Önce Kim Göz Kırpacak?

Metin BONFİL Köşe Yazısı
7 Mayıs 2025 Çarşamba

Başkan Trump’ın yeni dönemindeki ilk 100 günü doldu. Küresel piyasalar bu sürenin ikinci yarısında Monte Carlo Grand Prix’de yarışan bir arabanın arka kanadına bağlanmış bir yolcu misali sağa sola savruldu.

Trump, küresel anlamda birçok önemli konuya eşzamanlı olarak el attı. Noktaları birleştirince belli bir metodoloji görünüyor: Önce misketleri dağıt, oyunu boz, sonra yeniden farklı bir şekilde bir araya getir (şimdilik sadece dağıtma kısmındayız). Bunu yaparken yeri gelince sev, yeri gelince çekinmeden söv; dostuna düşman, düşmanına dost muamelesi yap. Elon, ABD bürokrasisindeki masraflara dalsın. Kendisi, Ukrayna – Rusya savaşından, Hamas - İsrail savaşına, Grönland’ı almaktan Kanada’yı ilhak etmeye, Avrupa’ya verilmiş güvenlik şemsiyesini sonlandırmaktan ticaret savaşlarını başlatmaya kadar birçok önemli ve karmaşık konuda geçmişten gelen dengeleri bozmaya odaklansın.

Bu dağılan dengelerin toparlanması nasıl olacak, gerçekten yüzlerce ülkenin yöneticileri huzura çıkıp ‘biz ettik, sen eyleme’, mi diyecekler? Doların aniden değer kaybetmesi ABD’ye güven kaybının habercisi mi, yoksa aşağıda sayılarla açıklanan gücün karşısında henüz başka bir alternatif olmadığı için, geçici mi?

ABD’nin küresel ekonomideki ayak izini anlamak için bazı büyüklükleri birlikte inceleyelim:

1.Doların para birimi olarak küresel ticaretteki rolü: Birleşmiş Milletler Ticaret Örgütü’ne göre 2024 yılında küresel ticaret hacmi 33 trilyon doları aştı. Bunun yarısı dolarla işlem gördü. Doların değerinin görece olarak düşmesi ya da yükselmesi, Dünya ticaretinin yarısını direkt olarak etkiliyor; dolaylısını siz düşünün. Harvard Ekonomi Profesörü Kenneth Rogoff’a göre, dolar küresel ticaretin ‘lingua franca’sı; İngilizcenin ortak lisan olduğu gibi, küresel ticaretin ortak para birimi dolar. Bilindiği üzere, gelişmiş ülkeler 1944’te uluslararası ticaretin kolaylaştırılması amacı ile Bretton Woods anlaşmasını imzalamışlardı. Buna göre, dolara bir çeşit altın sertifikası gibi bir rol biçilmiş idi. Ta ki,1971’de Başkan Nixon ABD’nin altın rezervinin sürekli sirkülasyona ilave edilen dolarları karşılamayacağını görünce, bu projeden caydıklarını beyan etti. Başka bir ülke olsa, bu kazıktan sonra kimse güvenmez idi. Buna rağmen, doların uluslararası finans ve ticaretteki rolü artarak bugünlere geldi. Volcker, Greenspan, Bernanke ve Powell gibi dev isimler sanki Fed başkanları gibi değil de Dünya Merkez Bankası başkanları gibi davrandılar ve dolara duyulan güven endeksine büyük artılar sağladılar.

2.Doların uluslararası rezerv olma özelliği: IMF’nin hesabına göre, bugün ABD dışındaki merkez bankalarının toplam uluslararası rezerv miktarı 12,7 trilyon dolar civarında. Bunların yüzde 60’ına yakını ABD doları cinsinden tutulmakta. En büyük rezervler sırasıyla, Çin, Suudi Arabistan, Japonya, Almanya ve İsviçre merkez bankalarında (tüm para birimleriyle toplam 8,1 trilyon dolar!). Yani, dolar yüzde 10 değer kaybetse (ki kaybetti), merkez bankalarının rezerv varlıklarından bir anda takriben 700 milyar dolar buhar olacak. Kıymetli maden olarak altının fiyatı da dolarla belirlendiği için, altın stokları da değer kaybından etkilenecek. Geçtiğimiz bir yılda altında yaşanan ralli dolayısı ile herkes altının çok ‘arttığını’ söylüyor, ama bazı yorumcular da altının artmadığını, doların değer kaybettiğini söylüyorlar. Belki de iki etki bir arada. Hesabı dolar üzerinden yapar iseniz, bu kayıplar belli olmuyor, ama dolar da eski dolar olmuyor.

3.Küresel ticarette ABD’nin payı: Bu ticaret savaşları nasıl sonuçlanır belli değil ancak, ABD İstatistik Kurumu’na göre (US Census Bureau)  Trump’ın tarife uygulamak istediği dış ticaret hacmi 2024’te 5 trilyon doları geçiyor. Net dış ticaret açığı olarak bakıldığında, ABD’nin Çin ile 270, Meksika ile 157, Vietnam ile 113 olmak üzere, ilk 10 ülke ile toplam 1 trilyon dolar açığı var; bu ülkelerle toplam ticaret hacmi ise 3 trilyon dolar civarında. Yani yüzde 10-20 arasında bir vergi 100 ila 200 milyar dolarlık bir yük getirecek. Trump bu yükün ABD’ye mal satmak isteyen ülkeler tarafından ödeneceğini söylüyor ancak, birçok yorumcu bu ek maliyetlerin ABD halkının sırtına bineceği ve sonucunda enflasyon yaratacağı konusunda hemfikirler.

4.ABD’nin askeri gücü: www.sipri.org haberine göre ABD’nin askeri harcamaları 2024’te 900 milyar dolar civarında idi. Bu tutar, Çin, Rusya ve Hindistan’ın toplamının iki katından fazla. Fed ve Pentagon: Bu iki kurum güçlü doların kilit taşları. Birbirleri ile alakaları yok ama ikisi de gerektiğinde çok güçlü müdahale gücüne sahipler.

Başkan Trump, ilk 100 gününde ABD’nin devasa gücünü kullanmaktan çekinmeyeceğini ve süregelen küresel ticaretin çarklarını durdurabileceğini gösterdi. Şimdi muhatapları ile adeta ‘İyi, Kötü ve Çirkin’ filminin düello sahnesindeki gerilim noktasında duruyor. Piyasalar ve yorumcular, önce kim göz kırpacak diye heyecanla bekliyorlar. Tehditler havada, ama çarpışma anı şimdilik geciktirildi.

Bana öyle geliyor ki, gözünü erken kırpan, kaybedecek. Kimse kırpmazsa, herkes kaybedecek. ABD ile, dolar ile uzaktan, yakından işi olan “Fille yatağa giren ezilmeyi göze alır” sözünü bir kez daha hatırlayacak.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün