Franciscus

Selin BARLAS Köşe Yazısı
30 Nisan 2025 Çarşamba

Kimsesizlerin ve fakirlerin dostu…

Fırtınada yol gösterici…

Devrimci…

İyi bir dost…

Duvarları yıkan adam…

Okuduğum onlarca makale ve izlediğim sayısız belgeselde yakınlarının sözlerinin tesiri altında kalmamak mümkün değil.

Jorge Mario Bergoglio için birçok kimsenin söyleyecek sözü vardır elbet…

Herkesin fikri kendini bağlar…

Kendi okuduklarım ve biriktirdiklerim üzerinden gitmek istiyorum.

Koyu Katolik dedem Tom Milano’nun evinde her zaman Papa’nın resmi duvarda asılı olurdu. Benim için evlerin içine kadar işlemiş inançlı her Katolik’in hayatının bir parçası demekti Papa… Çocukken kafama yerleşmiş bu fikir benimle kaldı.

44 yaşında da çocukluğumdaki bazı anıları ve algıları hâlâ taşıdığımı görüyorum.

Bergoglio İtalyan asıllı bir Arjantinliydi…

Tangodaki İtalyan etkisi, Arjantin bayrağının yaratıcısı Manuel Belgrano’nun Cenevizli oluşu ve Arjantin’i mutfağı, müziği, kültürü ile Güney Amerika’daki diğer ülkelerden biraz farklı kılan şey belki de ülkenin yüzde 62’sinin İtalyan asıllı oluşu…

Bergoglio yani Papa Francesco’da faşizmden kaçan Ligurialı bir İtalyan ailenin çocuğu olarak Buenos Aires’te dünyaya geldi…

Göçmen bir aileden oluşunun dünyanın her yerindeki vatansız, memleketini bırakıp gitmek zorunda kalan mülteci ve göçmenlere gösterdiği sevgi ve şefkatten mütevellit olduğunu görmek gayet mümkün.

Bir devrimci olarak kâfi derece değişiklik yapmadı diyenlerin 2000 yıllık bu müesseseyi çok iyi anladıklarını sanmıyorum.

Papa Franceso’nun Amerikan ‘60 Minutes’ programına verdiği röportajda söylediği bir cümle aslında Vatikan’ın değişiminin en iyi özeti olsa gerek…

“İnsanlarla diyalog kurmaya başlayınca kendimizi sorgulamaya başlarız ve bununla beraber değişiriz ve asla eskisi gibi olamayız” demişti…

Papa olduğu zaman ilk yaptığı seyahat Washington’a değildi… İtalya’nın Libya’ya yakın olan “mülteci adası” Lampedusa’ya idi.

Kamplarda yaşayan geleceği belirsiz, vatanından uzak insanlara sarıldı, dinledi ve onlara “sizi duyuyorum” dedi…

Belki de ondan ‘unutulan insanların ve kimsesizlerin Papası’ dediler…

Günümüz dünyasına dair en önemli tespitlerinden birisi ise “Günümüzde kimse kendini hiçbir şeyden sorumlu hissetmiyor” ifadesiydi. Buna hepimiz bir ölçüde dahiliz…

Francesco’nun ayrılışı için hazırladığı şartlarda parlayan mesaj, kilisesinin gerçek yerinin toplumun kenarları olduğuydu. Ölümünden kısa bir süre önce bıraktığı paranın neredeyse tamamını, yaklaşık 200 bin Euro’yu Roma’daki bir çocuk hapishanesinde faaliyet gösteren bir makarna fabrikasının ipoteğini ödemek için kullandı.

Papalığın dünyevi süslerinden uzak durdu. Apostolik Saray’a taşınmayı reddetti, bunun yerine Vatikan’ın misafirhanesinde iki odalı bir süitte yaşamayı tercih etti. Selefi Papa 16. Benedikt’in çok sevdiği geleneksel parlak kırmızı papalık terlikleriyle görülmedi; bunun yerine ayağından çıkarmadığı, yıpranmış siyah pabuçlarını giymeyi ve bunlarla gömülmeyi istedi…

***

Cenazesine cumhurbaşkanları ve başbakanlar katıldı…

Kırmızı cübbeleriyle kardinaller Francesco’ya veda etti…

Ama en önemlisi Vatikan artık sadece skandalların, ihtişamın ve kudretin anıldığı bir yer değil…

Francesco sayesinde geride dünyanın ücra köşelerinde unutulmuş insanların şefkat gördüğü ve önemsendiğini hissettiği bir müessese olarak Vatikan şekillendi…

Bundan sonra kimin geleceği ve bu müessesenin nasıl tanzim edileceğini göreceğiz…

Ama Francesco’nun yıktığı duvarlar ve aştığı yollar bir başlangıçtı…

Cenazesine katılmayan veya taziye sunmayan ülkelerin ve liderlerin kim olduklarına ve yaptıklarına bakmak Francesco’nun mirasını yalnızca sağlamlaştırır…

Romalıların sevdiğim bir lafı vardır; “Finis vitae non est finis amoris”. Hayatın sona ermesi sevginin sonu demek değildir…

Basit bir yaşam sürdü ve çok sevildi…

Geriye adı, yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları kaldı…

Atalarının memleketi Liguria’dan gelen mermerden mezarının üzerine tek bir kelime kazındı: Franciscus.

Assisili Aziz Francis’in dediği gibi “sevginin ölçüsü ölçüsüz sevmek”.

Ölçüsüz sevgiyi miras bıraktı bize…

Huzur içinde uyu…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün