Pew'nun dini inanç haritası bize neyi söylüyor?

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
18 Haziran 2025 Çarşamba

Pew Araştırma Kurumu geçtiğimiz hafta önemli bir çalışmasının sonuçlarını yayınladı.

Dünya çapında tüm nüfusun – yaklaşık 8,3 milyar- dini inanç haritasını çıkarırken, 2010 ila 2020 arasındaki dini inanç gruplarındaki sayısal ve yüzdesel değişimleri açıkladı.

Araştırma kurumu, pandemi nedeniyle bazı ülkelerin nüfus sayımlarını geç yaptığından 2020’ye kadar olan sonuçları verebildi.

Buna göre, 2020 itibariyle dünya çapında toplam nüfusun dini inanç çeşitlilik dağılımı şöyle:

Hıristiyan: yüzde 28,8; Müslüman: yüzde 25,6; Hindu: yüzde 14,9

Budist: yüzde 4,1; Yahudi: yüzde 0,2; Diğer: yüzde 2,2; İnançsız: yüzde 24,2.

Rapora göre Müslümanlar on yıl içinde hem sayısal hem de oran açısından en hızlı büyüyen grup olarak ortaya çıkmakta. 2010’da 1,6 milyar olan Müslüman nüfusu 2020’da 2 milyara yükselmiş durumda.

Araştırmanın bulgularına göre, bu artışın ardında yatan neden daha çok demografik. Müslümanlar dünya genelinde hem en genç dini gruba (yüzde 33’ü 15 yaş altı) hem de en yüksek doğurganlık oranına sahip (kadın başına ortalama 3,1 çocuk). Özellikle Sahra Altı Afrika ve Ortadoğu’daki genç nüfus artışı, Müslümanların dünya genelindeki nüfus artışı hızını oluşturan faktörlerden en önemlisi olarak öne çıkıyor. Avrupa’da ise Müslüman nüfus artışı oranında sanıldığı gibi büyük bir sıçrama yaşanmadığı görülüyor. Buna göre, kıtada Müslümanların oranı on yıl içinde yüzde 0,7 oranında artarak toplamda yüzde 6’ya gelmiş durumda. Ancak bu oran Fransa’nın genelinde yüzde 10 iken, Paris’te yüzde 20 olarak saptanmış. Belçika’nın başkenti Brüksel’de ise bu oran yüzde 17.

Dünya çapında Hıristiyanlar, 2,3 milyar kişiyle dünyanın en kalabalık dinî grubu olsa da dünya nüfusu içindeki payları yüzde 30,6’dan yüzde 28,8’e gerilemiş durumda. Hıristiyanların doğurganlık oranı da düşük olmamakla beraber (2,7), dinden kaçış bu gerilemenin ana nedeni olarak gösteriliyor. Avrupa’da 2020 yılı itibarıyla Hristiyanların nüfus içindeki oranı yüzde 67,1’e gerilerken bu oran, 2010 yılına kıyasla 7,6 puanlık bir düşüş anlamına geliyor.

Araştırmanın en çarpıcı bulgusu ise inançsızların veya herhangi bir dinle bağlantısı olmayanların oranındaki artış. 2010 yılında dünya nüfusunun yüzde 23,3’ünü oluşturan bu kategori, 2020’de yüzde 24,2’ye ulaştı. Toplam nüfusları ise 1,9 milyara çıkmış durumda.

Bu oran Fransa, İngiltere ve Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde yüzde 40’lara kadar yükselmiş durumda. Diğer bir deyişle her 10 kişiden 4’ü hiçbir dinin mensubu olmadığını belirtirken bu oran ABD’de yüzde 30’a ulaşmış durumda. Bu rakam, on yıl önceye kıyasla yüzde 13’lük bir artış anlamına geliyor. Araştırmaya göre dini inançtan yoksun olanlar Japonya’da nüfusun yüzde 57‘si iken bu oran Çin’de yüzde 90.

Pew araştırmasında Türkiye’de hiçbir dine mensup olmayanların sayısında da büyük bir artış olduğu saptanmış durumda. Buna göre, 2010’da bu sayı 130 bin iken, 2020 yılına gelindiğinde, nüfus artış oranının çok üstünde, 16 kat artarak 2 milyon 180 bine çıktığı görülüyor. Türkiye’de kendini Hristiyan olarak tanımlayan kişi sayısı 480 binken bu sayı on yılda 120 bine gerilemiş durumda. Yahudilerin sayısı ise 20 binden 16 bine düşmüş durumda. Bu rakam bugün 14 bin civarında.

***

Araştırmanın en önemli bulgusu pek tabii ki dinden uzaklaşma oranının dünya çapında artıyor olması. Özellikle seküler ve gelişmiş ülkelerde inançsızların veya herhangi bir dine bağlı olmayanların sayılarının her geçen gün artması son derece düşündürücü bir olgu olarak görülmeli. Bunun nedenleri arasında, başta eğitim seviyelerinin ve eğitimli insan sayısındaki artış oranı önemli bir rol oynarken, sosyal medyanın dünyayı kapalı ortamlardan yeryüzünün her köşesine doğru açması bir başka faktör olarak görülebilir. Modernleşme ve küreselleşmenin bireyi farklı kültürlerle etkileşime geçirerek, sorgulama yoluyla onu kendi içinde düşünmeye tabii tutması da bir başka etken olarak kabul edilebilir.

Dinlerin ortaya çıkmasından beri, Avrupa’daki Aydınlanma dönemi hariç belki de ilk kez küresel düzlemde dinden uzaklaşma eğilimi; hem toplumsal bağlamdaki değişimlerde, hem de dünyanın geleceğindeki kültürel, siyasi ve jeopolitik dengelerindeki değişiminde, ekonomik faktör ile birlikte başat rol oynayabilir.

Sosyolojiye, felsefeye ve teolojiye yeni bir düşünme ve sorgulama alanı açılmış durumda.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün