Yunanistan'ın kâbusu: 'Türkiye-İsrail Birlikteliği'

Dr. Remzi ÇETİN Köşe Yazısı
24 Aralık 2025 Çarşamba

7 Ekim 2023’te patlak veren Hamas-İsrail çatışmasını takiben, bölge ülkelerinin dış politikalarında hızlıca değişim yaşanmaktaydı. Türkiye de çatışmaların bir an önce durması için yoğun diplomasi trafiği başlatırken diğer taraftan Gazze’deki insanlık dramı ve İsrail’in bölgeye yönelik orantısız müdahaleleri gerekçesiyle Netanyahu hükûmetine karşı sert bir çizgide tavır almaktaydı. İsrail, bölgede her geçen gün artan diplomatik yalnızlığı ve başta BM olmak üzere uluslararası platformlardan tecrit edilmeyle karşı karşıya kalmasının ardından, özellikle Akdeniz’de Türkiye’ye alternatif olarak Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile ilişkilerini geliştirecektir. İsrail’in hedef belirlediği bu ülkeler içinde Yunanistan, Türkiye-İsrail yakınlaşması ve olası Türk-İsrail ittifakını, zaten 1980’li yıllardan bu yana kendisinin Akdeniz ve Ortadoğu politikalarına bir tehdit olarak algılamaktaydı. Öyle ki Yunanistan, 7 Ekim’den önce gerçekleşen Türk-İsrail yakınlaşması ve Doğu Akdeniz ile Kafkaslarda gelişen Türkiye-Azerbaycan-İsrail eş güdümüne en çok tepki verip temkinlilikle yaklaşan ülkelerdendi. Kaldı ki son yıllarda şuna da şahit oluyoruz ki İsrail-Yunanistan yakınlaşmasına -özellikle Atina’nın da çabalarıyla- Hindistan da çekilmek istenmektedir. Bu yılın haziranında, Başbakan Modi’nin GKRY’i ziyareti bunun açık göstergesidir. Hindistan’ın GKRY ve Yunanistan’la geliştirdiği ilişkiler, Türkiye ve Pakistan’ı elbette rahatsız etmektedir. Hindistan’ın Keşmir bölgesinde Pakistan topraklarına yönelik tedhiş eylemlerini destekleyip diğer taraftan Çin-Pakistan yakın ilişkilerinden rahatsızlık duyması da buna diğer örnektir.

Yunanistan’ın Türkiye’ye Karşı ‘Dörtlü’ Politikası

Tablonun genel görünümüne hangi açıdan bakarsanız bakın Türkiye’nin Ortadoğu, Akdeniz ve periferisindeki dostlarının çıkarları için İsrail-Yunanistan-GKRY-Hindistan dörtlüsünün son dönemde Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri hamleler ciddiye alınmalıdır. Yunanistan’ın uzun yıllar geleneksel olarak Türkiye’ye karşı uyguladığı temel politikalarından birinin de Türk-İsrail yakınlaşması ve olası ittifakının mümkün mertebe hayata geçirilmemesi üzerineydi. 7 Ekim 2023’ten sonra gelinen nokta, Atina yönetiminin İsrail’i sadece diplomatik olarak değil; savunma sanayiinin yanı sıra, istihbari ve teknolojik bilgi transferi gibi alanlardaki paylaşımı ile de yanına çekme girişimleri şu an için başarılı görünüyor. Buna bir de ABD’nin Dedeağaç gibi önemli merkezleri silahlandırması ve Yunanistan’a yönelik artan ilgisi de Yunan politikalarını Türkiye’ye karşı cesaretlendiren diğer unsur olarak eklenmelidir.

Türkiye ve İsrail Aynı Anda Yoksa ‘Devamlılık’ da Yok…

Yıllardır yazılarımda şu noktayı belirttiğim gibi Türk-İsrail ilişkilerinin dengede seyretmesi, sadece Türkiye ve İsrail taraflarının değil; Türkiye’nin Akdeniz Bölgesi, Azerbaycan, Pakistan, Balkan Müslümanları ve Hazar coğrafyası gibi spesifik bölgelerdeki çıkarları için de hayatidir. Ancak Türkiye, bu politikasını da aşmalı ve yine son dönemde İsrail’in Yunanistan ve GKRY’e yaklaşması ve nihayetinde, Yunanistan’ın Türk-İsrail yakınlaşmasını mümkün mertebe uzak tutucu politikalarının önüne de set çekmelidir. Ve yine yıllardır yazılarımda vurguladığım gibi, bölgede Türkiye ve İsrail’in ‘aynı anda birlikte içinde olmadıkları’ herhangi plan ve oluşumun uzun süre devam etmesi mümkün değildir. ‘EastMed Projesi’ buna en çarpıcı örneklerdendir.

İsrail’in Çıkmaz Yolu…

İsrail için ise… Günümüzde oluşturulmaya çalışılan Yunan-İsrail-GKRY-Hindistan dörtlüsü yolu, işte o yol, çıkmaz yol... İsrail dış politika yapımcıları için Einstein’ın deyimiyle, ‘hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir’ ifadesi, İsrail’in Yunanistan ve GKRY’den medet umma politikalarına cuk oturuyor. 7 Ekim öncesi de bu denendi ve uzun süre gitmedi, tutmadı. Bölgedeki herhangi bir proje ya da planda Türkiye ve İsrail aynı anda var iseler bunun devamı mümkündür. 7 Ekim öncesi bölgedeki İran ve vekil unsurlarının etkisi, Türkiye-Azerbaycan-İsrail cephesini nasıl ikiye yardıysa günümüzde de bu kez aynı cepheyi Yunanistan delmek istiyor.

‘Erdoğan Karşıtlığı’ ile Maskelenen Yunan Politikaları

Üstelik Atina yönetimi bunu, sadece Türkiye’nin Akdeniz ve Ortadoğu’daki manevra kabiliyetini sınırlamak ya da Türkiye’yi zor durumda bırakmak için değil; doğrudan doğruya ‘Erdoğan karşıtlığı’ yapmak suretiyle Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bir hamle olarak da görüyor. Bugün, Yunanistan’ın Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyasına etki edecek ve söz konusu coğrafyaları aşacak şekilde İsrail’le bağlarını derinleştirmesi tesadüf değildir. Türk-İsrail ilişkilerinin normalleşmesinin olumsuz sonuçları geçmişte tecrübe edildiği için Ankara-Tel Aviv arasındaki gerginliğin ve olası karşı karşıya gelişin daha da ilerlemesi, Yunan makamlarının arzu ettiği bir durumdur.

Yunanistan, Kâbustan Uyanırken Ankara İçin Yeni Sınama Alanı Oluştu

Yunanistan, tarihinde olmadığı kadar o hiç görmek istemediği kâbusundan bugünlerde uyanmak/kurtulmak üzere… Nedir o kâbus? ‘Türkiye-İsrail Birlikteliği’, stratejik ortaklığı, yakınlaşması, ya da adına her ne denirse… Ve Atina, bu kâbusundan kurtulmaya çalışırken, bir yandan Atlantik ittifakının lideri ABD’yi yanına çekip İsrail’e göz kırparken, bir taraftan da yeni dünyanın gücü olan Hindistan’ı da kendi çıkarlarının etki alanında tutmak isteyip Türkiye’ye karşı bir cephe oluşturuyor ve bu söz konusu cepheye Mısır’ı da peşlerinde sürüklemeyi başardıklarında, işte o an Ankara diplomasisi için gerçekten yeni bir sınama alanı oluşacaktır. Yunanistan’ın kâbusunun devamı için Türk-İsrail ilişkilerinde -Suriye sahasındaki düelloya rağmen- yeni ve revize edici bir süreç tam da bugünlerde elzem hâle gelmiştir. İnanıyoruz ki Sn. Cumhurbaşkanımız ve Sn. Dışişleri Bakanımızın revize edici yetenekleriyle Yunan makamlarının tüm bu hamleleri boşa çıkarılacak ve İsrail’i, Türk dış politikasının etki alanında tutucu yeni bir süreç yaşanacaktır.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün