Hazar Türklerinin dünya tarihini etkileyen savaşları

Perspektif
17 Temmuz 2025 Perşembe

Müberra Gülöksüz 

Hazarların tarihindeki en önemli savaşlar, yüzyıl kadar süren, Araplarla ve bir süre de Bizans devletleri arasındaki savaşlardır. Bu mücadeleler Doğu Avrupa’nın İslamlaşmasını önlediği için dünya tarihinde önemli bir rol oynamış, sözlü tarihe dahil olmuştur. Her ne kadar Hazar - Arap savaşında yenilmiş olsalar da, Hazarların İslam’ın hızını kestiklerine vurgu yapılır.

Bu savaşlar aslında din savaşları olarak başlamamış ama sonrasında buna evrilmiştir. Araplar, Hazarlar’ı gönderdikleri elçilerle uzaktan tanımaya başlayınca İslam dinini kabul ettirme mücadelesi içine girmiş; çok uzun süren bu savaştan Araplar galip çıkmış ama yine de İslamiyet’i kabul ettirememişlerdi.

Bunun başlıca nedenlerinden birkaçı ise, yemek ve içmek konusudur. Hazar Kağanının şarap ve domuz etinin İslam dinindeki yasağını reddeder. Bu durum elli yıl sonra aynı şekilde Rusları da etkilediğinden onlar da şarap ve domuz eti yüzünden İslamiyet’i reddeder. O dönemlerde zaten Türk Hazar Kağanlığı coğrafi nedenlerden dolayı domuz etini sevmiyor, avcılıkla ve göçebe hayvancılığı ile besleniyordu. Türkler İslamiyet’i kabul etmeden önce de zinayı büyük suç sayıyordu ve ceza sistemleri vardı.

Zamanın bilgilerine dayanarak şöyle düşünebiliriz; Hazar Kağan’ı ve Fakih dediğimiz islam hukuku alanında derin bilgi sahipleri ile dinlerin temel yaklaşımları tartışıldı. Üç semavi dinin temsilcileri Kağan huzurunda tartıştı ve sonuç Hazar yönetim seçkinlerinin en azından önemli bir kısmı museviliği benimsedi.

Mısır’da bulunan, ilk ve son sayfaları kayıp Kenize (Geniza) mektuplarından bahsetmiş ve bazı alıntılar yapmıştık.

Burada Yahudiler ile Türklerin karışıp bir halk olmalarından hemen sonraki dönemde, savaşlardaki başarıları ile ortaya çıkan ve başkomutanlığa getirilen bir Yahudi’den bahsedilir. Sünnetli oluşu dışında Musevi inancı ile ilgisi olmayan bir komutan karısı ve dindar kayınpederinin çabaları ile tövbe edip Musevi dininin içerisine girip dindarlaşmıştır.

Daha sonraki dönemlerde ise Yahudiler bulundukları toplumlarda ve devletlerde idareci olmadıkça askeri faaliyetlere karışmadılar.

Musevi inancına geçen Hazar Türklerinin kağanı olan Yusuf, Endülüs’teki bir Yahudi öndere gönderdiği mektupta kendilerini TOGARMA soyundan ve Türk olarak gördüğünü yazar.

Hazar kağanlığı yönetimi ikili idareden oluşur. Birincisi idareye karışmayan kutsal büyük kağan diğeri icra rütbesi ile kutsal kağana sorumlu olan bir hükümdardır diğer bir deyişle

(Bey).

Bu makamlardan kağanlığın A-shih-na sülalesinden gelen Türk hükümdarlığa ayrıldığı, beyliğin ise Yahudiler tarafından yönetildiği bilinir.

Hazar kağanları en fazla kırk yıl devlet yönetiminde kalabilirdi. Yönetim süresini bir gün bile geçse halkı ve yanında yönetimde yer alanlar onu öldürürdü.

Hazar hanedanının tüm mensupları Musevi olmadığı gibi Musevi soyundan gelen kimseler bile bu dinden olmayabiliyordu.

Eski kaynakların Cem’ini veren Yakut’a göre o dönemdeki Hazar Devletinde yaşayan Yahudi halkı 4000 kişi civarında olup en küçük cemaati oluşturuyordu. Bu sayının, Hazar Kağanının deklerasyonu ile ortaya çıktığı tahmin ediliyor.

Hazar Devletinin kurulmasından önce de burada Yahudilerin yaşadığına dair belgeler bulunuyor. Bölgede yaşayan Türk nüfus ile aralarının çok iyi olduğu, birbirlerine karışarak çoğaldıkları ve ortak kültürlerini oluşturdukları, zaman içerisinde Yahudilerin devlet yönetiminde önemli mertebelere geldikleri bilinir.

Hazar Türklerinin diğer Türk ve Türk olmayan devletlerle savaşları oldukça fazladır. Bazı devletlerin saldırıları dönemsel periyotlar halinde olması ise ayrı bir konudur.

Hazarlar 7. ila 10. asır dönemi yaşamış; Doğu Avrupa’da askeri ve devlet yönetimi ile oldukça kuvvetli bir halde tarihe 300 yıl tutunmayı başarmışlardı. Göktürklerin doğu ve batı kağanlığı olarak yaşadığı dönemlerde batı kağanlıktan ayrılarak bağımsızlıklarını elde etmişler ve Hazar denizinin daha kuzeyine doğru yürüyerek yerleşmeye başlamışlardı. Bunu yaptıkları dönem özellikle önce Batı Göktürk Devletinin saldırılarına uğrarken, arkadan Doğu Göktürklerin istila eylemlerine maruz kaldılar. Bu saldırıların arkasından Bizans İmparatorluğu ile müttefik oldular, Araplara ve Müslüman Araplar karşı birlikte savaştılar. Bu, uzun yıllara yayılmıştır. Emeviler ve Abbasiler ile 7. - 8. yüzyıl arası Kafkasya’da Derbent, Tiflis bölgeleri bu savaşlara kanlı sahneler oldu.

Hazarlar, Müslüman Arapların kuzeye doğru ilerlemesini uzun süre engellemiş ve bu engeli Bizanslılarla birlikte yönetmişti. Bu çatışmalarının bilinen önemi ise Emevilerle olan savaşlardır.

Sonrasında Kiev Knezliği’nin güçlenmesi ve tarihteki yerini almasıyla oluşan son savaşlardan sonra Hazar Devletinin gücü ve devlet yönetimi zayıflamış ve 965 yılında Kiev Prensi Svyatoslav’ın saldırısı ile büyük darbe almıştı.

Macarlar ve Peçenekler önce Hazarların güvenini kazanmış daha sonra tehdit oluşturmuşlardı. Hazar Türkleri doğudan savaşmak üzere gelen Müslüman ordular ile hem de kuzeyden saldıran Slavlarla, hem de batıdaki göçebe kavimlerin saldırıları sonucu zayıflamış ve tarihin sahnesinden geri çekilmiştir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün