New York Times’ın dünyaca ünlü yazarı, Thomas Friedman, 9 Mayıs’ta yazdığı tarihi, “Netanyahu hükümeti artık bizim müttefikimiz değildir” makalesini, şu vurucu sözlerle bitirir:
“Ortadoğu konusunda, herkesten bağımsız içgüdüleriniz var, Sayın Trump. Onları takip edin. Aksi takdirde, kendinizi bu yaklaşan gerçeğe hazırlamanız gerekir: Yahudi torunlarınız, Yahudi devletinin bir parya devlet olduğu bir dünyada büyüyecek ilk nesil Yahudi çocukları olacak.”
Azılı bir Trump karşıtı olan Friedman belki de ilk kez Trump’ın Ortadoğu’da olumlu işler yapmaya başladığını belirtirken, Netanyahu’nun ABD’nin bölgedeki siyasi ve ekonomik çıkarlarına ters davrandığı iddiasından hareketle başkandan birlikteliğe son vermesini ister…
***
Trump’ın son bir aydır İsrail’e bakış açısı sürpriz şekilde bir değişimden geçiyor.
Ortadoğu politikasını İsrail’den bağımsız bir şekilde kurgularken, İsrail’de ve dünyadaki Netanyahu politikalarını destekleyen Yahudi kuruluşlarda ise tam bir şaşkınlık yaşanıyor.
Oysaki Trump ikinci kez başkan olmasından sadece bir ay sonra Netanyahu’yu oval ofiste büyük bir dostlukla ve İsrail-Filistin meselesinde aynı hedefe yürüyen bir siyasi konumda misafir etmiş, Netanyahu ile birlikte Gazze, İran ve Husiler konularında ikiz kardeşler kıvamında dünyaya mesaj vermişlerdi.
Ancak ne olmuşsa olmuş, Trump iki ay sonra aynı yerde tekrarlanan görüşmede ayrılık sinyalleri vererek Netanyahu ve taraftarlarını kızdırmıştı.
Ama ok yaydan çıkmış bir durumda. Çoğu sıkı İsrail dostu olan çalışma arkadaşlarına ve bakanlarına rağmen Trump, Netanyahu ile arasına mesafe koymaya çalışmakta bugünlerde…
Netanyahu hükümetinin, İran’la müzakere yerine ABD ile birlikte bu ülkeye askeri saldırı yapma niyetini Trump kabul etmemiş ve nükleer güç olmaya yaklaşan bu ülkeyle askeri seçenek dışında bir stratejiyle sorunları çözmeye çalışması sonucunda ikili arasındaki çatlağın ilk sesi yankılanmıştı geçtiğimiz günlerde.
Hele hele, İsrail’in kalbi Ben Gurion Havalimanına isabet eden Husi füzesinin yarattığı öfkeden hemen sonra Trump’ın Husilerle, bölgeden geçen ABD gemilerine artık saldırılmayacağına yönelik bir anlaşma yaparak İsrail’i Husi saldırganlığı karşısında yalnız bırakması ikinci bir çatlak yaratmıştı.
Bir üçüncü çatlak Gazze konusunda olur. İsrail hükümetinin henüz uygulamaya geçirmediği, Gazze’nin topyekûn ele geçirilmesi gibi yeni kararına rağmen Trump’ın ekibinin Hamas’la doğrudan görüşmesi ve İsrail’in aldığı büyük işgal kararına destek vermeyerek kendisini olabilecek felaketlerden soyutlamaya çalışması bir ilkti, Trump yönetimi için…
***
Kültleşmiş ünlü ‘The Godfather’ filminde, mafya lideri Michael Corleone, ailesinin mafya işlerini yönetirken, fikir ayrılığına düştüğü müttefiklerine bazen onlara özgürlük tanıyormuş gibi davranır, yeni düşmanlar yaratmamak için kendi sorumluluğunu en aza indirir, kendini olayların sonuçlarından uzak tutsa da kontrolü elinde tutmaya çalışır.
Trump’ın da Corleone taktiğine sarıldığı görülüyor. ‘İlk önce Amerika’ hedefi doğrultusunda müttefiki İsrail’i, alacağı kararlarda serbest bırakma izlenimiyle tarihi ve konjonktürel İsrail müttefikliğine zarar getirmemeye çalışırken, İsrail’in yaratacağı bölgesel sorunların sorumluluğunu da üzerinden atmaya çalışıyor. Zira aslolan ABD’nin jeopolitik ve ekonomik çıkarlarıdır. Söz konusu olan, bugünlerde ziyaret edeceği üç zengin Arap ülkesiyle devasa ekonomik anlaşmalar yapma niyetidir.
Üstelik bu üç ülkeden biri olan Suudi Arabistan’la kapsamlı işbirliği yapmanın ön koşulu olan İsrail’i tanıması zorunluluğu da Beyaz Saray’da çöpe atılmıştır alınan yeni kararla birlikte. Bu da Netanyahu için son büyük darbe olmuştur.
***
Trump ikinci kez başkan seçildiğinde bayram yapan İsrail’in sağı ve aşırı sağı 100 günde sırtlarından vurulmuş gibi hissediyorlar. Biden’dan nefret eden bu kesim Trump’ın daha büyük darbeleri karşısında şaşkınlıklarını gizleyemez hale geldiler.
Kimilerine göre Trump, bir zamanlar aralarında su sızmayan kadim dostuna, mealen ‘artık senden sıkıldım’ demiş durumda.
Trump, İsrail hükümetinin kimi kararlarına katılmayıp onu serbest bırakırken, ülkesinin menfaati için yeni bir yol çiziyor.
ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee’nin, Netanyahu’ya atfen sarf ettiği “Merak etmeyin Trump sizi hala seviyor” sözündeki ‘hala’ sözcüğü, ABD-İsrail ilişkilerinde gelinen son noktayı gösterirken, yakın gelecekte de olacakların işaret fişeği rolünü oynuyor…
Friedman’ın dediği gibi, İsrail bu gidişle dünyada dışlanmış bir ülke mi olacak, yoksa Netanyahu kendi çıkarlarını artık bir tarafa itip, bölgede normalleşme adına yeni bir yola mı çıkacak?
Bu sorunun cevabını kestirmek zor.
Zira bir tarafta, tüm dünyası ekonomik çıkar olan güçlü bir lider var, diğer tarafta ise siyasi emellerinden kendi çıkarı için zerre ödün vermeyen azimli ve mücadeleci bir lider var.
***
Dostluklar menfaat üzerine kurulur, devletler arasında.
Eğer daha güçlü olan taraf dengeyi bozmak isterse, tereddüt etmeden bozar, hele söz konusu Trump ise.
Artık Netanyahu’nun, yanına aşırı sağcıları almadan odasında oturup derin derin düşünmeye ihtiyacı var.
Zira karşısında artık statükocu ve her şeye rağmen dost kalmış Demokratlar yok.
Dostluğu sadece ekonomik çıkarlara bağlayan ve Evanjelistlerin koşulsuz İsrail desteğine rağmen, sadece kendisinin dinlenilmesini isteyen bir Donald Trump var.
Netanyahu ve ekibi ABD senatosundaki Cumhuriyetçilerin İsrail’i yalnız bırakmayacaklarına güveniyor olabilir.
Buna rağmen, bu tarihi kırılmayı ciddiye alıp iki kere düşünmeli İsrail’in başbakanı.