüyse ve baskıyı kim daha iyi yönetiyorsa korttaki resim onun istediği gibi şekilleniyor. Fizik şartlara müdahale etmek kolay fakat ya sporcunun zihnine nasıl hükmedeceksiniz? Karşınızda bir makine yok ki.

Turnuva öncesi haberlerde bu konuda bir detay vardı.

21 yaşında dünyanın 3 numarası, iki grand slam ünvanlı Amerikalı Coco Gauff servisini düzeltmesi için biyomekanik koçu Gavin MacMillan ile anlaşıyordu. Coco Gauff servis atmasını bilmeden mi iki grand slam kazanmış yani? Tabii ki değil. Servis bir tenisçinin en büyük silahı ve bunu cepte tutup bir ya da daha çok silahı olmalıdır. Kimmiş bu MacMillan? Daha önce dünya 1 no Sabalenka ile çalışmış ve daha hatasız servis atmasını sağlamış.

Yani dünyada “nasıl daha iyi servis atarım” sorusuna yardımcı olacak MacMillan gibi özel uzmanlar var.

Mesela eskiden olmayan ama bugün neredeyse başa oynayan bütün futbol takımlarında duran top antrenörleri var, hatta taç atışlarının bile uzmanları var. Kaleci antrenörleri eskiden beri var.

İşte oyuncuların da nasıl ki kondüsyonerleri, mental koçları ve tenis antrenörleri oluyor tamamen biyomekaniğe dayalı bir çeşit duran top atışı olan servis için de özel uzmanlar çıkmış.

Oyuncuların hepsi benzer fiziksel yapıda, birbirine yakın vuruş çeşitliliği var ve mental olarak aynı seviyede olmasalar da yakın olduklarını kabul edersek bu durumda maçı kim kazanıyor? Klasik cevap; o gün daha iyi olan!

Peki bir oyun stratejisi ve taktiği ne oluyor? Yani antrenör maçtan önce rakibi analiz edip bir oyun planı kurguluyor ve oyuncusuna anlatıyor mu  Mutlaka anlatıyordur.

Fakat 18 yaşındaki dünya 5 no Rus Mirra Andreeva kendisine sorulan oyun stratejileri hakkında ilginç bir şey söyledi:

“Birçok oyuncunun 'burada top alırsam çapraz giderim, buradan top alırsam çizgiye giderim' stratejileri olduğunu biliyorum. Bu daha çok benim insiyatifim. Bazen belki yanlış bir karar olabilir ama en azından yapmak istediğim buydu. Bu konuda iyiyim."

Bu inisiyatifi ezberlenmiş şablonlar üzerinden almıyor elbette. Oyuncunun içgüdüsel vuruş çeşitliliği var ve hangi vuruşu nerede yapacağına tecrübesiyle karar veriyor olmalı.

Nasıl oluşuyor bu tecrübe?

Mirra Andreeva on yaşından beri uluslararası turnuva oynuyor. Yılda 50-60 maç yapıyor, kaç puan oynayıp kaç enstantanede doğru vuruşu bulma hesabını yaptığı saliselerden geçtiğini düşünelim bakalım.

Çocukların tenis oyunu içinde tutulmasının ve bütçelerin elverdiği kadar uluslararası turnuvalar oynayıp “maç gibi maçlar” yapmasını bu yüzden öneriyoruz. Baskı altında karar verme mekanizmasının geliştiği çocuklar hayatının geri kalan döneminde sadece iş değil sosyal hayatında da doğru yolda ilerleyecektir.

Mirra Andreeva “taktik maktik yok bam bam bam” gibi Fatih Terim sözünü kastetmiyor tabii ama bazen hatalı vuruş seçimleri yapıyor olsa da kendisini bu yaşta dünyanın 5 numarası yapan bir zihinsel yapıya işaret ediyor.

Futbol ile ilgilenenler bazen oyuncuların takım arkadaşının pozisyonuna bakmadan gollük ara pası atıp buluşturduğunu görmüştür. Burada da benzer bir yapı var. Topla oynayan arkadaşının oraya koşacağını biliyor bakmasına gerek yok ve pozisyonu takip eden oyuncu da arkadaşının topu nereye atacağının farkında pozisyon alıyor.

Yani herşey mekanik tekrarlardan, kas hafızasından ve defalarca yaşanmış anlarda verilen kararların tekrar aklına düşmesinden oluşuyor.

1881 yılından buraya gelmemizin sebebi işte bu tekrarlar. 144 yıl önce biz Düyun-u Umumiye İdaresi ile karşılaştığımızda Amerikalılar US Open ile tanışıyordu. Biz ancak 2016 yılında 27 yaşındaki Çağla Büyükakçay ile dünya 60 no bir Türk kızı gördük ve bugün için en başarılı diğer bir Türk kızı Zeynep Sönmez bütün imkanlar emrinde olmasına rağmen o basamağa “henüz” çıkamadı. Çünkü tenis arenasına her sene daha genç, daha aç ve daha mücadeleci gençler giriyor. Dolayısıyla hep daha yukarı doğru ivmelenmek, teknik şartları hep daha iyiye götürmek ve her gün bir öncekinden hem fiziksel hem mental olarak daha iyi olmak zorunda sporcular.

Nasıl?

Eh biz bu arayı nasıl kapatacağız? Kapatamayacağız!

Kapatamayacağız çünkü bizim federasyonlarımız ancak kendi görev süresinde kendini göstermeyi hedefliyor, bunu da siyasi iktidara yaranmak ve belki de oradan başka bir yere sıçramak için yapıyor. Arada Çağla, Marsel ve Zeynep gibi örnekler çıksa da bu ortada bir Türk tenisi olduğunu göstermiyor ama siyasete böyle pazarlanıyor. Ne zamanki bir spor yönetici grubu “benden sonra tufan” demeyecek ve geleceğe dönük adımlar atacak, işte o zaman ülkede bir spor kültürü yeşerecek. Onun içinden bir Mirra Andreeva çıkar mı? Bilinmez belki çıkar belki çıkmaz ama spor kültürü ve disiplini almış nesiller yaratılmış olur.

İşte burada, bilimsel deneylerle kanıtlanmamış olsa da ünlü 21/90 kuralı önümüze düşüyor.

Ne diyor bu kural?

  • 21 Gün: Bir davranışın alışkanlık haline gelmesi için beynin yaklaşık 21 gün boyunca bu davranışı düzenli ve kesintisiz bir şekilde tekrar etmesi gerektiği düşünülür. Bu süre, beynin yeni bir rutini öğrenmesi ve otomatikleştirmesi için gereken zamandır.
  • 90 Gün: 21 gün sonunda oluşan alışkanlığın kalıcı bir yaşam tarzı değişikliğine dönüşmesi için ise 90 gün daha aynı davranışı istikrarlı bir şekilde devam ettirmek gerekir. Bu, alışkanlığın zihinde ve günlük yaşamda kökleşmesini sağlar.

Yani bireyler ve yönetim kademeleri uzun vadeli alışkanlıklar ve yapılar kurabilmek için gündelik değil disiplinli uzun süreçlerde kalmak zorundadır.

“Saman alevi” sözü sadece bizde değil bütün toplumlarda farklı şekillerde de olsa aynı anlama gelir!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün