Auschwitz dumanları griydi

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
30 Nisan 2025 Çarşamba

 

Geçtiğimiz haftanın takvimi ruhani, siyasi ve fiziki açıdan hayli sarsıcıydı.

21 Nisan’da Vatikan Devlet Başkanı, dünya Katolik Hıristiyanlarının ruhani lideri Papa Francis ebediyete intikal etti. Avrupa dışından seçilen ilk Papa olan Francis, 12 yıl süreyle görev yaptı. Halka yakınlığı, getirdiği yeniliklerle çığır açtı. Dış ilişkilerde ise Ukrayna-Rusya gibi konularda eleştirildi.

Genellikle bir Papa’nın ölümünün ardından dokuz gün yas ilan edilir ve iki hafta içinde yeni Papa seçilir.

Sistina Şapeli, yakın zamanda beyaz dumanın çıkmasını bekliyor. Yeni liderin dünya barışı için hayırlı olması herkesin en büyük temennisi.

↔↔↔

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı her yıl olduğu gibi coşkuyla kutlandı. 23 Nisan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış yıldönümü olmasının yanı sıra Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği en anlamlı hediyedir. Türkiye’nin dış temsilciliklerinde kutlanan bayram aileleriyle yurt dışında yaşayan Türkleri bir araya getirdiği için ayrı bir neşe kaynağı oldu.

Çocuklar 23 Nisan Çarşamba sabahı şenliklere katılırken, saat 12.49’da Silivri merkezli 6,2 şiddetindeki deprem de büyüklere armağan oldu. İstanbul ve çevre illerde hissedilen deprem artçılarla devam etti.

“Papa öldü, deprem oldu” diyemeyeceğim tabii. Ama mecazi anlamda, “İstanbul titre ve kendine gel” mesajı gibi algıladım.

Afet gibi beklenmeyen durumlarda, önceden hazırda bekleyen bir çantanız olsa bile, o anda herkesin tepkisi farklıdır.

Zihnin derinliklerine inmesem de panik anında yerimden kımıldamamayı, çocuk yaşımda bir cuma gecesi ailece yemek yerken, karşımda oturan babaannemin çığlıklarına borçluyum. O an ne olduğunu idrak etmesem de, masanın sallandığını, annemle babamın tavandaki avizeye baktıklarını anımsıyorum. Sallantının nedenini anlamamıştım ama çığlıklardan öylesine ürkmüştüm ki, iki elimle sandalyeye adeta yapışmıştım.

Çarşamba günkü 13 saniye süren sarsıntıda elbette tedirgin oldum. Kımıldamadan yine oturduğum sandalyeye tutundum. Sakinleşince salona koşup tavana baktım. Lamba hâlâ sallanıyordu.

Bir süre sonra sokağa çıktığımda, çılgın bir kalabalık gördüm. Yol üstündeki cafeler tıklım tıklımdı. İronik bir şekilde pusetlerle gidenler haricinde hiç çocuk görmedim. Bu yıl 23 Nisan çocuklardan ziyade yetişkinler içindi sanki.

↔↔↔

İyimser olduğum günler, çok sevdiğim sözcüklerden biri, ‘nankurunaisa’dır. Japonca anlamı, ‘zamanla hepsi düzelir’. Daha gerçekçi olduğum günlerde ise şu sözler beynimde yankılanır; ‘kötülük, iyi insanlar tepki vermediğinde gelir.’

24 Nisan’da ‘Holokost’u Anma Günü’ Nazi rejimi tarafından katledilen altı milyon Yahudi’yi anmak amacıyla 80. kez düzenlendi.

1988 yılından beri her yıl, Polonya’da tüm Holokost kurbanlarını anmak amacıyla Auschwitz’den Birkenau’ya ‘Yaşayanların Yürüyüşü’ (March of the Living) gerçekleştirilir.

Garip bir rastlantı, bu yıl 80. anma yürüyüşüne yaklaşık 80 Holokost kurtulanı katıldı.

‘Nankurunaisa’ demeyi çok isterdim. Sözcüklere yüklenen anlamlar değerini yitiriyor; şekil değiştiriyor.

Halen günümüzde yaşananlar, ne 13 saniyelik depremlere, ne de Sistina Şapeli’nin bacasından çıkacak olan beyaz dumana benziyor. İnsanlar Auschwitz’in bacalarından çıkan gri dumanı çoktan unutmuş, eşleştirme yapmayı yeğliyor.

↔↔↔

Sanat, barışa elini uzatan bir köprü gibi. 27 Nisan Pazar akşamı izlediğimiz Sinfonia Varsovia eşliğindeki Pinchas Zukerman konseri olağanüstüydü. Keman ve viyola solisti, aynı zamanda orkestra şefi olan sanatçı adeta bir efsane. Sahne ve izleyicilerin bir bütün oluşturduğu konser, Zuckerman’ın, ‘barış’ ve ‘bitsin savaşlar’ temennisiyle son buldu.

Sağlıkla kalın…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün