Geçtiğimiz haftalarda İsrail ile ABD arasına kara kedi girdiği hakkında bazı yazılar çıkmış özellikle İsrail karşıtı sosyal medya hesapları bunları allandıra ballandıra çevirip durmuştu.
Esas itibarı ile Başkan Trump’ın Körfez ülkelerine yaptığı ziyarete Kudüs’ü almamış olması ana başlığı oluşturuyordu. Oysa, Trump başkanlık görevini üstlendiği Ocak 2025’ten sonra, Beyaz Saray’da ilk Netanyahu’yu ağırlamış, Biden yönetimi tarafından dondurulmuş silah sevkiyatlarına yeşil ışık yakmıştı.
Gerçi Başkan Trump, eskilerin deyimiyle nevi şahsına münhasır bir kişi ve doğal olarak yönetim şekli de öyle. Kendisinden kestirilemez hareketler görmek, ‘dilin kemiği yok’ misali beyanlar duymak şaşırtıcı değil. Netanyahu ile, Demokrat başkanlar Obama ve Biden’la olan ilişkilerden daha sıcak bir temas kurduğu bir gerçek. Ancak, ikinci başkanlık döneminde, ilkine göre daha değişik bir durum söz konusu!
Trump, kendisine göre, ülkesinin çıkarlarını gözetmeyi öne almış durumda. Ülkesinin başka ülkeler ve uluslararası kuruluşlar tarafından istismar edildiğini düşünüyor ve ona göre hareket ediyor. Tabii ki bu da kendisini sık sık boşluğa düşürüyor.
Başkanlığının ilk haftalarında başlattığı Kanada’yı ABD sınırları içine katma, Grönland’a talip olma, ticaret savaşları mevzuları, Ukrayna-Rusya savaşında Putin’e sempati ile yaklaşması ve Zelenski’nin üzerinden Ukrayna halkını aşağılaması, Beyaz Saray’ın alışageldiğimiz çizgisinden uzaklaştığını gösteriyor. ABD’nin müttefiklerinin bu durumdan rahatsızlık duymaları ve ileriye dönük, içinde Washington’un daha az bulunacağı senaryolara yönlenmeleri dolayısı ile sürpriz olmamalı.
İsrail açısından da durum benzerlik gösteriyor. Körfez seyahatinde Kudüs’e uğramaması belki anlaşılabilir, ancak Hamas ile doğrudan görüşmeler yapması, İran ile nükleer meselesinde yaptığı müzakereler, Suriye’nin yeni lideri ile Suudi Arabistan’da bir araya gelmesi, Netanyahu açısından izahat bekleyen konular. Netanyahu’nun Trump ile arasında olan – veya olduğunu sandığı kişisel ilişkileri bu konuya bağlamaya çalışması ve kendisine yöneltilen eleştirileri savuşturma çabası, elbette muhaliflerin eline koz veriyor, sosyal medyada, sokak ve meydanlarda hükümet karşıtı gösterilerde konu oluyor. Bu konuda, Netanyahu’nun halkı aldattığını iddia ediyorlar.
Trump ise öngörülemezliğini sürdürüyor. İsrail, İran’ın nükleer programından hoşnut değil. Tahran rejimi onlarca yıldır İsrail’i haritadan silmek istediğini her fırsatta açıkça belirtmiş. Son demlerde Hamas ve Hizbullah’a ve ötesinde Yemen’deki Hutilere nasıl ilham kaynağı olduğu ortada. Dolayısı ile, Gazze’deki olaylardan ve Filistin meselesinden bağımsız gelişen ve kimsenin gerekli hassasiyeti göstermediği bir durum var ortada. Washington, Tahran ile ne görüşüyor? Başkan Trump’ın son Başbakan Netanyahu ile yaptığı görüşmede bu konu konuşuldu mu? Başına buyruk, biraz da karşısındakileri küçümseyici bir siyaset güden Trump acaba Ortadoğu’daki en yakın müttefikine bilgi verdi mi? Sonrasında, Netanyahu başkanlığında toplanan İsrail güvenlik kabinesi, bu durumu mu değerlendirdi, yoksa, klasikleşmiş Gazze savaşını mı?
Tahran ısrarla nükleer programından vaz geçmeyeceğini ifade ediyor. İsrail’de hedefler vurmakla tehdit ediyor. Suriye ve Lübnan’ı kaybederek Akdeniz’e açılma olanağını kaçıran İran, aniden tüm tuşlara birden basabileceği görüntüsü veriyor.
Devletler topluluğu gün itibarı ile İran tehdidini göz ardı ediyor. Bununla siyaseten ilgilenmeyi sanki Trump’a bırakmış gibi. O olmazsa, askeri anlamda, yine kimsenin yapmak istemediğini İsrail yapacak. Kendi savunması üzerinden, Körfez ülkelerini ve batıyı rahatlatacak. Hatta belki kurtaracak. Tıpkı Hamas ve Hizbullah konusunda olduğu gibi. Terör örgütü olarak anılan bu iki örgütün belinin kırılması bir tek İsrail’in mi işine geldi? Onu kamuoyu önünde yerden yere vurmayı adet edinen başkalarını hiç mi memnun etmedi?
Sizin anlayacağınız, tarihte birçok kez olduğu gibi Filistin halkı yine levye vazifesi gördü. Dikkat edin kimse onlardan söz etmiyor. Gazze’nin geleceği hakkında da aklı başında kimse fikir üretmiyor. Ancak küçük teknelere doluşup yardım amacıyla Gazze’ye doğru yola çıkıyorlar. Sosyal medya kasırgası yelkenlerine güç veriyor.