Yapıcı ve yıkıcı eleştiriler

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
30 Temmuz 2025 Çarşamba

“İki haberim var; biri iyi diğeri kötü. Hangisini önce duymak istersin?” İnsanları manipüle etmek psikolojinin temel unsurlarından biridir. Böylesi bir soruyla karılaştığımda önce rahatsız olur, sonra da yaşamın siyahla beyazdan ibaret olmadığını düşünür, her zaman üçüncü bir seçeneğin yaratılabileceğine inanırım. Tıpkı test usulü sınavlarda, aklınıza gelen ilk yanıtın genelde en doğrusu olduğu gibi…

↔↔↔

Yine ve yeniden Büyükada sahil ve sokaklarında konuşulan kural, emir ve çözümsüzlükle sonuçlanan, günlük yaşamı etkileyen Adabüs ve Adataksilere değineceğim.

Kurallar neden gereklidir?

Kurallar hayatı daha yaşanılabilir hale getirmek için var olan zorunlu gereksinimlerdir. Daha da önemlisi dengeli ve güvenli bir ortam yaratır.

Bu yaz Adabüs sayısı çok, Adataksileri ise ters orantılı. Kısıtlı sayıdaki taksilerin bir kısmı eskimiş olduğundan, en ufak yükseltide sarsılan araçta, karikatürdeki çizgiler misali iki yanından vidaları fırlayacak duygusu yaşatırlar.

Adabüslere gelince, sezon başında konan kurallarla, yazın ortasındaki kurallar hayli farklı. Önceleri koltuk sayısı kadar yolcu alınırken, şimdilerde tıka basa dolu, ayakta kımıldayacak yer kalmayan seferler yola çıkıyor. Duraklara ve otobüslere bildirgeler asıldı;  ‘65 yaş üstü, hamileler, engelliler yol üstünde istedikleri yerde inebilecekler.’ Üç gün sonra levhalar yerlerinden söküldü.

Adalıların; ‘kaptan’, dışarıdan gelenlerin, ‘şoför’ diye seslendikleri sürücüler çaresiz, “Öyle emir aldık. Durak harici yolcu alıp bırakmak yasaklandı” diye yanıtladılar. Kimileri ise inisiyatiflerini kullanıp yaşlılara ayrıcalık tanıyor.

Kaptanların kimden emir aldıkları belirsiz. Aynı gerekçeyle yolcuların yönetmelikle ilgili hangi mercilere dert anlatacakları da belirsiz.

‘Beyaz Masa’ gerçekten beyaz. Beyaz kâğıda yazılan dilekçe görevliye verilir ve bembeyaz bir yanıt alınır. A) Takipteyiz. B) Talebiniz uygun görülmemiştir.

Aslında çoğumuzun bilmediği, ‘Beyaz Masa’nın çözüm getiren bir yer değil, şikâyetlerin ilgili bürolara iletildiği bir masa olduğudur. Dolayısıyla susmayan telefonlar ve masa başı şikayetler, memurları güç durumda bırakmaktan öteye gitmiyor.

↔↔↔

Son günlerde sosyal medyayı izlemeye bir sınırlama getirdim. Siyasi yorumlar ruhunuzu daraltırken, ekonomistlerin haberlerine de gülmek için kulak kabartmak en güzel antitez. Ekonomi, para piyasası yorumcularının ses tonları daha yumuşak. Grafiklerle zihinleri sis perdesinin arkasına yerleştirdikten sonra tüyolar verip, “Sakın söylediklerimle karar vermeyin, sorumlusu olmak istemem” cümlesiyle program bitiyor. Ara sıra dinleyebilirsiniz; faydası olmayacak ama en azından hasar görmeyeceksiniz.

↔↔↔

Şalom’un yıllarca Sorumlu Yayın İşleri Müdürü olan Salamon Bicerano saygı ve sevgiyle andığımız bir büyüğümüzdü. Prensiplerinden kolay ödün vermeyen bir İstanbul beyefendisiydi.

Gazetenin Judeo-Espanyol sayfasına büyük katkılarının yanı sıra, Fransız Edebiyatı’na hayranlığını her fırsatta dile getirir, haftalık yazarlar toplantısında masaya renk katardı. Yazı kuruluna henüz katıldığım bir dönemdi. Bicerano, bir yazı ile ilgili sıkıntı aldığımı fark edince yanıma geldi. “Bak kızım, iki türlü eleştiri vardır. Biri yapıcı, diğeri yıkıcıdır. Yapıcı eleştiri ile empati yapar, kendini geliştirirsin. Yıkıcı eleştiri ise hiçbir şekilde faydası olmayacağı gibi, zarar vermesi kaçınılmazdır.” Bu sözleri hiç unutmadım. Hayatımın her evresinde, konu ne olursa olsun, söylentilere değer vermedim. Doğruyu anlamak için, her iki tarafın gerçeklerini dinleyip, üçüncü ve dördüncü mercilere de danışarak karar vermeyi prensip edindim.

Son zamanlarda fısıltı gazeteleri, ‘o dedi ki, bu dedi ki’ler, altına adını koyma cesaretini göstermeyen WhatsApp’lar, sanırım aşırı sıcaklarla fazlalaştı.

Aile toplumun bir parçası. Toplum da ailesi için en doğru kararları vermek için çalışır. Yapıcı eleştiriler, zor da olsa, sonuçta doğru yolu bulur.

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün