Kışları Nişantaşı/Teşvikiye, yaz aylarında Büyükada üzerinde yoğunlaşan köşe yazılarım, okurlar tarafından alamet-i farika gibidir. Oysa yaşantım söz konusu iki mekân arasında sıkışmış değildir. Günün koşullarına göre rüzgârın estiği yöne, bazen yurt içine, bazen de yurt dışına yelken açarsınız.
Yine de sözlü tarih misali doğup büyüdüğünüz semtin gerek esnafı, gerekse dükkânları zihninize nakşedilmiştir.
***
Nişantaşı Akkavak Sokak’ta Tunaman Pasajının ön cephesinde yer alan ‘Yalvaç Abi Kitabevi’, pasajın yeni sahipleriyle kira konusunda anlaşamayınca, mayıs ayı sonunda kapanma kararı aldı.
2003 yılından bu yana çocuk kitapları ve kültürel etkinliklerle hizmet veren Yalvaç Abi Kitabevi’nin kapanmasıyla Nişantaşı kültür noktalarından birini daha kaybetti.
‘En değerli armağanlar küçük kutularda bulunur’ misali alan olarak küçük sayılabilecek dükkânda kitapların yanı sıra oyuncakların sadece ticari amaçla satılanlardan değil, özenle seçilip raflarda yerini almasıydı. Kişinin başını döndürmeyen kırtasiye ve el yapımı aksesuarlarıyla, her daim uygun bir hediye bulabileceğiniz, ‘akil’ bir dükkândı. Çocuklara kitap seçmekte/ önermekte yardımcı olan personel dükkânla bütünleşen bir imge niteliğindeydi.
Böylesi mekânlar kapandığında en büyük tedirginliğim, bir sonraki kiracının ne yapacağıdır. Her tür mesleğe saygılıysam da, temennim kitap yerine lahmacun kokusunun Akkavak’a yayılmamasıdır.
Geçmiş zamanda bir vesileyle, ‘Yalvaç Abi’ ile ilgili yazmıştım. Gazeteci, yazar, özellikle çocuk edebiyatı alanında eserler veren Yalvaç Ural Milliyet Çocuk, Milliyet Kardeş gibi birçok dergiyi yönetmiş ulusal ve uluslararası birçok ödülün sahibi olmuş, kitapları 14 dile çevrilmiştir.
***
Her ne kadar kitabevi, ‘Yalvaç Abi’ adını taşıyorsa, orayı kurumsallaştıran, Yalvaç Ural’ın kızı Burcu Ural Kopan’dır. Edebiyat çevresinin içinde büyüyen Burcu iktisat eğitiminin ardından yayınevlerinde çeviri ve editörlük yaptı. Çocuk Gelişimi Bölümü ile felsefe öğrenciliği onu takip etti. Burcu Ural’ın sözcükleri ile, “2003’te ailecek bir yayınevi kurduk. Ona kedimiz MARSIK’ın adını verdik. Aynı dönemde babam Yalvaç Ural’ın adıyla da çocuk kitapları ve oyuncakları satan bir kitabevi daha açtık. Kurulduğu günden beri her ikisinin başındayım. Çocukların hayatına dokunmak çok güzel bir duygu”.
Seslendirme sanatçısı, sunucu Oksijen Gazetesi yazarı Yekta Kopan ile evli olan Burcu Ural’ın çok yönlü kişiliğiyle hep edebiyat dünyasının içinde kalacağını düşünüyorum.
***
6 Temmuz Pazar günü Büyükada, Adalar Vakfı Müzesinde Alberto Modiano moderatörlüğünde, ‘Fresko Apartmanı’ ve ‘Sarkaç’ adlı kitapların yazarı Başak Baysallı ile bir söyleşi gerçekleşti. ‘Fresko Apartmanı’ ile başlayan ve Sarkaç’la devam eden yapıtlar bir üçleme oluşturuyor. Sarkaç, 1940-1954 yılları arasında Rum, Ermeni ve Yahudi toplumunun yaşadıklarına odaklanıyor. Yakında çıkacak yeni kitap diğer ikisi gibi, ‘best seller’ olmaya aday.
Mimar Sinan Türk Dili ve Edebiyatı mezunu Başak Baysallı farklı yayınevlerinde editörlük yaptı. Öykü yazarlığıyla başlayan edebiyat dünyası, kendisine birçok ödül kazandırdı.
İtalyan Lisesinde edebiyat öğretmeni olan Baysallı, geçmişi daha çok gençlerin yazması gerektiğini vurguluyor. “Etnik algıları, ayrımcılığı yok etmek için gerekendir” diyor yazarımız.
Kaybolmaya yüz tutan her mekân Başak’ı etkiliyor. “Herhangi bir acıyla empati yapmıyorsanız o yük yakanıza yapışıyor” sözleri günün en anlamlı cümlesiydi.
***
En başarılı programlar, içinde beklenmedik sürprizler olandır.
Mimar Rubi Asa günün tanıtımını yaptığında Acapella tadında bir ses dinleyeceğimizi belirtmişti. Nitekim Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde eğitimini tamamlayan Esma Erdok, resmin yanı sıra müziğe ve dillere olan yeteneğini koro çalışmalarıyla geliştirmiş. Lozan Mübadilleri Vakfı Korosu’nda solistliğin yanı sıra Alberto Modiano’nun önerisiyle İstos Korosunda da yer alıyor.
Sürpriz ise, söyleşi sırasında konunun seyrine göre Esma Erdok’un aralarda üç Ladino şarkıyı seslendirmesiydi. Olağanüstü bir ses, olağanüstü bir diksiyonla büyülendik.
Beklenmeyen güzellikler daha değerli oluyor. Söyleşi sonrası yazara yöneltilen sorular hem düzeyli, hem de bilinçliydi. Sanki hazırlanıp da gelmişlerdi.
İzleyiciler arasında bulunan İtalyan Lisesi tarih öğretmeninin katkıları da bilgileri pekiştirdi.
Nicelikten öte niteliğin yaşandığı bir ortamda olmak çok keyifliydi.
***
Yine pazar günü, aynı saatte Büyükada Anadolu Kulübünde moderatörlüğünü Seval Bulutoğlu’nun yaptığı ‘Taçlı Yazıcıoğlu ile Nostalji, Hatırlama ve Edebiyat’ başlıklı bir söyleşi daha vardı.
İki etkinliğin aynı gün, aynı saatte yapılmasının talihsiz bir iletişimsizlik olduğunu düşünüyorum.
Sağlıkla kalın.