İran

Selin BARLAS Köşe Yazısı
17 Nisan 2024 Çarşamba

Gazze’de kaos derken, Ukrayna ve Rusya’da süren savaştan söz ederken cumartesi gecesi, Şabat’ın ardından, İran bölgedeki komşularına 72 saat önceden duyurduğu gibi İsrail’i dronelar ile vuracağını teyit etti.

Bu bir futbol maçı değil.

Taraf olmak veya gayrimeşru hadiseleri normalleştirmemek adına net olalım. Gündemi takip eden ve anlamaya gayret eden her vicdanlı insan gibi yanlışa yanlış doğruya doğru diyelim…

1 Nisan’da Şam’daki İran Konsolosluğunun İsrail tarafından vurulmasının ardından beklenenler oldu…

Viyana Sözleşmesince İran’ın kendini meşru sebeplerden savunması son 15 gündür konuşuluyordu.

İran’daki ucube ve baskıcı rejimi bir kenara koyup ordusuna ve kapasitesine bir bakalım istedim…

İran’ın ordusu ne derece tehlikeli?

Ortadoğu’daki en büyük ve etkin ordulardan birine sahip İran 580 bin aktif askeriyle ve 200 bin kişilik eğitimli mensubuyla rezervlerini oluşturuyor.

Konvansiyonel ordu ve devrim muhafızları güçleri olarak ikiye ayrılan askerî gücü hava ve deniz olarak her iki bölümde kendi aralarında tasnif ediliyor.

Devrim muhafızlarının sınırları müdafaa etmenin haricinde belki de en önemli işlerinden biri Kuds kuvveti olarak tanımlanan elit bir yapıdan sorumlu olmaları. Kuds kuvveti, askerlerin eğitiminden tutun başka ülkelerdeki milis güçlerinin gelişiminden ve taktiksel işlevinden de sorumlu…

Bu milis güçlerinin Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Husiler, Suriye ve Irak’taki gerilla yapılardan, Filistin’deki Hamas, Gazze’deki cihatçı yapılarla ilişkilileri biliniyor.

Tabii malumun ilanı da lazım…

İran ordusunun komutanı, dini lider Ayetullah Ali Hamaney. Son söz ve büyük kararlar Hamaney’in onayından geçiyor.

İran ordusunun uzantısı olan milis güçlerinin İran’ın olası bir savaşında ideolojik yakınlıktan dolayı sadakat gösterisi olarak destek vereceği de bilinenler arasında.

Gelelim başka bir soruya…

İran ne gibi silahlara sahip?

Caydırıcı stratejinin sonucu olarak İran’ın onlarca yıldır hassas ve uzun menzilli füzelerin yanı sıra, dronelar ve hava müdafaa sistemleri üzerine inşa edilmiş bir silahlanma teşekkülü mevcut.

Çok büyük bir sürat teknesi filosu olan İran’ın aynı zamanda küçük denizaltılar da ürettiği hatta bu sebeple dünyadaki petrol ve enerji tedarikindeki lojistik krizleri yarattığını biliyoruz. Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezindeki krizlerin dolar ve enerji fiyatlarını, dünyadaki enflasyonun üzerinde nasıl etkileri olduğunu hepimiz gördük ve sonuçlarını da yaşıyoruz…

Ortadoğu’daki en büyük cephaneliğe sahip İran aynı zamanda en fazla balistik füzeyi de bünyesinde barındırmakta. New York Times haberine göre İran’da bütün cephanelikler yer altında ve farklı bölgelerde olduğundan yok edilmeleri veya zarar görmeleri pek mümkün değil. Aynı makaleye göre seyir füzeleri ve füzesavarlarının etkin olduğu mesafe 2000 kilometreyi buluyor.

İranlı yetkililer hiçbir zaman silah üretimleri konusunda alçakgönüllü olmadı. Hatta silah üretimi ve ticaretlerinin Rusya’dan Ukrayna’ya, Sudan’dan Venezuela’ya uzandığını biliyoruz.

Peki, bir başka soruya gelelim…

İran silah tedariki lazım geldiğinde nereden temin ediyor?

Uluslararası yaptırımlar sebebiyle tank ve jetler konusunda zaman zaman daha eski teknolojiye sahip oldukları basında yer alıyor.

Neticede Tahran’ın, İran ve Irak’ın 8 yıl savaşı esnasında en son ciddi miktarda silah alımı yaptığı da tahmin ediliyor.

1989’da Hamaney’in iktidara gelmesiyle bütün gelir silahlanmaya ve orduyu güçlendirmeye harcandı. İran, Irak savaşında başına geldiği gibi bir daha kimseye silah için mecbur kalmamak namına ciddi hamleler attı. Zaman zaman müttefiki Kuzey Kore’den aldığı destek ve Rusya’nın da elini cebine atmasını saymazsak İran kendi ‘başının çaresine’ bakan bir ülke…

İran ordusunun zafiyetleri nedir?

Ekipman konusunda zenginler evet.

Askerlerin eğitiminin fevkalade olduğu da biliniyor.

Fakat bütün bu veriler bir yana ABD ve İsrail’in teknolojisine sahip değiller. Hava kuvvetlerinin çok güçlü olmadığını da gördük. Şah’ın iktidarında (1941-1979) Amerika’dan alınan hava ekipmanları artık etkin değil.

1990’larda Rusya’dan alınanlar keza eski…

Bunun yanında istihbarat toplamak için kullanılan Saviz ve Behşad gemileri Kızıldeniz’de Husilerin İsrailli gemileri ifşa etmelerinde faydalı oldu.

İran’ın kendini meşru dayanaklarla müdafaa ettiğini söylememiz gayet makul. Şam’daki İran Konsolosluğuna yapılan saldırı izah edilemez. Zira uluslararası hukuk da bunu belirtiyor. Bir devletin güvenlik alanına tecavüz karşılıksız kalmaz elbet.

İsrail’in nasıl bir karşılık vereceğini veya vermeyeceğini göreceğiz.

Ancak gözler Gazze’deki krizden uzaklaştı.

Halen çözülmesi beklenen bir mevzudan yine çok uzağız…

Neyi paylaşamıyoruz bilmiyorum…

Devletlerin danışıklı dövüşleri veya birbirlerine kinleri yüzünden insanlar kâfi derece çekti…

Kimsenin kaldıracak gücü yok.

Fakat kim dur diyecek?

Göreceğiz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün