Konu ile ilgili ilk yazımı 16 Şubat 2022’de, Rusya-Ukrayna Savaşı başlamadan bir hafta önce (Poltava Savaşı başlığı ile), ikinci yazımı 28 Şubat 2024’te (Ukrayna-Rusya 2024 başlığı ile) yazmışım. Tesadüf deyin ama üçüncü yazım da 26 Şubat 2025’te yayınlanıyor.
Müsaadenizle her iki makalemden alıntılarla yeniden başlamak istiyorum.
16 Şubat 2022’den bir bölüm:
“Ancak şundan da emin olun. Rusya hiçbir şekilde batılı bir askerî gücün ve hele NATO’nun Ukrayna’ya yerleşmesine asla müsaade etmez… Buna paralel olarak da Kırım Yarımadasının hâkimiyetini de başka hiçbir devlete bırakmaz.
Çok uzak olmayan bir tarihten vereceğim kısa örnekle bu iki bölgenin Rusya için yaşamsal önemini izah etmeye çalışacağım. Başlıktaki Poltava Muharebesinden başlayalım.
Tarihimizde Demirbaş Şarl olarak anılan İsveç Kralı 12. Şarl, Kuzey Savaşlarını başlatıp Rusya’ya saldırmaya başlayınca, Rus Çarı I. Petro (tarihimizde Deli Petro, dünyada Büyük Petro diye anılır) ardı ardına yenilgiler alır. Şarl, Ukrayna başkanı diye tanımlayabileceğimiz İvan Mazepa’nın da desteğini alınca neredeyse Moskova’yı fethetmek üzeredir.
Ancak 1709’da Kral Şarl Ukrayna’da Poltava yakınlarında tesadüfen yaralanır. Ayrıca yaptığı stratejik hatalar sonucu orada büyük bir yenilgiye uğrar, Ukraynalı Mazepa ile beraber Osmanlı’ya sığınır.
1710’un hemen başlarında Osmanlı’yı Rusya’ya karşı saldırıya ikna eden Şarl, Kırım ordusunun da desteğini alır. Prut Nehri kıyısındaki Osmanlı-Rus savaşında Petro feci bir yenilgiye uğrar.
Petro neredeyse ölümünü beklerken, tam açıklanamayan olaylar sonucu Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa kesin hücumu yapmaz ve bir antlaşma ile Rus Çarı kurtulur.
Özetle, Rusya, 18. yüzyıl başlarında yok olma tehlikesinden kıl payı kurtulmuştur1.
Yakın tarihimize de bakalım.
Daha 1930’ların başında Ukraynalıların bağımsızlık istekleri canlanmıştır. Alman hükümetleri tüm bu hareketleri destekler.
Almanya’nın Rusya saldırısı başladığı zaman Ukrayna askerlerince kurulan kolordular, değişik sabotaj görevleri üstlenmiş Ukrayna komandoları ve nihayet Ukraynalılardan teşkil edilmiş çeşitli ajanlar Rusya içlerinde görev başındadır. Hatta Almanya’dan gelen emirleri eksiksiz yerine getirmektedirler.
II. Dünya Harbinin Rusya için nelere mal olduğunu hepimiz biliyoruz. Sonuçta en iyimser tahminle askerî ve sivil kayıplarının 27 milyona ulaştığı belirtiliyor.
Şimdi başa dönelim. Siz bir Rus yöneticisi olsanız Ukrayna’da yabancı güçlerin yerleşmesine müsaade eder misiniz? Kırım’ı başka bir ülkenin hâkimiyetine bırakır mısınız?”
Şimdi de 28 Şubat 2024’teki yazımdan bir bölüm paylaşayım:
“Özetle ufukta pek bir barış umudu görünmüyor gibi…
Kulunuz yine de o kadar umutsuz değil.
Çin’in açık desteğini alan Rusya stratejik durumunu güçlendirmiş vaziyettedir. Daha önemlisi batı kaynakları ve askeri gözlemcileri bu üstünlüklerini teyit etmektedir.
AB ülkeleri tüm yapılan yardımlara ve gösterdikleri dayanışmaya rağmen bu savaşın bir galibinin olmayacağını anlamaya başlamışlardır.
NATO ülkeleri arasında ise bu ihtilaftaki davranışları hususunda ciddî görüş aykırılıkları mevcut.
ABD’de ise yapılan yardımlar konusunda Kongre ve Senato üyeleri arasında mutabakat yok. Bazı üyeler artık yardımların bir işe yaramadığını açıkça dile getirmekte. Hele Biden’in basın sözcülerinden birinin geçen hafta savaşı ‘steril’ (kısır) kelimesiyle nitelendirmesini özetin özeti olarak kabul ediyorum.
Temennim, bilhassa Batı’da, II. Dünya Savaşı’nda sonra, mucizeler yaratan liderlere benzer yeni siyasi kişiliklerin tekrar ortaya çıkarmalarıdır.”
Günümüze geldiğimizde (bilhassa ABD Başkanı Daniel Trump göreve başlayınca) olaylar aniden hız kazanmıştır. Yeni ABD yönetiminden verilen beyanlar bizi devamlı şaşırtmaktadır. Birdenbire savaşın maliyetinden bahsedilmeye başlandı. 500 milyar dolara kadar varan yardım meblağları öne sürülmektedir. Daha önemlisi bu miktarların önemli bölümün nereye harcandığının belli olmadığı iddia edilmektedir.
ABD ve hatta AB yetkililer artık bu savaşın sürdürülmeyeceğini belirtmektedirler.
Aynı paralelde Ukrayna’nın kendisi mücadelenin bir işe yarmayacağını anlamakta… 6 milyon Ukraynalı vatanlarını terk etmiş ve 8 milyon Ukraynalı kendi ülkelerinde yerlerini değiştirmek zorunda kaldı.
Bu feci kayıplardan sonra tüm taraflar bir masa etrafında toplanıp konuyu görüşüp halletmenin yollarını aramakta...
Şunu da kabul etmek lazım: bu meselenin daha savaş başlamadan evvel masanın etrafında toplanıp halledilmesi gerekirdi ve imkânlar da vardı.
Savaş başladıktan birkaç ay sonra bir ABD TV kanalında, doğrudan sayın Biden’e şöyle bir sual tevcih edilmişti: “Sayın Başkan, Rus Dışişleri Bakanına, niçin Ukrayna’nın NATO’ya kabul edilmeyeceğine dair garanti vermediniz? Bu ülkenin zaten NATO’ya kabul edilmeyeceğini gayet iyi biliyordunuz.” Bu sorunun cevabı hala verilmemiştir2.
Özetlemek gerekirse tarih yine tekerrür etti. Rusya’ya saldıranlar veya saldırtanlar yaptıkları muazzam yaptırımlar, engellemeler ve boykotlara, rağmen yine büyük zararlarla geri çekilmekteler.
Sonuç olarak ateş kes ve mantıki bir antlaşma ile neticeye varılacağına dair inancım tamdır.
---
1 1812’de Napoleon komutasında muazzam bir Avrupa ordusunun, Moskova’yı dahi aldıktan sonra, uğradığı feci yenilgiyi hepimiz biliyoruz.
2 2022'de Rusya'nın saldırısı sonrasında Ukrayna, NATO üyelik sürecini hızlandırmak için resmî bir başvuruda bulunmuştu. NATO ülkeleri, Ukrayna'yı desteklese de, doğrudan üyelik için bir tarih verilmemişti. Özellikle Ukrayna’da yolsuzluğun yaygın olması, yargı bağımsızlığına dair önemli sorunlar büyük engeldir. Ayrıca NATO ülkeleri Rusya ile direkt bir çatışmaya girmeyi göze almayacakları açıkça ortaya çıktı…