Melon-pastek1, kavun-karpuz

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
14 Nisan 2021 Çarşamba

Ne zamandır aynı cümleler etrafında dönüp dolaşıyorum. Çaresizliğin karşısındaki umursamazlık, kuralları göz ardı ederek, ‘özgür’ olabilmek için üretilen yan yollar-ki bu konuda son derece uzmanlaşmış bir halkız- sayesinde, İstanbul haritasının ‘kırmızı’dan başka bir renge dönüşmesi mümkün değil.

Sokağa çıkma yasağının uygulandığı cumartesi günü mezeci, kuru yemişçi, pastane, ‘baklava/börek’ satanlar, nöbetçi olmayan eczaneler açık olursa, müşterileri de sokakları doldurur. Market ve pastanelere izin verilmesine de aklım ermiyor. Sebze, meyve ya da diş macunu alışverişinin cumadan yapılmasının, pazar günü taze ‘kruvasan’ yenmemesinin günlük yaşama ne tür bir eksiklik getirdiği anlaşılır gibi değil.

Sanırım, insanların belirli gün ve saatlerde dışarıda olmamaları için tek çare herkesin anlayacağı bir dilde, önlem almaktır.

Ceza, hoş bir sözcük değil. Yine de AB ülkelerinde karantinaya uymayan, gerekli kurallara riayet etmeyenlere on bin lira gibi gerçek anlamda acıtacak cezalar, bizde de geçerli olmalı. Geçenlerde pazar günü sokakta ‘hava alan’ bir vatandaşa dört bin lira para cezası kesildi. Arkadaşın tepkisi ne oldu derseniz, “Ödemeyeceğim tabii, nasılsa af çıkar.” Zihniyet baştan çürük…

Sınırlar dâhil, hepten kapanma olmadığı sürece, dolup taşan hastane kapılarının önünde ‘COVID nedeniyle beklemeye devam ederiz.

***

Madalyonun bir diğer yüzü var… Toplu/kalabalık ortamlardan korunmak için geliştirilen, şahıslara özgün tedbirler de başka çeşit. Tahlil yaptırmak için laboratuvara gidilmez. Yirmi dört saat boyunca hizmet veren sağlık elemanı eve çağrılır.

Yılların gündelikçisi temizliğe gelir, ama tanıdık olduğu için onda virüs barınmaz. Günde en az on bin adım atanlar veya günün büyük bir kısmını oturarak geçirenler, daralan/bollaşan pantolonların tamiri için pasajdaki terziye gitmezler. Adam eve gelir, ağzında toplu iğneler prova yapar. Saç renginin siyahtan beyaza dönüşmesini kabullenilmez, yine de berbere gidilmez. Ancak bir süre sonra yürürken rahatsızlık veren ayaklar için sonunda eve el ayak bakımı için birisi çağrılır. Çocuklar oynasın diye arkadaşlarıyla bir araya getirilmez. Ama aynı çocuklar ebeveynlerinin sıkılmaması için yirmi - yirmi beş kişi halinde hafta sonlarını bağ ya da çiftlik evlerinde geçirir. Sayısız örnekler sıralayabiliriz. Sonuç olarak konu ne olursa olsun, eve gelen söz konusu kişiler artı bir bedel aldıkları için adeta yedi yıl garantileri vardır; COVID’sizdirler.

***

Başkalarına zarar vermediği sürece herkesin doğrusu kendine. Asla tenkit edilemez. Benzer önlemler alanlar, riski sıfırlamıyorlarsa da, en aza indirgemeye çalışıyorlar. Eşdeğer bir benzetme olmasa da, bir an için beyaz eşya satın alırken, müşteriye önerilen seçenekler aklıma geldi. Çamaşır makinesi istediğimizi farz edelim. Genelde makineler üç yıl garantilidir. Ancak, artı bir bedel ödeyerek, bu süre yedi yıla kadar uzatılır. Kısacası, COVID’den korkup, eve çağırdığınız kişiye fazladan bir ödeme yapsanız da garanti süreniz en çok yedi gündür. Ondan sonrası PCR…

***

Ramazan, bir ay sonra Şeker Bayramı, ardından yaz… Dört gözle taşınmayı bekleyen Adalıların yarısı altmış beş yaşın üstünde. Şimdiki saat aralıkları ile şehre gidiş geliş nasıl olacak? Vakit gelince, duruma göre hareket edilecek. En kötü senaryo, kapalı kalmamız. Ona da iyi tarafından bakıyorum. İnsanlar balkonda, çocuklar bahçede veya sokak kapısı önünde oynayacak. El arabalarıyla sebze, meyve satan seyyarlar kapı kapı dolaşacak. Kavun karpuzcular, eskisi gibi ‘melon-pastek, melon-pastek’ diye bağıracak. Hafta sonu yabancılar akın edemeyecek. Böylelikle yaz sonunda Adalar COVID’den temizlenecek.

Güney sahillerine gidenler de, artık kendi senaryolarını oluşturur.

Kötü bir şaka ama mizahsız da yaşanmıyor.

Sağlıkla kalın.

---

1 Çok eskiden, azınlık nüfusunun Adalarda yoğun olduğu günlerde satıcılar kavun, karpuzun Fransızca karşılığı olan ‘melon-pastek’ sözcüklerini kullanırlardı.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün