15 gün evvelki yazımda Moşe ile Aaron’un Bene-İsrael’in ileri gelenlerinin karşısına çıkıp onları Mısır’dan çıkmaya razı ettiklerini yazmıştık.
Ancak olaylar iki kardeşin1 beklediği şekilde gelişmedi. Moşe ve Aaron Firavun’un karşısına geldiler ve hemen huzura kabul edildiler. Hele 40 yıldan beri Mısır’dan uzak kalmış ve unutulmuş Moşe’yi niye görmek istesin? Burada Aaron’un kişiliğine de bakmak lazım.
Aaron’un yaşamını gerek Tora’da gerekse diğer ilgili kaynaklarda, incelersek aslında İsrail kavminin o yıllarda saygın bir kişisi hatta lideri olduğunu anlamaktayız. Kalabalık ve güçlü bir kitlenin başkanı idi. Bir anlamda muazzam bir işçi kitlesinin temsilcisi sayılabilirdi (sendika başkanı bile diyebiliriz). Bu yönden bakarsak Tanrı’nın Aaron’u niye Moşe’ye sözcü olarak verdiğini ve aynı zamanda Firavun’un onlarla derhal görüşmeyi kabul ettiğini anlayabiliriz.
Kitaptaki metine dönelim. Aaron şu talepte bulunuyor: “İzin verin. Çölde 3 günlük bir yolculuk yapıp Tanrımız Aşem’e kurbanlar sunalım ki bize bir salgın hastalık ya da kılıçlar zarar vermesin.”
Dikkatinizi çekerim: Talepte Mısır’dan çıkıp başka topraklara gideceğiz lafı geçmiyor. Adeta basit bir dini gelenek için üç günlük işi bırakma izni isteniyor. Firavun’un cevabı çok basit “Neden halkı işinden alıkoyuyorsunuz! Kendi işinize dönün.” Ve herhalde çok da kızıyor ve ilave ediyor: “…Çünkü onlar tembeller ve bu yüzden ‘gidip Tanrı’mıza kurban sunalım’ diye yaygara koparıyorlar.” Firavun bununla yetinmiyor ve iş yüklerini de daha da arttırıyor: “Adamların işlerini ağırlaştırın; onlar meşgul olsunlar ve boş şeylerle uğraşmasınlar.”
İsrail’in ustabaşıları bu durum karşısında direkt olarak Firavun’a giderler ve niye yüklerini arttırdıklarını sorarlar. Firavun sertçe “Tembelsiniz siz tembel! Zaten bu yüzden gidip Tanrı’mıza kurban sunacağız diyorsunuz. Şimdi gidip çalışın!” der.
Firavun’un huzurundan ayrılan ustabaşılar derhal Moşe ve Aaron’un karşısına dikilirler ve “Firavun ve danışmanlarının gözlerinde bizim itibarımızı zedelediniz. Bizleri öldürmek için ellerine kılıç verdiniz” diyerek kızgınlıklarını bildirirler.
Moşe ne yapar dersiniz? Kitaba göre, “Moşe Tanrı’ya geri döndü ve ey Efendim! Bu halka neden ters davrandın. Beni neden gönderdin?” diye serzenişte bulunur. Durumun karmaşıklığını değerlendirmenize bırakıyorum. Herkes herkesi şikâyet ediyor…
Ancak Aşem, Moşe’ye tüm itirazlarına rağmen tekrar Firavun’un karşısına çıkmasını söylüyor. “Beni, Bene–İsrael bile dinlememişken Firavun nasıl dinler” diye cevap verir ama çaresizdir. Aaron ile birlikte yine Firavun’un karşısına çıkarlar. Firavun yine onları kabul eder.
Moşe, Aaron’a elindeki asayı yer fırlatmasını söyler. Asa gerçekten yılana dönüşür. Ama Firavun hiç etkilenmez. Yanındaki büyücüleri çağırır. Onlar da hemen ellerindeki sopaları yere atarlar ve o sopalar da yılana dönüşürler… Ancak “Aaron’un asası onların asalarını yuttu2.”
Hayrettir, Firavun hiç kızmaz; iki kardeşi nazikçe yolcu eder ve tabiatıyla taleplerini hiç dikkate almaz.
Bu olaydan sonra adeta iki taraf da tutumlarını değiştirmezler. Moşe ve Aaron, sürekli Firavun’un karşısına çıkarlar. Her seferinde yeni bir belayı Mısır’ın başına getirtirler. Her seferinde Firavun Bene İsrael’in üç günlük yola çıkıp gitmesine rıza gösterir ama kısa süre sonra vazgeçer.
Bela demişken burada büyük bir parantez açmama izin verin. İlk bakışta, Tora ve Agada’yı okurken Mısır halkının ardı ardına maruz kaldığı cezaları abartılı veya mitolojik bulanlarımız olabilir. Ancak ve lütfen günlerdir Santorini Adası ile ilgili haber ve yorumları izledikçe paralellikler çok çarpıcı. (Çıkış serüveninin yaşandığı dönemde bu adada müthiş volkan patlamasının meydana geldiğini hatırlayalım…)
Şiddetli bir volkanik, gazlar ve sülfür salınımı, su kaynaklarını kirletip kırmızımsı bir renge çevirebilir.
Eko sistemin bozulması nedeniyle kurbağaların topluca ölmesi, böcek sayılarının aşırı artmasına yol açmış olabilir.
Hava kirliliği ve zehirli gazlar hayvan ölümlerini artırmış olabilir.
Thera (Santorini) patlaması sonrası atmosfere yayılan kül bulutları, uzun süreli karanlığa sebep olmuş olabilir.
Son olarak da Ege kıyılarında denizin 100-150 metre çekilmesini tüm medyadan öğreniyoruz. Santorini Adasında meydana gelen hareketlilikle pek ilgisi olmasa da3 aynı anda meydana gelmesi bizi tekrar Şemot’a göndermiyor mu?
Parantezi kapatıp kitaba dönüyorum.
Firavun bir keresinde taviz verir. Üç günlük yola gidip halkın Tanrı’ya kurban sunmasına razı olur. Tek şartı vardır: “sadece erkekler gidecek.” Bu şart kabul edilmez ve her şey yine başa döner. (Dikkatinizi çekerim; pazarlık Mısır’ı terk etmek için değil sadece kurban kesmek için çölde bir yere gitmek için yapılmaktadır.) Bir keresinde Firavun Mısır’da yeterli tapınakların olduğunu, isteyenin istediği tapınakta gidip kurban sunabileceğini de önerir. Bu teklif de Moşe ve Aaron tarafından kabul edilmez.
Onuncu beladan sonra Firavun nihayet izin verir. Bene İsrael, yaşlı, çocuk dâhil bütün aileleriyle, bütün malları ile, Mısırlı komşularından ödünç aldıkları eşya ve giysilerle, bütün sığır, koyun sürüleri ile ülkeden ayrılmaya başlarlar…
Şemot 12.37’ye göre kafilede 600 bin yetişkin erkek bulunmaktadır. En başta söylediğimiz gibi yaklaşık üç milyon kişiden bahsediyoruz. Böylesine bir kitlenin yönetilmesi ve yönlendirilmesi ancak bir mucize ile gerçekleşebilirdi.
Nitekim her sene Agada’da okuduğunuz gibi kavimlerimiz “Melekler ile değil, aracı ile değil, elçi ile değil sadece ve sadece Tanrı’nın gücü ile Mısır’dan çıkmışlardır.” (…Lo Malah, lo saraf, lo şaliyah.)
Pesah yaklaşıyor. Konuşacak konular da belli. Gün ağarıncaya kadar da vaktimiz olacak…
---
1 O günlerde “Moşe 80, Aaron 83 yaşındaydı.”
2 İtalik ile yazılı cümleler Moşe Farsi ve ekibinin yaptıkları Tora tercümesinden alınmıştır.
3 Çekilmenin sebebinin kuzeyden esen kuvvetli rüzgârlar olduğu birçok uzman tarafından açıklanmıştır.