Bilim insanlarına güven neden azalıyor?

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
30 Nisan 2025 Çarşamba

Türkiye’nin birçok sorunu var. Bu sorunlar her gün yazılıyor, çiziliyor, konunun uzmanları konuşuyor, yorumluyor. Esasen sorunların olması doğal, tüm diğer ülkelerde daha fazla veya az olduğu gibi. Zira hayat her geçen gün karmaşık hale gelirken, kabul etsek de etmesek de başat ve kök nedeni ekonomi olan sorunlar dallanıp budaklanıyor. Diğer nedenler ise kutuplaşma, dezenformasyon ve post truth döneminin özellikle sosyal medyada yaygınlaştırdığı çarpıtılmış, tek yanlı ve hatta yalan paylaşımlar olsa gerek.

Ancak bir başka ana neden görmezden gelinmemeli. Bir iki istisna hariç tüm dünyada insanların birbirine güven duyma oranında gözle görülür bir azalmanın olması.

Türkiye’de ise bu güvensizlik neredeyse tavan yapmış durumda.

OECD Trust Survey’in 2023 yıl sonunda yaptığı araştırmaya göre insanlar arası güvenin en yüksek olduğu ülkeler genel olarak yüksek gelirli olanlar. Ortalamanın yüzde 30 olduğu dünyada, Danimarka’da bu oran yüzde 86, Hollanda’da yüzde 71. Gelir düştükçe bu oran da düşmekte. Örneğin, Fransa’da bu oran yüzde 50 iken İtalya’da yüzde 43.

Türkiye’de durum ise çok daha kötü. Farklı uluslararası araştırma şirketlerine göre bu oran yüzde 14 ila 17 arasında değişiyor. Bizden daha kötü olanlar ise yüzde 10 ile Brezilya, Kolombiya ve Peru olarak sıralanıyor.

Türk şirketi FutureBright Group’un bu ay yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de insanların birbirlerine güven oranı yüzde 14. Bu rakam uluslararası şirketlerin sonuçlarıyla birebir örtüşüyor. Şirketin iki sene önce yaptığı araştırmada da bu sonuç tamamen aynıydı. Diğer bir deyişle genel anlamda Türkiye’de insanların birbirlerine güveni konusunda herhangi bir iyileşme yok.

Şirketin yaptığı araştırmada ortaya çıkan diğer bir gerçek Türk insanının çeşitli kurumlara ve ilgili kişilere olan güveninin ise iki yıl içinde önemli oranda düşmüş olması. Örneğin kanaat önderlerine güven yüzde 19’dan 12’ye düşerken, yerel yönetimlere karşı güven de yüzde 21’den 10’a düşmüş durumda.

Siyasilere güven 13’ten 8’e düşerken medyaya da güven de yüzde 15’ten 8’e gerileyerek dip yapmış durumda.

Ancak bu araştırmada en göze çarpan ise, bilim insanlarına karşı duyulan güvende meydana gelen büyük erozyon. Alanında uzman bilim insanlarına güven iki yıl içinde yüzde 41’den 27’ye düşmüş durumda. Bilim insanlarına güven eksikliği bilim adına çok büyük bir hayal kırıklığı olsa gerek. ABD’de ise COVID pandemisi öncesi bilim insanlarına güven yüzde 87’de iken bu rakam pandemi sonrası yüzde 73’e düşmüş durumda. Bu gerilemenin en büyük nedeni özellikle aşılar hakkında sağ popülist liderlerin ve sözde guruların yaydığı ipe sapa gelmez komplo teorileri olsa gerek.

İnsanı geliştiren, toplumsal kalkınmayı yaratan, insanın hayat kalitesini yükselten, doğruları hep insanın gelişimine, sağlığına yönelik olarak yönlendiren, teknolojinin motoru olan bilimi temsil eden uzmanlara karşı duyulan güvendeki bu azalma insanlık tarihinde büyük bir kırılmayı gösteriyor.

ABD’de geçtiğimiz hafta hükümetin yayınladığı ‘Lab Leak’ adlı kapsamlı bir raporda, popülist sağ ideologların kaleminden çıktığı için covid pandemisinin laboratuvarlarda yaratılarak aşı endüstrisini harekete geçirdiği iddiaları var ama bütün veriler hep iddialar üzerinden gerçekmiş gibi halka verilmeye çalışılmış. Laboratuvarlarda yaratılıp yaratılmadığına ilişkin hiçbir kanıt sunmadan bunun böyle olduğunu iddia ederek aşı ve dolayısıyla bilim karşıtı bir rapor olarak tarihe geçmiş oldu. Komplo teorilerine prim veren bu rapor, elbette ABD halkında özellikle aşılara karşı bir algı yaratmaya çalışırken sebep olacağı aşı karşıtı eğilimlerin tıp biliminin aşılar sayesinde virüslere karşı aldığı zaferini yok edemeyecek ama bu virüslerin tekrar ortaya çıkmasına neden olabilecek pekâlâ da. Bu akıl tutulmasının, bu bilim karşıtı hareketin nerelere evirileceği, tamamen popülist politikacıların iktidarda kalma sürelerine bağlı kalacağı çok açık.

Tarih boyunca, bilimin sayesinde devletler, sağlık politikalarıyla insan sağlığını geliştirir ve ölümcül hastalıklara mutlak çareler bulurken, bu bilim karşıtı hareketler, insanlığın adeta intihara teşebbüs ettiğinin göstergesi olsa gerek.

Türkiye’de ise bilim insanlarına güvendeki azalmanın, azınlıkta da olsalar aşı karşıtlarının seslerini yükseltmeleri ile bir ilişkisi varken, her anlamda gördüğümüz kutuplaşmanın bilim insanları özelinde de oluşması, düşüşün bir başka nedeni olsa gerek.

Son İstanbul depremi vesilesiyle gündeme gelen ‘beklenen büyük İstanbul depremi’ ile alakalı kimi bilim insanlarının yıllardır tekrarlanan karşıt görüşleri insanların bilime ve bilim insanına güvenini azaltıyor olsa gerek. Deprem ve deprem bilimi sismoloji gibi çok karmaşık bilim dalı ile ilgili olarak sokaktaki insan can güvenliği bağlamında bilim insanlarının dediklerini can havliyle dinlemeye çalışırken 180 derece karşıt fikirler onların aklını karıştırıyor, bilim insanlarına olan güvenlerini de sorgulanır hale getiriyor…

Her anlamda güven erozyonu yaşanırken, özellikle bilim insanlarına karşı dünya ve özellikle Türkiye’deki güven azalması, insanın doğa karşısındaki çaresizliğini gözler önüne seriyor.

Sokaktaki insan kendisini doğruya yönlendirecek bilim insanı arıyor.

Bilimde kutuplaşma onu güvensizliğe itiyor.

Oysaki, farklı yaklaşımlar egoların ve kibrin bataklığına düşmemeli.

Bu noktada ortak aklın devreye girmesi gerek.

Buradan acilen çıkılmazsa, bilime ihanetin bedeli ağır olacak.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün