Metin Sarfati'nin ölüm yıldönümünde yas ve edebiyat üzerine

3 Temmuz 2022´de aramızdan ayrılan Metin Sarfati´nin, son döneminde yoğunlaştığı yas ve edebiyat ilişkisine dair bu kısa pasaj, tamamlanamamış bir düşünsel sürecin parçası. Böyle bir günde, onun yas ve edebiyat üzerine kurduğu sözcüklere kulak vermek anlamlı geliyor. Bu nedenle bu metni sizlere sunuyoruz. İdil Sarfati

Perspektif
2 Temmuz 2025 Çarşamba

(…) Don Quijote’de ne diyor Cervantes? Bütün devleri öldürmeliyiz diyor. Gururu öldürmeliyiz.

Yas tutalım mı peki arkasından? Gururu öldürmeliyiz. Arzuyu öldürmeliyiz. Arzusuz yaşamaya kimin gönlü yeter ki? Nasıl bir ihtiras içinde yaşıyoruz? Edebiyata ihtiyacımız mı var? Hayır yok!

Yas tutmak biliyorsunuz bir zaman işi. Bugün kimsenin yas tutmaya zamanı yok. Bir zaman sonra kendisi için de gelecek olan ölümü düşünme isteği de yok. Dışarıda arzu edilecek başka şeyler var. Ölüm soğuktur.

Herkes ılık ve sıcak sever. Bu hep öyle değil mi?

(..) Belki de edebiyatın temel amaçlarından biri bir yas deneyimidir, bir ağıt deneyimidir. (…) Hemen burada Adorno da geliyor akla. Diyor ki Adorno, Auschwitz'den sonra şiir yazmak barbarlıktır. Barthes Yas Güncesi’nde annesinin ölümünden sonra ağıt ile edebiyat arasındaki ilişki kurar; şöyle yazar, ölümden sonra yazıyı bırakmak, yazmamak veya tümden yazıyı bırakmak. Sabah ikide kalkıp yazsam bu bir saygısızlık olur mu? Sadece bir damla gözyaşı yazsam bu saygısızlık olur mu?

Barthes'a göre yas canlı olandır, yas yaşayandır. Bu durumda her okuma hüzünlü bir arka plan taşır. Çünkü ölen yalnız yazarlar değildir. Aynı zamanda kitaplar da biter.

Kitaplar da ölür çünkü biter.

Kitabın ölümü, kitabın bitişiyle belki de aynı şeydir. Kitap biterken nasıl da bir hüzün kaplar bizi.

(Kitabın) Sonunu geciktirmez miyiz? Proust diyor ki, sona geldiğimde geciktiririm tezin bitmesini. Yan tarafa koyarım kitabı. Bitmesin, ölmesin isterim. Yani yazar ölmesin. Belki de yapıt ölmesin. Ama aslında belki de edebiyat ölmesin isterim. Hüzünlüdür.

Her okuma arkada bir hüzün bırakır. Yazarın bizzat kendisi en sonunda kahramanlarını terk etmek zorunda kalır. Ve biz de ebedi çocuklar gibi kaçınılmaz sonuçlarıyla birlikte yazarın ölümünü reddederiz.

İnsan yaşantısı ölümün reddi değil midir biraz da? Biz de yazarın ölümünü reddetmez miyiz? Onun kendi halinde ölümünü reddederiz. Edebiyatın ve yaşamın karışmasını isteriz.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün