IO Uluslararası Tiyatro Festivali

Köşe Yazısı
8 Mayıs 2024 Çarşamba

                ‘Soirée’

“L’Enfer c’est les autres / Cehennem, başkalarıdır.”             

“Huis clos”

Jean-Paul Sartre

Gizli Oturum (Fransızca Huis clos) Fransız yazar ve filozof Jean-Paul Sartre, bizde ‘Gizli Oturum’ adıyla bilinen, ilk kez 1944’te sahnelenmiş ünlü oyunu ‘Huis clos’da, yeni ölmüş ve sonsuza dek çıkmamak üzere bomboş bir odaya kapatılmış üç kişinin iletişimleri ve iletişimsizlikleri üzerinden, cehennemin ötekiler olduğunu belirtir.

Herkesin kendisinin özne, başkalarının nesne olduğu bir algı âleminde yaşadığını düşünen Sartre, insanın kendisine başkalarının gözünden bakmak zorunda bırakıldığı böyle bir tutsaklıkta, asıl cehennemin toplumun bireyi baskılaması ve şekillendirmesi olduğunu söyler.

Prestijli modern dans ödülleri sahibi, Macaristan’ın önde gelen dans gruplarından Yvette Bozsik Dans Topluluğu, Huis clos’dan esinlenerek ilk kez 1993’te sahneledikleri dans tiyatrosu ‘Soirée’, Edinburgh Fringe Festivali’nde International Critique, Scotland on Sunday’in En İyi Dans Prodüksiyonu ve The Independent’ın Tiyatro İçin Özel Ödüllerini kazanmış. ‘Soirée’ topluluğun 30. yıldönümü için tekrar hayata geçiriliyor.

1968 doğumlu Yvette Bozsik, sağlam bir klasik dans eğitimi almış olmasına, yıllarca bir klasik bale topluluğunun baş dansçılığını yapmış olmasına karşın, klasik balenin sıra dışı yorumlara kapalı ve kalıplaşmış sisteminden çıkmak amacıyla kısa bir süre sonra bağımsız çağcıl dans topluluğu Yvette Bozsik Dans Topluluğu’nu kurmuş. Hâlen hem topluluğun baş koreografı, hem Macar Dans Akademisinde eğitmen ve koreografi bölümü başkanı olarak görev yapıyor.

Son yıllarda çoğunlukla koreografiye yoğunlaşan Bozsik, koreografisini de yaptığı Soirée’de uzun bir aradan sonra dansçılığa dönerek ekibin kurucularından Tamás Vati ile beraber 30 yıl öncesinin orijinal karakterlerini canlandırıyorlar. Oyunun üçüncü kişisini ise ekibin önde gelen dansçısı Samantha Kettle yorumluyor.

Soirée, İsviçreli besteci Jean-Philippe Heritier’nin nüktedan müziğinin eşliğinde, Tamás Vati’nin minimalist dekorunda sahneleniyor. Kostümleri Rita Velich, ışık tasarımını József Pető üstlenmiş.

Dansı ve tiyatroyu ustalıkla iç içe geçiren bu kışkırtıcı çalışmada iki sosyetik kadın ve bir baştan çıkarıcı erkek, parti amacıyla bir banliyö otelinin odasında bir araya gelirler. İlişkiler kuruldukça ve bozuldukça odanın cehennemin ta kendisi olduğu, üçlünün sonsuza dek saplantılarıyla ve birbirleriyle birlikte kapana kısıldıkları fark edilir.

Hemen belirteyim, Soirée Sarte’ın oyununun dans tiyatrosuna uyarlanmış yorumu değil, Huis clos’dan esinlenerek, devamlı ruhsal ve bedensel iletişimde olan, birbirinden ve ortak ortamlarından ayrılamayan bireylerin nasıl birbirlerinin cehennemini var ettiklerini dans aracılığıyla ele alan özgün bir çalışma. Bu bağlamda, benim gibi Sartre’ın felsefe ve tiyatro anlayışını bilenlerin keyifle etkileyici bağlantılar buldukları, özgün metni bilmeyenlerin ise, üç kişinin kapana kısılmışlığını ve birbirlerinin şeytanına dönmelerini heyecanla izleyecekleri ilginç ve etkileyici bir dans tiyatrosu örneği. Usta işi koreografiyi, üçlünün müthiş başarılı yorumunu da unutmayalım.

Eylül ayında sezona İstanbul’da uluslararası platformda bir buluşma noktası olmayı hedefleyen İO Uluslararası Tiyatro Festivali’nin alçak gönüllü bütçesine karşın, ilk yılında amacına ulaşmış olması İstanbul için çok büyük bir mutluluk kaynağı.

Festivalin sezon sonu ayağı olan üniversite oyunlarını heyecanla beklerken, böyle önemli bir projeyi hayata geçiren DasDas Sahne’ye, projenin direktörlüğünü üstlenen Doç.Dr. Leman Yılmaz’a tekrar tebrik ve teşekkürlerimizi sunarız.

 

            DasDas Sahne’de yine, yeniden

             “Joseph K.”

“Joseph K., otuzuncu yaş gününü eve sipariş ettiği pizzayla kutlamak üzereyken, pizzasını getiren iki adam ona tutuklu olduğu bilgisini verirler. Joseph K.’nın suçunun ne olduğuna dair hiçbir bilgisi yoktur ama kendini temize çıkarmak zorundadır. Joseph, tehdit altında olan özgürlüğüne yeniden kavuşmaya çalışırken görünmez ve mantıksız bir hukuk / adalet sistemiyle savaşa girer.”

2017’de, Mert FıratDidem BalçınHarun Tekin, Koray Candemir ve Muzaffer Yıldırım’ın, çok amaçlı bir sahne ve gösteri sanatları merkezi olarak Ataşehir’de kurdukları DasDas’ın ilk etkinliği, Tom Basden’in Nisan 2017’de prömiyer yapan oyunu ‘Joseph K.’ olmuştu. Açılışından bu yana hep ful oynanan, ancak mekânın yoğun programı sebebiyle, uzun zamandır seyirci karşısına çıkmamış olan ‘Joseph K’, DasDas’ın yedinci yıldönümü için 7 Nisan’da yeniden sahnelendi.

1980 doğumlu İngiliz oyuncu, yazar, komedyen Tom Basden’ın kara mizah yüklü oyunu Joseph K., Franz Kafka’nın yüz yılı devirmesine rağmen hiç zaman aşımına uğramamış ‘Dava’sının bir uyarlamasından çok, parlak, zeki ve hınzır bir yeniden yazım.

Basden çoklukla Kafka’ya atfedildiği gibi ‘Dava’yı, distopik bir geleceğin ya da totaliter bir rejimin yansıması olarak değil, günümüzün çığırından çıkmış dünyasının herkesi çıldırtması olarak görüyor. Bu endişe verici derecede tanıdık yorumda, ailesinden ve iş arkadaşlarından,

iki adamın kapısını tıklatmalarından çok öncesi yabancılaşmış olan Joseph K.’ya yaşatılanlar, sanki kendisinin etrafındakilere davranışının abartılmış bir versiyonu gibidir. Kimi zaman yönetimin vatandaşları delirttiği bir siyasi eleştiri, kimi zaman da karakterin akıl hastalığının en derin katmanlarına doğru yol aldığı trajikomik bir psikolojik drama olarak gelişmesinin yarattığı muğlaklık metne etkileyici bir güç kazandırıyor. Süpervizörlüğünü Serdar Biliş’in, ışık ve dekor tasarımını Cem Yılmazer’in, ses tasarımını Tuna Pase’nin üstlendiği oyunun kostüm tasarımı Funda Çebi’nin.

Joseph K.’yı Mert Fırat’ın canlandırdığı, Didem Balçın, Özgür Aydın ve Onur Dilber’in değişe değişe tüm diğer karakterleri oynadığı oyunu, 7 yıl önceki prömiyerinde izlediğimde meydan sahnesine dönüştürülmüş mekândaki çok başarılı görsel işitsel etkiye, dörtlünün kusursuz ekip oyunculuğuna, bitmez tükenmez enerjisine hayran olmuştum. Yıllar sonra sahnede aynı benzersiz devinimi, aynı heyecanı, aynı gücü görmek çok etkileyiciydi.

Oyun sonrası ekibe böylesine parlak, tazeliğini hiç yitirmemiş bir yorumu artık rafa kaldırmanın yazık olacağını söylediğimde, onların da bu ilk göz ağrısından vazgeçmeyeceklerini, Joseph K.’yı hem bu sezonda hem de gelecekte en azından ayda bir sahneleyeceklerini öğrendim.

İzlemeyenler ya da yeniden izlemek isteyenler için en yakın oyun tarihi 12 Mayıs Pazar.

Kaçırmayın derim.

              Anti Tiyatronun yeni oyunu

               ‘Kozalar’  

Adalet Ağaoğlu’nun 1960’lı, 1970’li yıllardaki sosyal ve siyasi çalkantılardan etkilenerek 1971’de yazdığı ‘Kozalar’ orta sınıftan üç küçük burjuva kadının, ülkede ve çevrelerinde olan bitene aldırış etmeden, terör, anarşi, sosyal karmaşa, fakirlik ve siyasi baskıdan habersiz, kendi dünyalarındaki yaşamlarını yansıtır.

Sokaktan silah sesleri gelir; bombalar patlar; radyo sokak gösterilerinde ölen öğrenciler hakkında yayın yapar. Sahip oldukları imkânları, paraları, pulları kaybetmekten başka endişeleri olmayan bu kadınlarsa, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışıyla, toplumsal olaylara kulak tıkar, görmezden gelirler, hatta umursamazlar.

Etraflarında ördükleri kozanın mevcut yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacağına ve onları kötülüklerden uzak tutacağına inanarak, kapılarının sağlam olduğundan, pencerelerinde demir parmaklık bulunduğundan, bir tehlikenin söz konusu olmadığını düşünürler.

‘Anahtar Deliğinden Gişeye Bakan Üç Kişi ve Sonat’ ile geçen sezon tiyatro serüvenine başlayan Anti Tiyatro, bu sezona ‘Kozalar’ın yeni yorumuyla giriyor.

Oyunu uyarlayan ve yöneten Ömer İvedi, absürt tonlamalardaki sahnelemesinde, yazılışının 50 yıl ardından bile ülkede değişmeyen, dayatılmış toplumsal değer yargıları, bastırılmış arzular, korkular, yabancılaşma, sahip olduklarına sığınarak korunabileceğini zannetmek, evinde yarattığı küçük mutluluklara sığınarak erkek egemen dünyada var olma çabası, cinsel kimliğini dahi sahip olduğu düzen üstünden çözümleme gayreti gibi sorunların altını çiziyor.

Bahar Karaoğlu, Linda Çandır ve Gökçe Burcu Zümrüt’ün müthiş dozunda yapay yorumları, oyunun toplumsal ve siyasi eleştirisini birebir aktarırken, izlenceye nefis bir kara mizah tadı katıyor.

Sezon boyunca İstanbul sahnelerinde. İzlenmesi şart.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün